''...Eğer hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri , o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken.. Öteki , bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüşüğüm ilk gün.. Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. Aslında bu kadar basitti işte : Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın...'' der kürşat başar..
bir kişinin diğer bir kişiyi sevme olayıdır. iki kişinin aynı anda birbirlerini sevmeleri imkansızlık derecesinde zordur. yani karşılıklı aşk diye bir şey belkide yoktur. çoğu menfaat ilişkisinden ibarettir.
Kevser-i âteş-nihâdın adı aşk
Dûzah-ı cennet-nümânın adı aşk
Bir lügat gördüm cünûn isminde ben
Anda hep cevr ü cefânın adı aşk
(bkz: Şeyh Galib)
Aşk dediğin şey ateş yaratılışlı bir kevserdir. (içmek istersin, ama ateştir.) Cennet gibi görünen cehennemin adını da aşk koymuşlar girmek istersin, ama yanarsın. Ben "Çılgınlık" adı verilen bir lügat gördüm ki, içinde ne kadar cevr ü cefâ ile ilgili kelime varsa, karşılarına hep "aşk" yazılmış.
kendini başka bir insana endeksleme durumu. Genellikle mantıklı düşünememe, akıllı kararlar verememe, kendini ikinci plana atma eylemleri bu aşk dönemine rastlar. bittiğinde de acıyı en saf haliyle hissettirir.
Aşk bir nakkâşdur kim sûret-i uşşâkda
Za'ferân ile gelür şekl-i ecel tasvîr eder (bkz: zatî)
( Aşk öyle bir resamdır ki; elinde safran ile gelip, aşıkların yüzlerinde ecelin şeklini resmeder)