aşk acısından gebereceğini düşünen genç aşık. hiç bir şey olmaz bir kaç gün ah, of, pof çeker, sigaralar arka arkaya yakılır, kafasının içinde yalnız o vardır dalgındır, söylenenleri algılayamaz bu durum bir hafta sonra düzelmeye başlar.
aşk acısından kimsenin ölmediğini bilmesi gereken insandır. yalniz dangerous liasions diye bi film vardı, orda michelle pfeiffer acısınndan ölüverir. ulen acaba gerçek hayatta da olur mu diye hala korkar dururum.
eski zamanlarda yaşıyor olsaydık direkt ince hastalığa yakalanıp kan tükürecek insandır.
eski türk filmleri ve romanlarından öğrendiğimiz kadarıyla aşk acısını mutlak bir verem hastalığı takip etmektedir.
serdar ortaç'tan "sana değmez", vega'dan "bu sabahların bir anlamı olmalı" dinleyip, evde, işte, toplu taşıma araçlarında kendini durduramadan ağlamak, evde yorganı kafasına çekip ağlamak, ağlamak, ağlamaktır.
o acı zor geçer, geçtiğini sandığınız anda, saçma sapan bir şeyle, yeniden hatırlanır, önce kalbiniz yanar, sonra gözleriniz..
dünyanın en sikindirik şeyini hayat memat meselesi haline getirebildiği için bir kez daha gebermesi gereken insandır. kimisi durumun farkında olduğu halde vazgeçemez geberme ritüelinden, allah kurtarsındır.