zamanın karşında ayakta duramayan bir olgu daha. ilk zamanlar aşk acısı insanın içinde derin bir boşluk ve o boşluğun içinde yanan bir ateş oluşturur. hani midemde kelebekler uçuşuyor denir ya başlarda, sonraları o midem yanıyora dönüşür.
ilk zamanlar yaşayamayacağım sanırsınız, nereye gitseniz duvarlar üstünüze gelir, dışarı çıkar yine de rahat nefes alamazsınız. ondan haber aldıkça unutmanız zorlaşır, aşk acısı da kendine içinizde sağlam bir yuva yapar.
sonra bir gün, bir sabah yatağınızdan kalktığınızda hiçbir şey hissetmediğinizi farkedersiniz. hey! onu unuttunuz işte. dönüp geriye baktığınızda aklınıza anılarınız gelmez. boşluk devam eder, ancak o ateşin üzerine düşen gözyaşlarınız çoktan söndürmüştür o yangını. hayatınıza olduğunuz yerden devam edersiniz.
aşk acısı; aşık olunan kişinin varlığından haber aldıkça büyür, güçlenir. olabildiğince uzak durmak bu acıyı günden güne bitirir.
ölüm acısından sonra en büyük acıymış, en acı veren olay ise aşk acısı çektiğin kişinin olanlardan haberi olmaması son olarak aşk acısı çektiren kişi aynı acıyla yanıp tutuşacaktır fakat işte o acıyı başkalarına karşı hissetmiş olması ya da olacağıdır bizleri kahreden.
insanoğlunun uzay çağında bile cevap bulamadığı sorudur ama şöyle bir gerçek var ;acı acıyı alır. canın daha fazla yanınca bir de bakmışsın o acı geçivermiş. ama şöyle de bir durum var neden geçsin? eğer aşk ise var olan duygu o zaten karşılıklı olur. kader yollarınızı ayırsa bile onu unutmaya çalışmak saçma niye unutasın o da seni unutmayacak zaten. sen ne kadar acı çekiyorsan o da çekecek.eğer aşksa gerçekten hissedilen yeşilçamvari bile olsa ölüm döşeğinde aklına ilk sen geleceksin. bırak senin de o gelsin. ha ama sen burada acı çekiyorsun; o gününü gün ediyor. yok öyle bir şey. bir silkelen kendine gel dost. böyle aşk mı olur. ben öyle platonik aşk fasaryalarına inanmıyorum. sevgi paylaştıkça çoğalır. tamam ben elmayı seviyorum diye o da beni sevmek zorunda değil ama ben o elmayı yiyorum, vitamin alıyorum. sevdiğim kazağı giyiyorum ;ısınıyorum. yani 10 mu verdin 1 de olsa almalısın. kastettiğim her şey karşılıklı falan değil ama sen de aptal değilsin sonuçta. nereye kadar öyle gider ? insan duvarı sevebilir mi ? şiirde bile elma demiş neden çünkü duvar hissiz tıpkı terk eden eski sevgilin ya da platonik aşkın gibi. anladın.
önceleri hissetmezsiniz bir şey, "ohoo böyle olacaksa çabuk atlatırım" dersiniz. çok geçmeden yanildiginizi anlarsınız, sinsi bir yılan gibi yavaş yavaş akıtır zehrini. her an ağlamaya başlıyacakmış gibi olup ağlayamazsınız, bir başlarsınız ağlamaya susturamazsınız. herkes sana "geçecek" der bilirsin doğrudur, geçecektir sonunda ama o ümitsiz kör karanlığın içinde böyle bir ışığa inanıp tutunamazsın. çıkmak istersin o derin kuyudan yolu bulamazsın her yandan sesler gelir anlamlandıramazsın. her gün yalvarırsın allah'a ne olur artık "geçsin" diye... geçer elbet ama artık siz eski siz değilsinizdir...
moruk bu acı ya adamı intihar ettirir ya da kadın öldürtür. o derece... kadın terkedilense bi' nebze kendi içinde eritiyor erkek orta ya$larından sonra a$kı tatmı$sa, ağırlığını kaldıramıyor. ergenken a$ık olmak ve acı çekerek olgunla$mak sonraki a$k acılarının etrafa etkilerini azaltıyor bence. onun için ergenler a$ık olsun. ya$ı kemale ermi$ler a$kı tanıyınca sapıtıyor.