--spoiler--
aşk ne demek? bir sevgiliye duyulan özlem mi? zaman farketmeksizin onu düşünmek mi? sınavda yazılı kağıdana odaklanmak değil de gelecekte günlerin hayallerini tasarlamak mı? bir gülü bir çiçeği bir denizi bu kainattaki güzel olan herşeyi ona benzetmek mi? karşılık beklemeden, durmadan, usanmadan, yorulmadan sevmek mi? o zaman sorun yok demek ki ben sana aşığım yanii.
--spoiler--
...
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
okan savcı - kıskanç hesap
--spoiler--
Çok olmuş elime kalemi alıpta
gece yarıları seni uykundan edip kulağını çınlatmayalı
Ara verdim ne zamandır senli dizelere
Gelmiyor aklıma hiçbir şey
ve bulamıyorum sana kafiye
Koskoca üç yıl geçmiş bir çırpıda
Bu da sensiz bin doksan beş gün eder
Ortalama her sene
bir kişi değse dudaklarına
Bunun da bedeli bana
adam başına on beş yıldan kırk beş yıl eder
Neyse kapatalım bu mevzuyu
Görüyorsun işte saçmalıyorum
Sen iyisi yat uyu
Elbet son bir şiir yazarım sana
Adamın birinden alıpta
yazdığında soyadını adının sağına
--spoiler--
sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
gökyüzüne her baktığımda,bulutlarla kucaklaşmak isterim,
işte sana her dokunuşumda,gökyüzü ile kucaklaşmış kadar hür ve mutluyum.
( şahsen içimden gelenler. )
bakıyorsun bensiz yerlere..
nereye baktığına bakıyorum..
büyüyor gözlerin kocaman oluyor..
baktığın her noktada var olmak istiyorum..
gülüyorsun gülüşünü kıskanıyorum..
çok seviyorum seni, çok kıskanıyorum..
görmemek için başkasına baktığını,
yok olmak istiyorum...
Bedenin yükünü ayaklar taşır,ruhun yükünü yürekler.. bütün
ağırlığınızı
ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir
arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz.
içinizin acılarını, sıkıntılarını, kırgınlıklarını ve hayallerini
yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız.
Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir...
Bazıları çamur yağmur, toz, toprak, kar, buz gibi her türlü "kötü
hava" koşullarına dayanıklıdır.
Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk
yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel
havalarda bile "iki günde bozulup" gider.
Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz, tıpkı ayağınızda
olduğu gibi yüreğinizde NASIR oluşabilir.
Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla
açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak
kemiklerinizde "deformasyon" başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye
kapılıp "zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız, yine zamanla
içinizdeki
olumlu duyguların "çarpıldığını" görebilirsiniz.
Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik
stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir"....
Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor
ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.
Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik
ayakkabı" gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.
Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence
zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır.
"Bez" ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları" ise hemen herkesin
kişisel tarihinde mevcuttur.
"Marka" ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna
"tutulan" aşıklar görürsünüz.
Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden
geçirip
"işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.
Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız
çeşitte ayakkabılar yığan insanların aynı zamanda "değişik" türde
aşklara da zaafı olduğu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır"
Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığnız zaman kolayca
eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen
göstermediğiniz
zaman kısa sürede "eskitirsiniz".
Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir
miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı
onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!