nazım hikmet ve benzerlerini zeka ve yetenek olarak ezip geçebilecek seviyede olan büyük efsanevi şair. hak ettiği gibi anılmıyor amına koduğumun türkiye'sinde. '' türk halk şiirinin en büyük isimlerinden'' gibi klişe tabirlerle hatırlatıldığı sanılıyor. yunus emre tekke şairidir. geriye kalan tüm halk şairlerini toplasan bir aşık veysel etmez. karacaoğlan gibi yüzeysel şairler aşık veysel'in sazındaki tel bile olamaz. veya '' zırtapozların sanatçı sayıldığı ülkemdeki gerçek sanatçıdır'' gibi tanımlamalara sığdırılmaya çalışılıyor. bu tanımı yapan güya bilinçli kişilerin sanatçı saydığı kişiler aşık veysel'in yanında ne olabilir ki? onlar sanatçıysa aşık veysel ermiştir.
eğer eğitimli olsaydı ve dünya şiirini tanısaydı o eşsiz yeteneğiyle tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi türk şairi olurdu. '' derdim çiğdir hele pişsin soyamam '' dizesine yapılabilecek bir yorum yoktur. onu sığ sığ öven kişiler tarafından da anlaşılmamaktadır. bunun sebebi herkesin anlayamayacağı derinlikte , herkesin çıkamayacağı yükseklikte birisi olmasıdır.
Türk halk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Sivasın Şarkışla ilçesine bağlı Ağcakışla bucağının Sivriaîan köyünde doğdu. Karaca Ahmet adı ile anılan babası, bu köyün eski ailelerinden Şatıroğullarına mensup bir çiftçidir, annesinin adı Gülizardır. Sivriaîan köyünde btrr Veyselin doğduğu, ikincisi yedi yaşma bastığı yıllarda iki defa çiçek hastalığı salgını başgöstermîş; Veysel bu ikinci salgında gözlerini kaybetmiştir. Şair, bu acı kaderini şöyle anlatır:
Genç yaşımda felek vurdu başıma
Aldırdım elimden iki gözümü;
Yeni değmiş idim yedi yaşıma
Kaybettim baharımı, yazımı
On yaşlarındayken, babası ona, canı sıkılmasın diye bir saz almıştı, Veyselde şiir ve müzik merakı bundan sonra başladı. Bir ara Kangaldan köylerine gelen Alâ adında bir saz şairi ona ustalık etti.
1. Dünya Savaşında artık yetişkin bir delikanlı olan Veyseli en çok üzen olay, köydeki bütün akranlarının, akrabasının savaşa gitmelerine karşılık, kendisinin bu kutsal yurt görevinden yoksun bulunuşudur.
Veysel, savaşın sonunda ağabeyisi Ali ile, bağ, bahçe işlerine başladı, bu arada Esma adında bir kızla evlendi. Bir süre sonra eşinin başka bir erkekle kaçışı ona çok acı geldi. Bu olaydan sonra şair, bütün çalışma gücünü kaybedip, kendini bütün bütün sazına verdi. 1931 de Sivasta düzenlenen Halk Şairleri Bayramına katıldı. Ondan sonraki yıllarda ise artık tam bir «âşık» olarak, ve-falı arkadaşı ibrahimle birlikte, yurdu dolaşmaya başladı.
Veysel, Ankaraya ilk defa 1933 te gitti. Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde söylediği şiir gazetelerde yayınlandı. Bir ara Köy Enstitülerinde Halk Türküleri öğretmenliği de yaptı. Şair zaman zaman köyünden çıkıp yurdu dolaşır, Ankaraya, istanbula uğrayıp radyolarda kendine özgü konserler verirdi.
zaman geçtikçe türküleri daha da anlam kazanan güzel ozan. Sazın ve yüreğin teline aynı anda dokunabilen çok nadir insanlardan. Sesine kulak vermek lazım demek istedim.
bugün ölüm yıldönümü steve jobs olsa tikiler hüngür hüngür ağlardı. böyle kaliteli insanların unutmaması lazım. rahmetle anıyorum büyük aşığı. dostlar seni hatırlıyor
vakti zamanın da anadolunun bir köyünde bir hanım kocasından sıkılır ve kendisine bir sevgili bulur gel zaman git zaman bu kadın sevgilisiyle kaçmaya karar verir ve bir gece kocası uyuduktan sonra sevgilisiyle buluşur ve kaçar o dönemlerde töre ve örf adetler daha da sıkı durumdadır bunun korkusundan dolayı kadın ve sevgilisi çok uzağa kaçmak isterler tabi yürüyerek kaçıyorlar çok yol yürümüşler bir ara kadın ayakkabısında bir sertlik hisseder ve durur herhalde taş girdi zanneder çıkarıp ayağından içine bakar ki ne görsün biraz para ve bir not sevgili karım sana biraz para koydum bana bunca yıl katlandın emek verdin hizmet ettin şimdi gidiyorsun ama bu yol halidir perişan olma der notta. o koca aşık veyseldir.