aşık olmak saçmalıktır. ki eğer olunacaksa kişi kendine aşık olmalıdır, en çok kendini sevmeli, başkaları için kendini üzmemeli, kendinden ödün vermemelidir.
bulutlarda uçmak, dibe çakılmak, uçurumlarda gezinmek, mutlu olmak, üzülmek, kırılmak, kıskanmak, öfkelenmek, vazgeçememektir. imkansızı istemek, dokunduğunda kalp çarpıntıları geçirmek, aramadığında krizlere girmek demektir. o gittiğinde ruhunuzun da onunla gitmesidir. o geldiğinde bedeninizin can bulması demektir. kısacası aşık olmak; dengenizi yitirmektir, bilinmezlerle dolu denklem içinde bocalayıp durmaktır.
can verme sakın aşka aşk afeti candır
aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır
sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır
her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır
yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır
aşk içre azap olduğu bilirem kim
her kimseki aşıktır işi ahü figandır
yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır
gel derse fuzuli ki güzellerde vefa var
aldanmaki şair sözü elbette yalandır.
aşık olmak eylemini gerçekleştireceğiniz kişiyi iyi seçmek gereklidir. emekleriniz boşa giderse boşa kürek çekip elinizde kalan küreklerle kala kalırsınız, kafanızı tartaklarsınız. aşık olmak gibi bi duygudan kendinizi mahrum etmemek için aşık olmak için aşık olmayınız, aşık oldugunuz için aşık olunuz.
aşık olunan kişinin yeni bir fotoğrafında baktığı yerde kimin olduğunu merak etmektir.
başkasını sevdiğini öğrendiğinde, kullandığın antibiyotiğe rağmen biraları döşemektir. başkasını sevdiğini söylediği kafe balkonunu gören başka bir kafeye oturup ağlamaktır.
artık siz diye bir şey olmadığını ima eden cümlelerden sonra "ü-ü-üz-ü üzüldün mü?"* diye sorduğunda hafifçe gülümseyip, "yani... biraz." diye cevap vermektir.
en yakın arkadaşı senin ikamet ettiğin yere gelecek diye heyecanlanmaktır.
her gün sözlükte onun adını yazıp, acaba yazar oldu mu diye tahmin yürütmektir.
bütün bu olanlara rağmen "bizim üniversitede oku." demesi sizin kendi dünyanızda senaryolar yazmanıza sebep olmasıdır.
onun olduğu ilde okumak istememenize rağmen buna mecbur olduğunuz için de haz duymaktır.
iyi-kötü ve güzel-çirkin arası birşey işte...
kişilerin karakterleri gibi, aşkı algılayış ve yaşayışları da bambaşka...
Bazen bir aşkın başrollerini paylaşanlar dahi, aynı aşkı bambaşka hallerde yaşıyorlar...
Her bünyede derinliği, anlamı, kazandırdıkları farklı.
Bir aşktan sonra ne kadar değişirsen, o kadar gerçektir aslında. Sana yeni bir fikir, bakış, felsefe kazandırmayan hisse aşk denemez.
kafasını, içtiği sigara dumanından kaldırıp, yüzündeki onca hüzün olduğu halde zor bela duyulan bir sesle: Tanıdığın Birine Aşık Olmak mı Daha Zor, Yoksa Aşık Olduğun Kişiyi Tanımak mı? Diye sorulunuca, fark ettim ki gözlerinde korku vardı.
Ya onu hiç tanımıyorsam? diyordu
Aslında tamamen haklıydı, ne benim ona söylecek ne de başkasının ona Söyleyebilecek bir şeyi yoktu
söyleyecek bir şeyim olmadığı için mi Susmalıydım yoksa canım konuşmak istemediği için mi susmalıydım?
ve o an aklıma, Kendi yaram açıkken etrafımdakilerin yaralarını sarmaya çalışıyordum.. Ne acayip dimi onları dinlerken seni düşünürdüm hep.. Onlar bana kavgalarını, tartışmalarını anlattıklarında yüzümde hep bi tebessüm..
şimdi sana yazsam ne günlerim yeter ne ömrüm..
Keşke seni unutmam gerektiğini unutabildiğim gibi
Senide unutabilsem..!
Öyle ya Unutmuşum..
Bitmişti bu aşk
ama biten aşk mıydı yoksa başka şeyler mi bilemiyorum..
aşık olmak, gece tam uyuyacağınız sırada çalmaya başlayan şarkıyla aklınızın onla dolması ve bunu yazıya dökmenizdir.
"yanaklardan süzülen şeylerin tanımını yaptın bana; hissettirerek öğrettin acının tarif edilemez tarihini. olabildiğince nadir çıktın karşıma ve ne zaman çıksan yanlış kişiler ya yanındaydı, ya sözlerinde.
gitmesini de bildin, ama sadece gitmeyi. gitmenin adabını bilemeden döküldü eziyetler dudaklarından, kendince sebeplerin vardı.
oysa o dudakların, evrenin bütün zamanları bizimmişçesine en yavaş ve tedirgin öpüşleri vermişti bana.
oysa o dudakların, beni beklemenin sözünü vermişti, sonra beklediğini de söylemişti.
bir öyle dedin, bir böyle; oysa söylemiştim sana, beni acıtan gerçekler olmaz, beni üzen gelgitler yaşatman olur diye.
ah hiç düşünemedin, düşünemedim ellerimi tutarken!
ve bu gece, yine rüyama gireceksin, başka bir bedende olacaksın lakin o yabancı beden senin bakışlarını bakacak, senin gülüşünü gülecek, sana çok yakışan aşk sıfatını çalmış olacak."