pazar gecesi ekran başına kurulup parliament sinema gecesini izlemek, program bitişndeki o jenerikte kadeh tokuşturanlara bakmak, o müziği dinlemek ve içine bir mutsuzluk çökmesi. mutsuzluk neden dersen ertesi gün okul vardır ve pazar gecesidir. ayrıca daha ödeve başlamamışsındır.
uykudan önce proğramında adile teyze den adını duymayı beklemek.
gece yarılarına kadar kukalı saklambaç oynamak.
bizimkiler'i izlemek.
tenefüs zillerinde kantinden bayat simit alıp çamlıca gazozla birlikte götürmek.
90'lar candır. 90'larda çocuk olmak dah bi candır. gerçi kime sorsan kendi çocukluğunu över ve bu doğladır. bana sor misal 90'ları överim. mesela 2000'lerde genç olmak çok boktan. bi kere 2000'ler ne ya. olcak gibi değil. bu da benim neslim ama sevmedim 2000'leri. allah belanı versin 2000'ler. ya da gençlik de boktan olabilir. şimdi çok şey yapmıyım 2000'leri. bi sürü gelişme oldu falan. ama daha içtendi 90'lar. plüton gezegendi. arkadaşlarla oyun oynamak için sokağa çıkılırdı. tsubasa izlemek için erken kalkılırdı. bilgisayar ya kimsede yoktu. ya bir kişide vardı. o kişinin evine toplu oyun ziyaretleri yapılırdı. mal gibi oyunu oynayan yani bilgisayarın sahibi izlenirdi. fifa 98 vardı. grup vitamin vardı. tarkan kıl oluyordu. mirkelam koşuyordu hanımı örnek alıp. kara melek izlenip kabuslarla uyunuyordu. ne yabancı dizi vardı, ne film. doyasıya çocuktuk. hepimiz kara kuruyduk. mahalle arası futbol maçları diye bir şey vardı. evimizin önünde oynamamızı salık veren teyzeler, biricik topumuzu kesen gıcık yaşlı amcalar vardı. atari vardı. tüfekle kuş vurma oynu vardı, kovboy oyunu vardı. mario vardı, bölüm sonu canavarı diye bi fenomen vardı. dünyadan bir haber olabilme durumu vardı. kızlar ip atlardı. ki hala çözemedim o oyunu. birler, ikiler falan hiç oturmadı kafada. kızlarla ip atlayan bazı erkek arkadaşlarımız vardı. tam oturmadığı için olaylar kafamızda "kızların içinde kızılcık bebek" diyebiliyorduk yalnızca. binlerce şu an hiç oynanmayan oyun vardı. kuka vardı. var oğlu vardı. şimdi de vardır belki ama çok az vardır. herkes bizden sonra bozuldu çocuklar, herkes bilgisayarla takılmaya başladı diyo ama kesin olarak söyliyim 90'lardan sonra başladı. iyiydi be 90'lar. bir daha çocuk olsam tabi 90'ları seçerim çünkü memnun kaldım. sevdim. olmuştu bence 90'lar.
ipodların, mp3'lerin olmadığı zamanlarda walkman dinlerken pili bitmesin diye kasedi ileri geri alamamak, sevdiğin şarkıyı tekrar dinlemek için kasedin öbür yüzünü çevirip b yüzündeki dandik şarkıya katlanmak* ya da kasedi parmağınla sarmak.
mahalledeki arkadaşlarla sadece bir sokağın içinde saklambaç oynamak ve her defasında eğlenmek
pokemon, buggs bunny, dufffy duck, temel reisi her gün tekrarları olsa bile hiç bıkmadan izlemek
mario oynamak.hiç sıkılmadan ölesiye aynı bölümleri her dakikasından zevk alarak oynamak
sanal bebek beslemek.kırmızı bir sanal bebeğim vardı hiç unutmam (ahhh ahhh diye iç geçirilir)
şimdilerde küçük kızların favorisi (kuzenimden biliyorum) bebeklere makyaj yapılan, sanal mağazalardan alışveriş yapılarak giydirilen siteler yerine canlı kanlı barbie bebeğimize kıyafetler yapmaya çalışmak, saçlarını farklı şekillere sokmak onlara evcilik oynatmak.şimdiki çocuklar http://www.stardolls.com a girip monopoly nin çocuklar için yapılan versiyonunu oynuyorlar
çocukluğumu arkadaşlarımla msndeki oyunları oynayarak değil de sek sek oynayarak geçirdiğim için daha şanslı hissediyorum kendimi
tsubasaya aşık olmak,taso oynamak,şeker kız candy gibi saçma isimli bir çizgi filmi izlemek,heidi 'deine welt sind die berge'nin vazgeçilmezin olması,ateri tutkunluğu ve tabii ki garip çocuk programlarının ya da yayınlarının yaptığı her çekilişte verilen adresin 'posta kutusu bilmemne mecidiyeköy istanbul' olması.
herkeste atari varken ve mario ile ilgili 'olum 8'in 1'ini geçemedim', 'olum 6'nın 2'si çok zor' muhabbetleri dönerken, pederin sega alması ve her gün sırayla bir arkadaşın eve gelerek akşama kadar sega oynanması.
arkadaşlarının büyük bir kısmının galatasaraylı olmasıdır.*
aterinin adaptörünün yanması sonucu her hafta yeni ateri almaktır.
okul kantininden 100.000 liraya simit almaktır.
2000 yılına girince bi bok olacağını sanmaktır.*
susurluk'un nasıl bir yer olduğunu merak etmektir.