benim için hiç şüphesiz peter schmeichel dir. mahalle arasında daha yeni parke ile kaplanan parke taşlı yollarda anneden pazarda alması için 5 6 hafta yalvarılan çakma, yeşil, üzerinde sharp yazan ama manchester united ile hiç alakası olmayan forma aldırılarak içine sağdan soldan sökülen ayrıca annenin daha ambalajını açmadığı süngerleri de ekleyip kolların ve bacakların diz kısımlarına sünger takviyesi yapılarak taşlı zeminde şımaykıl uçtu ve topu tuttu diye bağırmaktır. onun sayesinde iyi kaleci de olmuştum ama işte babam belli bir yaşa geldikten sonra topçu ve popçu olmamı yasaklamıştı.
ismi var mıydı o oyunun bilmiyorum. isminin bilinmemesinden dolayı hatırlatması ne kadar zor olsa da tarif edelim.
kuralı, parmaklara dolandırılıp, iki el arasında gerilerek çeşitli şekillere sokulan iki ucu birbirine bağlı ip parçasının, elden ele geçirmek olan oyunu bir kez olsun oynamak.
sekiz dokuz tane farklı kombinasyonu vardı ve her seferinde ipin aldığı şekil, hssktr dedirtirdi hayretle ve fütursuzca.
çocukluk evresi her dönem güzeldir. çocukluk yıllarındaki özlem nedeni esasen dönemin şartlarını özleyiş değil, o dönemin çocukluğunu (özgürlük, sorumsuzluk, ıvır-zırız) özleyiştir.
80 , 90 farketmez kirlenmek her dönem güzeldir.
bugünün teknoloji imkanı olmadığından sokakta arkadaşlarla eğlenceli oyunlar oynanırdı;ortada sıçan, saklambaç, onbirelli, yağ satarım bağ satarım...en güzeli ise sokağa kilimleri, oyuncak yemek takımlarını, bebekleri vs çıkarıp herkesin bir pencere altını kendisine ev yapması ve oynanan evcilik oyunları. başlarda el atarilerimiz vardı. sanal bebek beslerdik, sonra tv ye bağlanan atariler çıktı. mario vazgeçilmez oyunumuzdu. cep telefonlarının çıkışlarına şahit olduk. tlf. da snake oynamak için yanıp tutuşurduk...deprem nedir gördük, deprem olacak korkusuyla tüm mahalle sokaklarda yattık. hep 70ler 80ler diye anlatılır dururdu. şimdi 90lardan bahsetmek içimde garip bir sevinç, o günlere ait tatlı hatıralar uyandırıyor. biz bile büyüdük dedirtiyor insana
o zamanlar çikolata pahalı olduğu için bisküvinin (püskümütün) arasına lokum koyup yiyen, bilgisayarın b sinden haberdar olmadığı için arkadaşlarıyla sokakta daha çok vakit geçirebilen şanslı insanlar topluluğudur.
Atari ile yatıp atari ile kalkmak, Sabahları gazete bayiinden bi Sabah gazetesi alıp, Ozmo dergisini ele geçirmenin verdiği heyecanla "atv" yi açıp program ile dergiyi eş zamanlı takip etmektir ...
anahtara bastığında hemen yanmayan lambalar vardı mesela. en az beş altı defa göz kırpardı ha yandı ha yanacak diye beklerdik ailecek bazen yanmazdı 'hay allah bunun sterteri mi yanmış' benzeri bir çok yarım yamalak elektrikle alakalı muhabbet dönerdi tabi tektar aynı seramoni yaşanırdı, anahtar-göz kırpmalar falan ama sonunda yanardı vefakardı şimdi öylemi basıyosun tık yanıyo. *