90 larda çocuk olmanın en ağır yükünü kürdistan çocukları çekmiştir, öfkeli bir gençliktir haklılar her zaman işkenceye sürgüne katliamlara uğruyan bir halkın çocukları, ki onlar bu acıları çektikten sonra davasından vezgeçiyorsa en büyük zulümü yapan onlar olacaktır. hiç bir zulüm ihanet kadar acı degildir.
atari salonları, sitriit faytır, atari kasetleri, tarkan, yonca evcimik, hakan peker, ah canım vah canım ahmet, barış manço reklamlı legolar, sabah gazetesinin verdiği sezen aksu reklamlı dev müzik seti (halbuki minnacıktı), saklambaç, mahalle maçları, 3 korner 1 penaltı, pazarda soğuk su satma ve o aynı bardakla herkesin su içmesi. akşama kadar sokakya oyun oynamalar vs vs vs.. harika bir dönemdi ve biz çocukluğunu gerçek anlamda yaşayan son nesillerdik. teknolojinin sanırım en kötü yanlarından biri bu oldu. şimdiki çocuklara acıyorum bu çirkin dünyanın içinde...
babanızın eve elinde karanfillerle gelişini hatırlamaktır. uğurlar olsun'un anlamını bilmeden karanfilleri selamlamaktır. bir pazar sabahının sonrasında.
Kuka oynarken kaybolmaktır , taso yüzünden kavga etmektir, teravih namazı esnasında camiye torpil atmaktır hatta bir bok var gibi ! kanalizasyona girmektir. Kısaca hayatı yaşamaktır. Ilkokulda iphone ile dolaşmak değildir.
futbolcu kartları biriktirmeyi,
meybuz denen saçma sapan dondurma çakması ürünü bayıla bayıla yemeyi,
mahalleden geçen helvacıyı dört gözle beklemeyi gerektirir.
hatırlandığı zaman insanın boğazının düğümlenmesini sağlayan durum. hatırladıkça ağlarım. annemin o balkondan oğlum eve gel artık değişini... kadın da haklıydı akşamlara dokuz taştır saklambaçtır oynuyordum. yaşımda küçüktü korkuyordu annem kaybolacağım diye. tasoları hiç sorma zaten. koleksiyon yapardım. annemden, babamdan saklardım. ahhh ahhh geçmiş geçti artık. nerede o eski çizgi filmler.
ayşecik, çılgın bediş, ruhsar izlemekti.
kim hangi rolde olacak onun kavgası vardı evde oynanacak oyunlarda. aterilerimiz vardı böyle kıran kırana mario oynadığımız, belki mortal kombat.
oyunları da geçtim, hala biz soakklardaydık. bisiklete bin, dünyayı gezecekmişsin hissi. bir mahalle öteye gitmek bir zevk.
sonra bir ara pokemonlar falan çıkmıştı. tasolarla kazanırdık birbirimizin hakkını.
o kadar basit ve bir adım gelişmiş çocukluk yılları.
o tarihlerde her yerde çocukluk yaşanır ama iki yer hariç; BIRi filistin ikincisi diyarbakır. benim yaşadığım 90 lı yıllarda 17000 faili meçhul cinayet işlenen, her okulda üç tane sivil polisin bulunduğu ve kafasına göre ögrencileri dövebildiği, hizbullah diye devlet destekli bir örgütün insanları ÖLDürüp evlerin icine gömdüğü, insanların göz altında kaybolduğu ama sorduğun zamanda öyle birini almadık denildiği, ve 11 yaşında bir çocuğun babasıyla beraber kapısının önünde askerler tarafından taranarak öldürüldüğü, yani 11 yaşındaki çocuğun vucudundan 13 ağır silah mermisinin çıkarıldığı yer. bilin bakalım 90 lı yılların bu şehri canım türkiyenin neresi?