bbg melih'i desteklemektir eray yerine. bu çocuğu şahane pazar izlemeden önce annesi mutlaka yıkamıştır, bir gün nickelodeon yarışmalarına katılma hayali ile büyümüş, elbetteki katılamamıştır da.
gazete kuponuyla lego sahibi olmaktır. küçük bir yerde yaşıyorsanız gazete ve legolar erkenden tükenir. anlamlı şeyler yapamazsınız çünkü hiçbir zaman yeteri sayıda legonuz olmaz.
PlayStation oynayan çoçuktur.O dönem için büyük yeniliktir. kasetten cd ye geçmek, adaptörsüz oynamanın keyfine varmaktır. sadece,
o gri kapağı kaldırıp kapatmak bile eğlenceliydi, o dönem çoçukları için
Bugün kuzenimin misketlerini görmemle hala o dönemi yaşayanların olduğunu bilmek buruk bi sevinç verdi.
Çocuğun misketlerine bakınca kendi misketlerimi unutmadığımı hatırladım. Renklerine, çizgilerine bile baktıkça.. Yazamıyorum.
Hatta bir el oynadık. Oyundaki terimleri bile o söyledikçe hatırladım. Düşün deseler sittin sene hatırlayamazdım belki ama o çocuk konuştukça ben geçmişe döndüm.
pokemon, tom ve jerry, bugs bunny ve gerçek ronaldo(brezilyalı). hee bir de özgürlük var tabi. gerçekleri televizyondan görüp öğrendik. bilinçli bir nesil olduğumuz için şuan baş yobaz ve badem bıyık ekibi harekete geçti. bilinçsiz ve koyun yetiştirme derdindeler.
pokemonun hiçbir bölümünü kaçırmamak, büyüklü küçüklü tasolar biriktirmek, sabah kalkıp pembe panter izlemek, özlem tekin'in aşk herşeyi affeder mi klibindeki oooooaaaaaoooo kısmına eşlik etmeye çalışmak, anne baskısı yüzünden şahane pazar'ın tamamını asla izleyememek, kolesksiyon sayılabilecek kadar çok atari oyun kasedine sahip olmak, yonca evcimik dansını taklit etmeye çalışmak, pazar günleri yeşilçam kuşağını kaçırmamak, çamlıca'yı coca cola'dan daha çok sevmek, ve bütün bunları yaparken doyasıya mutlu olabilmiş olmaktır.
stv'de çok ama çok eski amerikan dizisi a takımı'nı izleyebilmektir. tom ve jerry'nin orjinal nüshalarına birinci elden, güncel olarak şahit olabilmektir. alman kalesi oynarken topu dizinde 30 kere sektirmeden penaltıya sahip olamamaktır. köşe kapmaca oynarken arkadaşını tam köşeye ulaşamadığında yakalamana ramak kalmışken sana dönüp bir sol kroşe vurması ve aileler arası diplomatik krizin çıkmasıdır.
hocaların kanaat notu kullanmasıdır.
sınırsız devamsızlık hakkıdır.
derse sivil gitsen dahi hocanın siklememesidir.
kimya laboratuvarında civayla zehirlenmektir.
fen bilgisi öğretmeninin " sizi amerika'ya geziye götürecem, 10 gece 9 gün olacak. paso şeker yedirecem size ! " gezisini hayal etmektir.
Dolara, marka yüksek faiz. imar Bankası! Bide koşarak beyaz at geçerdi ekrandan sorma gitsin. Kızkaçıran var dı, füze var dı, torpil var dı, çatapat var dı, mantar tabancası var dı. Lan düşündüm de militan gibi büyümüşüz haa.
uçmayan kuşu hatırlıyo musun ? aa bi kurabiye canavarı vardı ... hayatta hatırlamaya değer bir entellektüel derinlik olmaması ve buna acınacak ikameler yaratma sendromu. yerine göre selvi boylum al yazmalım , yerine göre 90larda çocuk olma sendromuna da dönüşebilir....
--spoiler--
sokakta oyun oynarken oyunun en tatlı yerinde eve gitmemek için altına kaçırmaktır. leblebi tozu yemektir. sanal bebekle oynamaktır. lc. waikiki'nin büyük önem taşımasıdır. ışıklı spor ayakkabılarla hava atmaktır. sulugöz çiğnemektir. kokulu silgi, defter, kalem almanın mutluluğunu yaşamaktır. her gün heyecanla hugo'yu beklemektir. adam olacak çocuk izlemeden tek bir pazar günü bile geçirmemektir. ayrıca teknolojiyle ileriki yaşlarda tanışmamak demektir. böyle muhteşem bir şeydir işte.