bilgisayarı olanlar için ki o zamanlar yeni yeni yaygınlaşıyordu, 146 dan internete girip telefon hattını meşgul etmektir. hatta internete girmek için anne-babadan izin istemektir.
bilgisayardan uzak doyasıya oyun oynamaktır, her evden çıkışında 'akşam ezanında evde ol' sesini duymaktır,uçan kazı, pinokyonun maceralarını, şeker kız candy yi, annenle brezilya dizilerini, çılgın bedişi izlemektir,masumiyet yıllarını yaşamaktır büyüdükçe o günlere özlem duymaktır
gece olsa da saklambaç oynasak diye beklemektir, yani en azından 90larda benim çocuk olduğum izmir akşamlarında, komşuların balkonlarda çiğdem çitleyip bizi gözetlemesi yeterli güvenlik seviyesiydi.
kahkülün önü ne kadar kabartılırsa o kadar makbül idi.
kara şimşek saatinde mahallede değil çocuk büyük adam bulamazdın. muz kiloyla değil kişi başına tane hesabı alınır ,
kola varsada bir kişi bir bardak içebilirdi.
ilk izlediğim klip emel sayınındı. koca kadın ağaçların arasında sarkı söylüyor diyede kınanmıştı çevremde.
mahalle arasında horoz şeker satılırdı.
siyah önlük üstüne elde örülmüş beyaz yakalık makbülidi.
teneke otomobillerle oynamak, arabalı tır oyuncaklarının revaçta olduğu dönemde azla yetinen bir çocuk olmaktır, ufak şeylerle eğlenebilmek, zamane çocuklardan kısmen daha şanslı olup daha yaratıcı olma fırsatını zamanında yakalamış olmaktır. mutluluktur 90'lar.
uçuk bir teknoloji olmadığı için basit klipler izleyip, içten şarkılar dinlemektir.
çift kaset çalarlı teyplerde ses kaydetmektir, cd ye özenmektir.
commodore 64, kara kutu ve terminatör ile eğlenmek zırt pırt bozulan adi joysticklere inat tekrar tekrar satın almaktır.
999999999 in 1 adlı kasetlere inanmak super mario ile coşmaktır.
trt'de yayınlanan programları yavaş yavaş bırakıp inter star'ın parliament sinema klubünde film izlemek ve geç saatlere kadar oturma isteğini keşfetmektir 90'lar.