sağlam olmayan salıncaklarda sallanıp, güneşin altındaki demir kaydıraklarda g.tün yanmasına maruz kalmaktır.kimi zaman elma şekerinin ütopyaya dönüştüğü ve uğrunda ağlandığı, kimi zamanlarda sevimli bir enflasyon canavarının gerçekten olduğuna inanılan zamanlardır..bol sıfırlı paralarla göbekli bakkal amcaya gidilmesine rağmen "artık bu para yetmiyor" tepkilerine maruz kalıp moralinin bozulduğu zamanlardır..
90 larda cocuk olmak tetrıs ıcın kardesle kavga etmek,kolalı beyaz onlük yakası takmaktır
bir de 2,5 litrelik kola sıselerının altında duz dursunlar dıye sıyah bırşey olurdu böyle kap gibi hahh işte onunla kumdan kaleler yapmaktır.
Okuldan dönüşte saat 6'yı geçerken (bkz: şirinler)i büyük bir hazla izlemek. (bkz: Pokemon) manyağı olmak kız olamaya rağmen, Aptal kız arkadaşlarla (bkz: Blue) adında bir grup dinlemek ha birde yonga evcimik vardı. Gecede aile bireyleriyle çok sevilen dizi (bkz: Bizimkiler)i izlemek, ebatları küçülmemiş olan telefonlara aşkla sarılmak, anteniyle oynamak, Pc'yle tanışmadan daha pc'si olan ewlere gitmek için anneye sululuk yapmak, Eceviti hayal meyal hatırlamak..
yaşanabilecek en güzel dönemlerden birinde hatta belki de en güzelinde geçirmiş olmak demktir çocukluğun o güzel günlerini. tabii kişiden kişiye de değişebilmektedir bu durum.
arkadaşlarının büyük bir kısmının galatasaraylı olmasıdır.*
aterinin adaptörünün yanması sonucu her hafta yeni ateri almaktır.
okul kantininden 100.000 liraya simit almaktır.
2000 yılına girince bi bok olacağını sanmaktır.*
susurluk'un nasıl bir yer olduğunu merak etmektir.
herkeste atari varken ve mario ile ilgili 'olum 8'in 1'ini geçemedim', 'olum 6'nın 2'si çok zor' muhabbetleri dönerken, pederin sega alması ve her gün sırayla bir arkadaşın eve gelerek akşama kadar sega oynanması.
tsubasaya aşık olmak,taso oynamak,şeker kız candy gibi saçma isimli bir çizgi filmi izlemek,heidi 'deine welt sind die berge'nin vazgeçilmezin olması,ateri tutkunluğu ve tabii ki garip çocuk programlarının ya da yayınlarının yaptığı her çekilişte verilen adresin 'posta kutusu bilmemne mecidiyeköy istanbul' olması.
mahalledeki arkadaşlarla sadece bir sokağın içinde saklambaç oynamak ve her defasında eğlenmek
pokemon, buggs bunny, dufffy duck, temel reisi her gün tekrarları olsa bile hiç bıkmadan izlemek
mario oynamak.hiç sıkılmadan ölesiye aynı bölümleri her dakikasından zevk alarak oynamak
sanal bebek beslemek.kırmızı bir sanal bebeğim vardı hiç unutmam (ahhh ahhh diye iç geçirilir)
şimdilerde küçük kızların favorisi (kuzenimden biliyorum) bebeklere makyaj yapılan, sanal mağazalardan alışveriş yapılarak giydirilen siteler yerine canlı kanlı barbie bebeğimize kıyafetler yapmaya çalışmak, saçlarını farklı şekillere sokmak onlara evcilik oynatmak.şimdiki çocuklar http://www.stardolls.com a girip monopoly nin çocuklar için yapılan versiyonunu oynuyorlar
çocukluğumu arkadaşlarımla msndeki oyunları oynayarak değil de sek sek oynayarak geçirdiğim için daha şanslı hissediyorum kendimi
ipodların, mp3'lerin olmadığı zamanlarda walkman dinlerken pili bitmesin diye kasedi ileri geri alamamak, sevdiğin şarkıyı tekrar dinlemek için kasedin öbür yüzünü çevirip b yüzündeki dandik şarkıya katlanmak* ya da kasedi parmağınla sarmak.