3 korner 1 penaltı kuralını benimsemektir. Mario oyununda tüm tuğlalara düşmanmışcasına tek bir tane bırakmadan kırmaktır.
Bisikletle olsun, yaya olsun... Kız, erkek karışık tüm mahalleler arası hırsız-polis oyununa aşık olmaktır.
Sobanın üzerinde pil doldurmak, ekmek, kestane ya da portakal kabuğu kızartmaktır. Ah Canım Ahmet'in şarkısını dillerre dolamaktır. Aynı şekilde Mustafa Sandal'ın ''Onun arabası var'' şarkısını bağıra bağıra söylemektir.
Yerden sopa bulup, onu direksiyon gibi kullanarak otobüsçülük oynamaktır.
Anne kişisi ezan okunduğu zaman sizi eve çağırdığında, ''anne ne olur biraz daha'' diye ricada bulunmaktır.
Oyunu, çocukk olmayı, arkadaşlığı, paylaşmayı... Kısacası herşeyi son demine kadar yaşamaktır.
flüt gibi şekerlerden yemektir . bunların rengi turuncudur altında çubuğu vardır çekip ittikçe ses çıkarır, tek kötü tarafı şeker bitince flütün fonksiyonunun kalmamasıdır. **
aterilerin hayatimiza daha yeni yeni girdigi dönemlerdi.
tv'de kanald'nin verdigi çizgi filmleri izlemek,tek kale maç yapmak,leblebi tozu agizda bekletip arkadasinin suratina ''sinif'' demekti.bakkala gitmemek için saklanmak,asagi(yukari)mahalleyle kavga etmek,sokaktan eve geç gidince babadan dayak yeme korkusu...
simdiki çocuklar ise her adim basinda rastladigimiz internet cafelerde silkroad,knight online denilen abuk sabuk oyunlarla vakitlerini geçiriyorlar.
yazik.hemde çok yazik.
sokakta futbol, bilye, gazoz kapağı, kayısı çekirdeği oynamak.. akşam ezanıyla eve dönme şartı koşan anneler.. eli çatlaklarla dolu olmak.. pantolonunun dizi yırtık olmak.. sapanla kuş vurmak..
çoğu teknolojik aletle sonradan tanışan çocuk. doğar doğmaz evinde pc,cep telefonu, ipod,lcd ekran (örnekleri çoğaltabiliriz) gibi aletleri olmayıp bunların oluşum aşamalarını yaşayarak öğrenen çocuk.
sinek ilaçlama arabasının arkasından koşmak.
problem çocuğu izleyip ağaç ev hayali kurmak.
mahalle maçlarından sonra çeşmeye koşup birim, ikiyim, üçüm,... diye bağırmak.
her mahalle maçında gol oldu mu olmadı tartışması yapmak, genellikle "taş üstü oğlum o", "kaleci yetişemedi a.ına koyim ne golü." şeklinde muhabbetler dönmesi.
90 larda yaşanan klasik hikayelerden bazıları.
real madrid'in teka reklamı olan adidas formasını çılgınlar gibi isteyip alamamamaktır.
baliç, hagi, okocha, şimdi kansız dediğimiz emre belözoğlu, hakan şükür, luis enrique, figo, beckham, zidane, rivaldo, ronaldo gibi adamların hastası olmaktır.
ilk kazıkları taso piyasasında yemiş olmaktır.
show tv'deki kırmızı noktalı filmlere hayırdır ya edasıyla bakmaktır.
babaya titan saadet zincirine girmesi için baskı yapıp doğal olarak ciddiye alınmamaktır.
satanizm haberleri çıktığında temsili görüntülerden sıçarcasına tırsmak, ataköy'de oturulursa daha da tırsmaktır.
şeker çikolata piyasasına inanılmaz paralar kazandırmaktır, ki o zamanlar bir power rangers fırtınası vardı ki sana anlatamam moruk.
karahan çantay-sibel can ilişkisini defalarca duyup pek bi bok anlamamaktır.
caterpillar ile tanışmak doksanlar bitince de unutuvermektir. (bkz: buffalo) (bkz: timberland)
çılgın bediş denilen akıllara ziyan karıya katıla katıla gülmektir.
power rangers demişken... öğleden sonra bi o ibneler bi de goosebumps vardı, bu ikisine hastaydım. kaçmazdı hiçbi şekilde.
godzilla'da götün tutuşmasıdır.
susurluk diye kulakların çınlaması ama gene hiçbirşey anlamamaktır. he şimdi hepsini çözdük te nooldu? bu sefer bütün memleketçe uyanamadık.
yerim seni sosis falan filan diye tırı vırı yapan kıza hasta olmaktır.
okan bayülgen ile uykusuzluk kavramını öğrenmektir.
nokia 3210 denilen varlığa çıldırmaktır. heyhaaat bir de iphone'a bak!..
flik-flakın hastası olmaktır. battılar şimdi.
kral tv hala uzanlarınken ve kaliteliyken(tabi bu ilk zamanları oluyor) izlemektir.
oynama şıkıdım, kış güneşi, kuzu kuzu gibi abuk tarkan şarkılarını ezbere bilmektir.
chucky denilen melun yaratıktan da tırsmaktır.
şimdiki gibi boktan kramponlar giyilmeyen zamanları yaşamaktır. sene 99da 20 milyona kırmızı bi puma almıştım, böyle karizma yoktu. şimdi 200 lira versen farketmiyor, kalitesizleşti herşey.
kültür kolejinin bahçesinde futbol oynamaktır, değişilmez. almıyorlar şimdi hibinolar.
2009 itibariyle arkaya bi bakınca vay be demektir.
edit: bir de kaygısızlar ekolü vardı ki nasıl unuttum anlamıyorum. parliament pazar gecesi sinema klübü müziği ve bizimkiler de unutulmaz.