36 poz çeken filmlere sahip fotoğraf makineleriyle fotoğraf çekmek, annenin "oğlum boşa poz harcama" diye uyarması ve fotoğrafları albüme özenle dizmektir.
mahalle maçlarında rakip takım oyuncusunun iki bacağının arasındaki boşluktan gol atıldığında; "namusss", "namussss" diye bağırmış olmaktır 90 larda çocuk olmak.
90'larda çocuk olmak, sokakta koşuşturup (saklambaç olsun futbol olsun) eve terli gelmektir. tasodur. ateridir. istop oynarken tam olarak ne olduğunu bilmesen de, bir şeyler hissettiğin kızın adını söylemekle söylememek arasında kalmaktır. galiba 90'lı yıllar çocukluğun geçmesi için en uygun zaman aralığıydı. çünkü 80'lerde doğru düzgün oyuncak yokmuş. günümüzde ise teknoloji aşırı gelişti. bu nedenle herşey tam kararındaydı o zamanlar sanırsam.
okudum, okudum; aramaya inandım yok kafam karıştı. en iyisi yazayım dedim.
tanım: seksenli yıllarda doğan, doksanlı yıllarda çocuk olan; unutulmayan ve tadı hâlâ damakta olan çocukluk anılarıdır. *
şimdi başlayalım:
-leblebi tozu unutulmayacak gibi değil. birkaç entryide söylenmiş. yalnız leblebi tozunu içine çekince ne öksürtüyordu birader yahu.
-plastik vampir dişleri: mahalle bakkallarında satılırdı. böyle ilk alındığında tozlu mozlu olurdu. yalnız, çocuksun, dinlemezsin öyle şeyleri. takıp dolaşırdık; salyalarımız aka aka.
-hepimiz karete yapmaya çalışırdık kara murat filmleri sayesinde. bir de sünetlik pijamasını giyip koltuktan koltuğa atlardım. hani böyle mavi, paçaları geniş ya o pijamanın. bir anda harbiden de kara murat benim idi.*
-burak kut'tan, tarkan'dan...vs. gördüğümüz amerikan tipi saç modelini mahalle berberi elini bir tas görevinde kullanarak yapardı. söylemesi ayıp sıçmık gibi olurdu. ama yine karizmaydı.
-böyle plastik bir çubuğun üstüne takılı bir fırıldak* vardı. avuç içine sıkıştırılır. sonra var gücünle elleri sürtermişcesine atardık. havadaki vuuu sesi hala sol kulağımda çınlar.
-he-man kılıcını unutmamak lazım. arkadaşların gözüne az sokmadık öyle şeyleri.
-mal gibi tweety'i tutardık.
-capri sun içmek statüydü.
-pipet ulaşılmaz bir fenomendi. olan evler şanslı evlerdi.
-kola nedir pek bilinmezdi. laf sokmak gibi olmasın turgut özal, işçilerin ebesini severdi o zamanlar.
-"maret macar salam". ne özenirdim la ben bu salama. sonra yedik bir dalgası yokmuş işin.
-kızlar, ayak bileklerine takılı bir plastik ipin ucundaki topu çevirerek üstünde atlarlardı. pek bir anlatamadım. hayal ediver bir zahmet.
-meeeemiş
donuna işemiş
annesi dövmüş
babası kızmış
meeeemiş
kızlar bu gufte eşliğinde ip atlarlardı. bizim psikolojimiz bu yüzden bozuk. hem memiş diye isim mi olur?
-kartaaalll vuruşuuuu. tsubasa o yıllar kardeşimizdi. sonra çabucak büyüdü abimiz oldu ama farketmez. topa, yerle dik açı yapacak şekilde bir bacağımız kaldırılır; öyle vurulurdu. dağlara taşlara giderdi o top. neyse.
-atan alır. dengesiz miydim bilinmez, hep ben olurdum o atan ve topu alan kişi.
-sütaş ayranın günlük sütleri yeni çıkmıştı. tek içimlik bilmem ne diye reklamları gezinirdi.
-jelibon mu? o ne gardaş? onun ismi yumiyumdur.
-misket veyahut bilye. böyle pıtır pıtır oynardık. "heee üttüm auuuaagoooaaım" diye salyalarımızı saçardık. hâlâ ütmek kelimesi nereden gelmiştir bilmem.
-nah çekmek modaydı o zamanlar. nah çeken şekil abi gibi gezinirdi mahallede.
-ışıklı spor ayakkabı olan "vayyy yavrum vayyy be" diye karşılanırdı. pille mi çalışırdı ki onlar? yoksa yüksek bir teknoloji mi vardır bilmem.
-şu atarideki ördek öldürme oyunu vardı ya silahla oynadığımız. oturup silahın içini açmıştım kurşun mu var diye. salakmışım ama makina mühendisi olacağım o zamanlardan belliymiş.
-sadece rize çaykur çay vardı. böyle sarı paket içinde. uzun süredir içmiyorum. bir ara alayım.
-bazılarımız siyah önlük giydi. ben, yaş itibari ile mavi önlük giyen nesle aitim.
-krem peynir kavramı yeni yeni çıkıyordu.
-tüpte çokokrem vardı. böyle ağzımıza sıkar; dişlerimizi bulardık onu. sonra salak salak sırıtırdık.
-"milkaaa doyulmaz tadınaaa isviçreli çikolataaaa" daha yeni tanıştık biz bu şarkıya o yıllar.
-kantinlerdeki sadece sütaş cam şişe ayran ve simit vardı.
-akülü arabaya özenilirdi.
-la mario ömrümüzü çürüttük senin avradı kurtaralım deyu.
-tombi vardı. böyle bifteklisi çıktığında ağzımızın suyu akmıştı. daha pahalıydı bifteklisi o zamanlar; sanki içinde harbiden et çıkacak da.
-beslenme çantasından fışkıran yumurta kokuları.
-oduncu gömleği. böyle kare kare. iğrenç renk uyumları.
-timberland'in klasik tipi ayakkabı giyerdik.
-ranza kültürü ile tanışmak.
-aboneyim abone; biletleri cebimde; ballı lokma tatlısı; aman hadi hayırlısı. ballı lokma tatlısını bir eskişehirli olarak çok geç öğrendim.
-booooozaaaaaa; booooozaaaaaa böyle dolaşırlardı eksiden sokaklarda.
-hıdırellezde yanan lastik üzerinden atlayıp. kaşın, gözün, yüzün is olup anneden sopa yemek.
-sabo terlikler.
duygulandım amokachi koyanzi. gözlerimdeki tomurcuk yaşlarla şu an bakınıyorum. hepsi memiş yüzünden. duygusal adam yaptı bizi vesselam.
-susam sokağı
-ediyle büdü
-pokemon
-tasolar
-süper maryo
-yaz geceleri sokakta mahallenin çocuklarıyla saklambaç
-futbol
-dut ağaçları özellikle karadut
-7 kiremit
-g.t kazmaca
-istop
-alçak yüksek/dev cüce
-evet-hayır
-elim sende
-bide ismi varmıydı bilmem eBe aşığıda olur oynayanlar yüksek bi yerde ebe aşağı inen birene değer yüksekte olan sürekli aynı yerde duramaz yoksa ebe olur.
-aynı anda verilen cevaplarda "saçım senden uzun olsun sevgilim seninkinden güzel olsun cipsi kola özel" denirdi.
-ip oyunların da üçgen 6 kişi ile oynanır 3 ipin içinde 3 dışarda ipin üstünü basa basa hoplaya zıplaya oynanır.
- halay çekilir gibi kızlar serçe parmaklarını tutar iki gurup bir ileri bir geri BiRBiRLERiNi ÜSTÜNE DOĞRU YÜRÜYEREK oynamaya başlar sözler yanlış hatırlamıyorsam şöyleydi:
*laleli laleli yakup dereli,
+ne istersin ne istersin bizim saraydan
*bir güzel var bir cihan var onu isteriz
+ o güzelin o cihanın adı neymiş
*o güzelin o cihanın adı yaer buyrun benimmiş
+allarız pullarız biz kımızı vermeyiz
*alda sizin pulda sizin biz kızımızı isteriz
-can - vazgeçilmezidir
-yeşillik pek bir çoktu biz elimize alırdık küçük çakılarımızı dikenleri soyar yerdik pek bir tatlı olurdu (iğrenç miğrrenç değil yemediysen dene hey 80 lerin kuşağı doksanların çocukluğu )
-el oyunları vardı birde :
+mutfakta neler oluyor fasulye bakla bakla bakla kızartma bana bakıyor hey çatlak patlak yusyuvarlık karameli börek sütlü çörek çek dostum çek elini kolunu yoldan çek.çek çek amca burnu kanca al sana bir tabanca sakın beni vurma.
*michael jackson gibi geri geri yürümeye çalışmak,
*susam sokağının hiçbir bölümünü kaçırmamak,
*sulugöz ve yumiyum çiğnemek,
*yaz oldu mu atari salonlarında tüm paranı harcamak,
*kaykayı olan çocuklara özenmek,
*capri-sun alıp hüpletmek demektir.
özal sonrası liberal ekonominin coşmasıyla * değişimin iyice hızlandığı ve de ilk özel kanallar, atarilerden, cep telefonlarına, internete, uyduda sayısız kanallara, şerefli mağlubiyetlerden dünya üçüncülüğüne kadar gerçekleşen sayısız olayların bir arada olduğu yıllardır. yav şimdi insan düşünüyorda "erken mi yaşlandık ne oldu" diye sanırım işin sırrı süreçte. 80 sonrası doğup çocukluğunu 90'ların başında yaşayan körpe beyinlere alıştıra alıştıra yaşatsaydınız bunları. daha aklın fikrin yerine oturmadan orak çekiçi görüyorsun sonra kayboluyor, duvar var bir tane uzaklarda bir yerde o da yıkılıyor. sanki bunlar çok uzun zaman önce olmuş gibi geliyor ama bakıyorsun hepi topu 10 yıllık bir süreç. değişim her dönemde var ve kaçınılmaz, ancak mahalle kültürünün, komşuluk ilişkilerinin son demlerini yaşamak, büyüyüp etrafına baktığında bunların deprem olmuşcasına yıkılıp kaybolduğunu görmek, her ay çıkan, bilmem neyin yeni bir modeliyle tanışmakta insanı afallatıyor. ha dersen madem bisikletin de vardı, sokaktaydın, nedir bu hugo, transformers, tsubasa geyiği onu da açıkliyim. eve televizyon gelecek diye heyecan içinde beklemedim, doğduğumda evde tek kanallı da olsa televizyon vardı, o ekrandan baktık dünyaya gördüklerimiz ise ninja kampluğumbağalar ve tsubasa.
90 larda çocuk olmak gerçeklikti. açıklayayım izninizle:
efendim biz mahalle arasında top oynardık, kanamadık diz, kırılmadık kol kalmazdı. şimdiki çocuklar pes oynuyor.
biz bisiklet sürerdik, yarış yapardık, icabında koskoca bir şehri * turladık kimseye haber vermeksizin şimdiki çocuklar moto gp oynuyor.
biz zillere basıp kaçar taksi çağırma tuşuna basıp abi bizi "3 memeli karı gönder" falan der içten içe de yakalanacaz diye altımıza sıçardık, şimdiki çocuklar gta oynuyor.
biz akşamları aşşağı inerdik tüm apartman çocukları muhabbet ederdik, sessiz film falan oynardık vel hasılı lafı bir türlü getiremediğim nokta şu ki kendimiz esprimizi yapar kendimiz gülerdik, şimdiki çocuklar talk show izliyor. işin ilginci bizi o yaştayken saat 10 deyince yatağa gönderen bir anne babamız vardı, bu çocuklar izliyor arkadaş kimse git yat demiyor.
çocuğunu dövmek değil, dövmemek garipti ki "harbi mi lan baban sana daha bir kere bile vurmadı mı?" diye şaşırıyorduk ki ellerine sağlık peder. şimdi ki şımarık bebeleri gördükçe tek tek kıymetleniyor o tokatlar.
ya da başka bir açıdan konuya temas edersek, 90 larda tarkan savaş ay a çişim var deyip yayından ayrılıyordu. buydu işte 90 lar. yapmacıklık bu kadar prim yapan bir şey değildi. elle tutulurdu herşey, tutmuştuk 90 ları ve kayıp gidene kadar herkes olması gerektiği kadar doğaldı. (ya da ben çocuktum herkes aynıydı ama benim dünyamda herkes en az ben kadar doğaldı.) sahte değildi selamlaşmalar, gülüşler, sevmeler, aşklar ve hatta nefret etmeler. küfür etmek sahte olur mu ya, oluyor işte. kim daha galatasaraylı diye sidik yarışına girmiş kendini bilmez bir grup arkadaş galatasaray maçlarını izlerken her şeye küfür ediyor. ben daha çok sahiplendim edasında. maç izleme zevkimin anasını sikenlere selam olsun.
bu entry i girmeme sebep olan, 7.caddeye çıkan yol kenarında * 2 metre kare alanda top oynamaya çalışan çocuklara ve üniversite de birilerine yaranmak için (ki genelde karşı cins) yapmacıklık paçasından akan arkadaşlara da selam eder entry mi burada bitiririm.
simit denen süper keyifli ve süper insanlık dışı oyunu yirmi kişi oynamaktır. göt korkusu nedir orada öğrenmiştim ben, bütün gaddar piç kuruları tekmelemeye koşunca nasıl lycanthrope olunur daha iyi anlıyor insan. ayrıca ciğerleri de geliştiriyor baya.
15-16 sene sonrasında bokunu iyiden iyiye çıkartarak çocukken yaptıklarını her an sağa sola anlatacak ve "ah 90'lar" diyecek bir birey olmaktır. hani 2010'lara gireceğiz de şu 90'ları bir bitiremedik arkadaş, öyle bir dönem gelmemiş de bir daha da gelmezmiş miş. türkiye açısından en karanlık dönemlerdir 90'lı yıllar, daha karanlıkları da geliyor gerçi. 90'larda bosna'da çocuk olmak vardır bir de daha dikkatlice incelenmesi gereken...
Teybin önüne oturup saatlerce kendi kendine konuşarak radyo programı yapmak, fakat arka fondan gelen, annenin "Hadi yemeğe geeell" sesiyle saatlerdir kayıt yapılmaya çalışılan kasedin boşa gittiğini düşünüp yıkılmak.
kendini çok şanslı hissetmesi gereken bir nesildir bence,power rangerı,hayalet casperı,tsubasa sı,hemani,zeynası,herkülü... daha ismini hatırlayamadığım pek çoğu o dönemde yaşadı,bugünlerde öldü.Sahi bi Susam Sokağınız vardı sizin ona ne oldu?kurabiye canavarını bile özledim be,parayla pulla ölüçelemez o günleri tekrar yaşamak.
Sadece tv'mi ya müzikler;bugünlerin fena halde yozlaşmış pop müziği ozamanlarda dolu dizgindi,hakan pekerler,çelikler,izeller,grup vitaminler... daha ismini hatırlayamadığımız o gün yaşayıp daha sonra bence çok büyük işler yapacak albümler,o zaman müzik bir başkaydı,bugün ki mp3 yoktu,herkes delikanlıydı,üretkenlik vardı.Kısacası bugünün gençliğine baktıkça üzülüyorum,bize nasip olan pek çok şeyden yararlanamadılar ve belki de bilgisayar ortamına,msn'e,knightlara çakılı kaldıkları sürece daha da yozlaşacaklar,korkum ondan yani.
kasetler(cd, dvd, mp3 ne demek, kaseti koyardık, kasetçaların bazen pili biterdi, al eline kalemi sar başa kaseti)
özel kanallar(arkadaşlar arasında "star sizde çekiyor mu lan, biz de ayna gibi" diye hava atmak)
mahalle maçlar, 31, dokuz aylık, tek vuruş oynamak(anlatılmaz yaşanır)
resmi kurumlar da gördüğümüz küçük, siyah ekran, yeşil fontlu yazan bilgisayarlar(bakmaya doyamazdım, ne güzel yazıyorlardı öyle)
borsa, milyoner oynamak(şimdiki monopoly da neymiş, bizim borsamız vardı, heyy heeeey)
commodore 64, amiga 500, siyah kutu ateri(bugün teknoloji gelişti daha kaliteli oyunlar var ama, gelin görün ki o tadı vermiyor bee)
daha neler neeeeleerr