sokakta tetris turnuvaları yapmak.
şimdiki gibi bilgisayarlar olmadığındn siyah üstten düğmeli kolu olan aterilerle süper mario oynayıp sıfırlamaya çalışmak.
-çengelköyde bir masal süper baba
-önce hüplet sonra gümlet capri-sun
-atarilerdeki ördek vurma oyunu
-basınca ışığı yanan ayakkabılarla hava atma duygusu
-sanal bebek
-macarena dansı
-lanet olasıca katil velet chucky
-ptt nin telefon jetonları
-çocukluğumuzun en olağanüstü şahane ama bir okadarda ayıp programı tutti frutti
-tolga gariboğlu kısaca tolga abi ile hugo
-pokemon, digimon, the real ghostbusters, power rangers
-yılların efsanesi Barış Manço ile Adam olacak çocuk
-oyunların oyunu 120 in 1 tetris
daha devamını getiririm ama düşündükçe gerçek o günleri özlediğimi hissediyorum şu anda atari yerine playstation, ışıklı ayakkabılarım yerine converseim olsada herşeyden çok özlüyorum keşke akşam ezan okununca eve gitmesem dışarda arkadaşlarla akşam ebesi oynasam eve gelincede babam bi güzel sopa çekse arkasına annem banyoya soksa ağlaya ağlaya yatakta bi an önce büyümeyi istesem.
bu günlerin aksine; ders çalışalım diye ailelerimizin yalvarmadığı bir çocukluktu. şimdi bakıyorum da, zorlukla yapıyorlar. eğer karnende zayıf olmazsa o istediğin ps3 veya pc alıcam. 90 larda öylemiydi oysa.
babamla annemle hergün parka gitmek, ilk ve tek çocuk olmanın tüm keyfini on sene boyunca çıkarmak,ailenin yokluk zamanında olmaya ragmen mutlu olmak, dershane - özel okul üçlüsünde çok fazla sıkışmamak, hayatta yol almak.
diğer iki miniş kardeşçiklere bakılırsa; çok şanslıyız çok.
memleketin geçiş sürecinde bazı şeyleri son kez yaşayacak nesil olmak, teknolojiye yenik düşen çocuk oyunlarına son sahip çıkan nesil olmak, ne seksenler kadar apayrı bir dönemin içinde ne de milenyum çağı çocukları gibi sürekli bilgisayar oyunlarına ve internet dünyasına hapsolmak, henüz herkesin şahsi cep telefonu ve de her evde bir bilgisayar yokken, saklambacı, körebeyi , misket oynamayı hiçbir bilgisayar oyununa değişmeyen son nesil olmak.
gazoz kapaklarını sert bir cisim ile vurarak düzleştirmek. daha sonra isteğe bağlı efendime söyliyeyim, ortasından iki delik delip ip geçirerek fırıldak yapmak.
He-Man bitmesin diye Orko'ya gıcıksanız, Şirinler-Şeker Kız Candy ikilisini ardarda seyrediyorsanız, Hugonun A. Koyayım repliğini hatırlıyorsanız, Nihat Doğan hayatımıza henüz girmemişse, futbolcu kartları,misketler,tasolar çocukluğunuzun en güzel anılarını oluşturuyorsa ve demet akalın ibrahim kutluay' la beraberse; sanırım 90 larda çocuksunuzdur.
17 ağustos 1999 marmara depreminin ne olduğunu tam anlamıyla kavrayamamaktır. sadece insanların öldüğünü bilirsin, gece sokakta kalmak eğlenceli gelir. farkında değilsindir en büyük acıların.
çok özlüyorum arkadaş o günleri, hersey saf ve masumdu, sokaklarda koşar oynar, canımız sıkılınca arkadaşlarla eve gider atari oynardık. cips almadan önce hangisinin içinde taso var diye mıncıklardık, tonton bakkal amcada bize kızardı. saklambaç, istop, yakartop, top saklambacı, kuyu kazmaca, birdir bir, uzun eşek, çivi saplamaca, mendir kapmaca, kör ebe... heyt be ne güzel oyunlardı.
not: ulan bari darbe olsada 15 yıl geri gitsek, bizde çocukluğumuzu tekrardan doya doya yaşasak bile demişliğim olmuştur. *
eşşek kadar olmana rağmen, nerde "aboneyim abone biletleri cebimde" duysan bir eli alna bir eli göbeğe götürüp oynamaya başlamak ve macarena kadar manasız bir dansı utanmadan yapmaktır.
çok eğlenceli lan.