stv'de çok ama çok eski amerikan dizisi a takımı'nı izleyebilmektir. tom ve jerry'nin orjinal nüshalarına birinci elden, güncel olarak şahit olabilmektir. alman kalesi oynarken topu dizinde 30 kere sektirmeden penaltıya sahip olamamaktır. köşe kapmaca oynarken arkadaşını tam köşeye ulaşamadığında yakalamana ramak kalmışken sana dönüp bir sol kroşe vurması ve aileler arası diplomatik krizin çıkmasıdır.
hocaların kanaat notu kullanmasıdır.
sınırsız devamsızlık hakkıdır.
derse sivil gitsen dahi hocanın siklememesidir.
kimya laboratuvarında civayla zehirlenmektir.
fen bilgisi öğretmeninin " sizi amerika'ya geziye götürecem, 10 gece 9 gün olacak. paso şeker yedirecem size ! " gezisini hayal etmektir.
pokemonun hiçbir bölümünü kaçırmamak, büyüklü küçüklü tasolar biriktirmek, sabah kalkıp pembe panter izlemek, özlem tekin'in aşk herşeyi affeder mi klibindeki oooooaaaaaoooo kısmına eşlik etmeye çalışmak, anne baskısı yüzünden şahane pazar'ın tamamını asla izleyememek, kolesksiyon sayılabilecek kadar çok atari oyun kasedine sahip olmak, yonca evcimik dansını taklit etmeye çalışmak, pazar günleri yeşilçam kuşağını kaçırmamak, çamlıca'yı coca cola'dan daha çok sevmek, ve bütün bunları yaparken doyasıya mutlu olabilmiş olmaktır.
pokemon, tom ve jerry, bugs bunny ve gerçek ronaldo(brezilyalı). hee bir de özgürlük var tabi. gerçekleri televizyondan görüp öğrendik. bilinçli bir nesil olduğumuz için şuan baş yobaz ve badem bıyık ekibi harekete geçti. bilinçsiz ve koyun yetiştirme derdindeler.
Bugün kuzenimin misketlerini görmemle hala o dönemi yaşayanların olduğunu bilmek buruk bi sevinç verdi.
Çocuğun misketlerine bakınca kendi misketlerimi unutmadığımı hatırladım. Renklerine, çizgilerine bile baktıkça.. Yazamıyorum.
Hatta bir el oynadık. Oyundaki terimleri bile o söyledikçe hatırladım. Düşün deseler sittin sene hatırlayamazdım belki ama o çocuk konuştukça ben geçmişe döndüm.
PlayStation oynayan çoçuktur.O dönem için büyük yeniliktir. kasetten cd ye geçmek, adaptörsüz oynamanın keyfine varmaktır. sadece,
o gri kapağı kaldırıp kapatmak bile eğlenceliydi, o dönem çoçukları için
gazete kuponuyla lego sahibi olmaktır. küçük bir yerde yaşıyorsanız gazete ve legolar erkenden tükenir. anlamlı şeyler yapamazsınız çünkü hiçbir zaman yeteri sayıda legonuz olmaz.
bbg melih'i desteklemektir eray yerine. bu çocuğu şahane pazar izlemeden önce annesi mutlaka yıkamıştır, bir gün nickelodeon yarışmalarına katılma hayali ile büyümüş, elbetteki katılamamıştır da.
zaman zaman taso oynamak, zaman zaman da ip atlayan kızların oyununu bozmaktır.
akşamları eve her gidişinde babanın sana "yaz günü bu çamuru nerden buldun?" diye fırça çekmesidir.
"ayakların büyüyecek pıtışım" avuntusuyla ayakkabılarının hep 3 beden büyük alınmasıdır.
ayakların büyüyüp de ayakkabıya cuk oturduğu zamanlarda ise ayakkabının ucunun çoktan patlamış olmasıdır.
misket ütmek, kontra pedallı bisiklete binmek, feriha ablalara, kazım abilere aşık olmaktır.
90'larda çocuk olmak çok çok kraldı internet diye bişey yoktu sokak vardı sokakta top oynamak kavga etmek sonra barışıp tekrar kavga etmek vardı mahalledeki teyzelerimiz vardı hepsi bizi tanırdı bizde onları evde kimse yoksa anne baba onlara emanet ederdi çocuklarını şimdi böyle birşey pekte mümkün değil şimdi koca koca binalar dostlukların komşulukların 0'a yakın olduğu samiyetten uzak günaydınlar var..
müzik setlerinin yeni çıktığı zamanlarda çocuk olmaktır. Evinizde müzik setiniz varsa hele hele üç cd çalarlı ise sizden ilgi çekeni yoktu. az sesle tüm mahalleye hava atardınız. Cd çalar diyorum, yoktu öyle mp3 formatları. Bir cd alırdınız on şarkı idare ederdiniz. Güzel günlerdi. Yokluk zamanlarında yaşamaktı. Şimdi ise bir telefon 30-40 liraya 2+1 aynı şeyi yapabilirsiniz ama komşunuz misafirliğe geldiğinde o müzik seti havasını imkanı yok atamazsınız.