çocuktan çocuğa coğrafyadan coğrafyaya değişen olaydır.
bazıları micheal jackson şarkıları dinlerken; bazıları metallica yla kendinden geçmiş, garip şarkılarla garip danslar etmiş, kimileri bazı dizileri ve karekterlerini unutamamış...
benim hatırladığım ise basit bir köy hayatı, sabah kalk tarlaya ordan ahıra, tepeye çıkıp ağaçlara birşeyler kazımak, güçsüz bir halde kuyudan su çekmeye çalışma... elinde sapan portakal ağaçlarında serçe avlamak... bisikletle tozlu yollarda ön kaldırmaya çalışmak, camiye gidip bi kaç süre ezberlemek...
biz de ne metallica vardı ne madonna ne de kumandalı bir araba. televizyonun bile evimize girişini hatırlarım.
şimdilerde ise antalya nın merkezinde bir ev araba sahip olunan bir dizi elektronik aletler ve ben... böyle de mutluyum ama bir gün gelecek o köye geri döneceğim.
orta boyluysanız hakkınızda yine 90'larda doğan çocuklar tarafından "ekonomik boy, ehehe beslenme çantasına sığar." tarzı espriler yapılmasına da sebep olur. o reklamlarla büyümüş bir nesiliz ne de olsa.
hala gunumuzde mustafa sandal'in kalmadi isimli parcasiyla uzaklara dalip gidebilen yetiskin olmaktir. zamani ve o zamanin insani ozetleyecek en bir guzel eser de minik serce imzasi tasir
hakan peker, çelik, burak kut, bizimkiler, power rangers'lar ile büyümek ve annelerin korkunç mat makyajıyla yüksek bel pantolonlarını izlemek zorunda kalmaktır.
ay savaşçısı'nda mavi saçlı kız olmak adı neydi hatırlamadım ama mamoruya aşık olmak.attan düşüp ölen antonyi unutan candye sinir olmaktır 90ta çoçuk olmak.
1994 Dünya Kupasını izleyebilmektir o zamanlarda çocuk olmak.Bahçelere dalmak tekel bayinin önündeki bira şişesini alıp tekrar satmaktır.okuldan kaçıp maç yapmaktır başka mahallenin çocuklarını nedenını bılmeden başka mahalledeler diye dövmektir,adam toplayıp kavgaya gitmektir ,evden yemek parası alıp ateri salonlarına kaçmaktır
süper baba'yı heyecanla beklemek, hügo'nun mükemmel bi oyun olduğunu sanmak, hem sokakta oynamayı bilmek hem televizyon çocuğu olmak, ergenlikte bilgisayarla tanışmak... amiga ile sensible soccer zevkine varmak, oduncu gömlek giymeyi büyüklere mahsus sanmak... bir jenerasyonun emre ve burcu'dan ibaret olduğuna denk gelmektir kanımca.
siyah lastikli sarı telefon kulubelerinin içinde anneye jeton uzatmak,
bosna hersek savaşını hatırlamak,
meşhur salı pazarını gezerken boğulma tehlikesi geçirerek herkesin içinde zırıl zırıl ağlamak,
ışıklı ayakkabıyla parktaki çocuklara hava basmak,
kova-kürek-tırmık setiyle kumlarda oynamak
tv'ye takmalı atarilerin döneminde komşu evinden çıkmamak
bisiklete binen arkadaşlara "bi tur versene" demek, **
pazarda satılan renk renk civcivlerden alıp karton kutulardan evler yapmak.