oldukça güzel bir animasyon filmidir. yapay zekaya sahip ve sadece yapan bilim adamının zihniyle yönlendirilebilen bir ölüm robotu oluşturan mühendisin devlet tarafından al aşağı edilmesiyle robotlar dünyayı ele geçirir. tüm insanlığı yok ederler. ancak bu bilim adamının kendi ruhunu verip de ürettiği ufak canlılar tekrar dünyayı kendileri için yeniden düzene sokma gayretindedirler.
Shane Acker' in yönetmenliğini yaptığı, fantastik -bilimkurgu animasyon filmi.
Teknik açıdan oldukça güzel fakat genele bakıldığında vasat sayılabilir.
Konusu;
9 doğduğu zaman, Kendini kıyamet sonrası dünyada bulur. Tüm insanlar yok olmuştur ve o da kendi gibi insanları da yoketmiş, kendilerinin de peşinde olan makinalardan kaçan diğerlerini şans eseri keşfeder. Saklanmak boşunadır. Hayatta kalmak istiyorlarsa karşı atağa geçmeli ve makinların kendilerinden ne istediğini anlamalıdırlar. Medeniyetin devamı sadece onların elindedir.
Dünya da 09.09.2009 da Türkiye' de 11.12.2009 da gösterime girdi.
Seslendirmesi ;
Elijah Wood: 9
Jennifer Connelly: 7
John C. Reilly: 5
Crispin Glover: 6
Christopher Plummer: 1
Martin Landau: 2
proje kısmında sırf tim burton ve timur bekmambetov'un ismi geçtiği için izlediğim fakat beklentimi yüksek tuttuğumdan olsa gerek bir türlü beğenemediğim animasyon filmdir. aslında kumaş kaplamalı mekanik canlılar fikri fena değildi. ayrıca filmde kullanılan renkler tamamen tim burton'un tuvalinden fırlamış gibiydi. ama filmi izlerken sürekli 'bir şeyler eksik bu filmde' diye geçirdim içimden. konunun temeli ise direk george orwell'in 1984'ü ile matrix kırması gibi geldi bana. ama buna rağmen hep eksikti bir şeyler. sevemedim bir türlü. bir daha hayatta izlemem. ama izlediğime de pişman değilim. böyle bir film işte.
gözünüz kaymasın, bir sonraki cümlede sonundan bahsedeceğim. hatta paragraf yapayım.
yanlış taraf kazandı yahu sonunda. savaşı bidik kuklalar kazandı da ne oldu sanki? ne yapacaklar ki bundan sonra? canavar rolünü oynayan elemanda da insan ruhundan bir parça vardı. hem de kuklalara hediye olarak verilen ufak bir ruh parçası değil, kendi emeğiyle çekip aldığı koca bir parça vardı. üstelik o paçavra kuklalardan farklı olarak mühendisti. devamlı bir şeyler icat ediyordu, sonra onları geliştiriyordu. eğer kazanabilseydi adam dünyayı baştan düzenleyebilirdi.
2002 yapımı ödüllü ümit ünal filmi. derin filmdir doğrusu, en kuvvetli mesajı ise ''hiçbir şey göründüğü gibi değildir''. meleğin şeytana dönüştüğü, yalanların asıl gerçekler olduğu, masumiyetin ise saf nifak olduğu bir düzeni izlemekteyiz filmde.
filmin son sahnesindeki sorgu mekanının numarası olan 6 nın kitapçı salim'in küçük bir omuz darbesiyle 9'a dönmesi de bu duruma bir göndermeydi. genelleme yapmak gerekirse içinde yaşadığımız günümüz sisteminde de tıpkı mahalledeki önemsiz figuranlarda olduğu gibi hiç bir şey göründüğü gibi değil, fakat çoğumuz hala herşey açıkmış ve açıklanabilirmiş gibi yaşamaktayız hayatımızı...
franz kafka'nın ceza sömürgesi isimli hikayesindeki alıntı boşuna yapılmamıştır:
''... ama çıt çıkmıyordu, en küçük bir uğultu bile duyulmuyordu. Makine böylesine sessiz çalıştığı için dikkatinizi çekmiyordu.''
bir gün; çarklarında yontulduğumuz dev makinada en azından kırılan kemiklerimizin çıtırtılarını duymamız dileğiyle...