sanırım istanbul'da yaşayıp da bu hattın cenderesinden geçmeyen yoktur. üniversite iken o zaman ki kız arkadaşımla, ucuz cat alacağız sevdasına cevizlibağ'a gitmeye karar verdik*. öğrendim ki bir otobüsün son durağı orasıymış. sabah erkenden kalkıp kız arkadaşımla buluştum ve büyük bir hevesle o otobüsün geçeceği en yakın durakta beklemeye başladık. sonra tuzla-cevizlibağ yazan bir tanesi geldi. içeri bindiğimiz anda sanki başka bir dünyaya adım atmış gibiydik. otobüsten inelim mi inmeyelim mi tereddütünü yaşamaya fırsat kalmadan acar muavinin arkalara ilerleyelim beyler komutu ile araç hareket etti. bu komutu hiç yadırgamadım çünkü bir kaç menapoz teyze ve kocakarıyı saymazsak otobüste bayan yoktu. her taraf kara kara bey doluydu. dış dünya ile irtibatımız da kesilmişti. içeride tarifi zor bir hava vardı. sanki her an isyan çıkacakmış gibi herkes tetikteydi ama bir o kadar da vurdum duymazdılar. insan profili ise varoş turizmin sevimli yolcuları şeklindeydi. koku olayına hiç girmeyeceğim. ben bir taraftan kız arkadaşı kollarken bir taraftan da yol yakınken geri mi dönsek acaba diye düşünüyordum. daha sonraları bu sevimli (!) hattın 500t olduğunu öğrendik. uzun ve çileli bir yolculuğun ardından son durakta indiğimizde cat alma sevincimiz uçup gitmişti, öyle de karamsar bir atmosferi vardı otobüsün. yine de cat'lerimizi alıp eve dönerken ilk durakta bindiğimiz için otobüsün en kuytu köşesinde, nispeten daha az maceralı bir yolculukla eve geldik ya da 500t'yi artık içselleştirmiştik, bilemicem. cat'lerimi yıllarca severek giydim, hatta bi tanesini askere bile götürmüştüm ve orada bile eskitemedim, en son gelirken orada bıraktım. kız arkadaşımla ayrıldık, belki 500t'nin uğursuzluğu. 500t ile ise daha hiç karşılaşmadım. sonradan sözlükte görünce efsane haline geldiğini öğrendim ki bence de kesin efsanedir o hat.
halamdan nefret etmeme sebebiyet vermiş hattır, kısa donlu dönemler, anne elinden falan tutuluyor tam sıkıntı yani, gaziosmanpaşa'dan ulaşması tam sıkıntı zaten, bir de bu var eski otobüslerle yapılıyor yolculuk tam mide bulantısı, neyse işte bu tip atraksiyonlar her ay 2 defa, sonra büyüdük, -gelmiyorum ulan deme hakkım oldu da kurtulduk...
Allah'ım bu nasıl bir kokudur yarabbim dediğim ve bindiğimde gözümü kapadığım, indiğimde açtığım, "istanbul Tuzla'dan başlar" tabelasını bana gösteren, yolcu halkının enterasan ve kendine has mizacı olduğuna inandığım otobüs hattı.
şifa mahallesi içmeler semtlerini karıştırıp, karışacak birşey yok da şifa mahallesini içmeler sanıp bindiğim sonra hatamı anlayıp tuzla civarında indiğim yine yanlış bir yerde inip uzun süre şifa otobüsü bekledim hattır.
sürekli dolu olan, çoğu zaman nefes alacak havası bile olmayan otobüs hattıdır. üniversiteye giderken okulumun önünden geçen tek otobüstür. ilk duraktan binmezseniz eğer ayakta kalırsınız ve ezilme korkusuyla yaşarsınız inene kadar. bir gün okuldan çıktığımda tuzla tarafından gelen bu otobüse binmiştim ve tavuk bile vardı. o derece iğrenç bir hattır. mümkün olduğunca kullanılmaması gerekmektedir. sağlığınız açısından tehlikelidir.
nasıl bir mantıkla sefere koyulduğuna hâlâ akıl sır ermeyen otobüs hattıdır. 3 saat sürdüğü zamanların olduğu da söylentiler arasındadır.
(bkz: ölüm hattı)
Normalde en başından metro olarak tasarlanması gereken hat. tek arabaya onlarca insan evladı biniyor ona, istanbulu baştan başa geçiyorlar; yazık değil mi yahu?
"saat 23.00 civarında 4. leventte binildiğinde 28 dakikada pendiğe ulaşabilen otobüs. ( bu 28 dakika içinde sol şeritten çıkmayıp mercedeslere bmwlere kafa tutmuştur.)
bu otobüs için en önemli tavsiye : bindiğinizde ilerleyebildiğiniz kadar arkaya ilerleyin ve böylece arka beşli + önündeki 4 koltukta bir hakimiyetinz olsun, oturma şansınızı %90 a çıkarın. Zaman zaman bu 9 kişinin 9 u nun da tuzladan topkapı'ya kadar uyuduğu da oluyo (hiç bir şeyin garantisi yok sonuçta). ayrıca 4 bir tarafını 6 kişi sardığı için tutunmaya gerek kalmayan otobüstür"
500T müdavimi bir dost, anıl tıngır, 500t'den bildirdi.
anadolu yakasından ilk seferi sabah 04.30da başlar.
3 dakikada bir hareket ettiği saatler olduğu gibi, durağa bir dakikada 3 tane 500t nin yanaştığı bile olur. ama yoğunluk saatlerinde 3ü de tıklım tıkıştır.
hafta içi son araç tuzla yönünden 23.30da kalkar. yani seferler geç saatlere kadar sürmez.
metrobüsün icadından gayrı kullanımı bir nebze de olsa azalan toplu tıkışma aracı.
hatırlıyorum da haliç köprüsünden ta pendiğe kadar 1,5-2 saatte gidişlerimizi. ne işkenceymiş arkadaş? bu araçta olmazsa olmaz tipler var ki yukarıdaki arkadaşlarım da bunlara değinmiş. şüphesiz en ilginci istanbul'un göbeğinde çuvalla gezen formlardır. ama bir keresinde nihat genç'in karanlığa okunan ezanlar adlı kitabını bu araçta okuyarak seviyeyi hiç olmadığı kadar yükseltmişliğim vardır.yandaki amcam da burnunu karıştırıp bakıyordu bana doğru bu eleman napıyor diye.
vatan şaşmaz'ın birde bu otobüste reklam çekmesini canı gönülden istiyorum. en azından reklamda da olsa koltuklarını göre biliriz bu otobüsün. valla koltuk düzeni nasıl onu bile bilmiyorum. insanlar otobüse bindigi an vucut şekli boşluga göre şekil aldıgı için neyin ne olugu tam belli degil. belkide hiç koltuk yoktur bu otobüste kim bilir.