--spoiler--
öncelikle bu film bir romantik komedi falan değildir . depresif,insanı üzen bir aşk * filmidir. amerikan filmi kültlerinden uzak içten bir film. filmde herşey olması gerektiği gibi oluyor . tam seversin adam gibi,o benim kaderim dersin,hayatım herşeyim... tabi sonrası malum hüsrana uğrarız .yani kısacası hayatı anlatan bir film.ayrıca soundtrackleride harikadır filmin .özellikle filmin expectation vs reality sahnesi can üstüne can alır . ve yine öyle can alıcı bir şarkı seçilmiştirki bu sahnede. bir şarkı bir sahneye bu kadarmı yakışır arkadaş dedirtir .*
yesman i izledikten sonra sadece zooey deschanel e ve şarkılarına olan hayranlığımdan dolayı izlediğim fena olmayan ve 500 günü kapsayan film. yazık ki zooey hatunumuz şarkı söylememiş.*
--spoiler-- tom hakkındaki en iyi yorumu summer yapmıştır: genç werther. evet çok uygun bir tabir olmuştur bu, ancak genç werther çok delikanlı bir adamdır; senin gibi orospu değildir summer!
--spoiler--
hayatımda boyunca izlediğim en güzel aşk bilmemnesi, başlı başına bir baş yapıt ve ibret alınıcak çok şey var.
hepimizin kendi hayatından bir şeyler bulabileceği, bulduğu.. hele ki o başlangıç.. bu yaşananların hepsi tamamen kurgudur, herhangi bir hikayeye benzese de kesinlikle tesadüftür. özellikle jenny betman. sürtük..
ve gerçek-beklenti olsun summer-autumn olayları olsun gerçekten harika işlenmişti. uzun lafın kısası ölmeden bir an önce izleyin..
romantik komedi zannederek oturup izledigim romantik dram cikan film.
--spoiler--
ikeadaki "sanirim mutfagimizda bi cinli aile var" sahnesi güldürmüstür.
ayrica summer a neden o..pu denildigini anlayamiyorum. en basta söyledi ne istedigini ya da istemedigini.
pek çok kereler "beş yüz deyz ov samır" diye okunduğuna şahit olduğum film. Arkadaşlar lütfen sayıları türkçe okuyup kalanını ingilizce okumayalım. lütfen ama.
izleyenlerin yüzünde ukteli bir gülümseme bırakarak biten film. ukteli gülümseme'nin ne demek olduğunu merak edenlerin izlemesi gereken film. izlenesi film. güzel film...
izlerken summer "ne kaltaksın a.q" desemde, filmin sonu beklediğimden çok daha iyi bitmiştir. marc webb'e de ayar oldum bir spider-man'a sattı romantik komediyi, peh..
film güzel mi deil mi bişi diyemicem çünkü filmi tom'a azbuçuk benzer bi durumda izledim ve haliyle deli gibi sinir oldum.
bu filmle ilgili tek ekliceğim şu; cemiyette pişiyorum'un fanzinlerinden birinde şöle bişi geçiodu,cuk oturuyo gibi geldi bana.
--- spoylır gibin ---
"seninle bir şeyler paylaşmak istiyorum. ama biliyorum ki sen beni skeceksin. bu değişmez. hain kadınların ve buruk oğlanların kaderidir bu. hain kadın, buruk oğlanı sker. taa ki buruk oğlan, hain oğlan olana kadar... ve o hain oğlanlar, yeni hain kadınlar yaratır. sonra yine s*kerler ve s*kilirler. taksim mitolojisinde buna cemiyette pişmek denir.
bu samimidir ve acı verir. çok şey alır... tekrar acı verir... buruk oğlan ise orda öylece kalır bu böyledir. hazin bir hikayedir...
cemiyetse köledir. kullanılır, kirletilir. bazen de çiğ çiğ yenir. çünkü dikizlenir. pişmek bir eziyettir. yemekse meziyettir. sen beni anlıyorsan kafan iyi demektir."
bir romantik komedinin nasıl güzel olacağını gösteren film.amma velakin şöyle bir gerçek varki bu film istisnadır.
en çok beğendiğim sahnede joseph gordon levitt in otobüste ayakta şarkı dinlerken "bu şarkıdan nefret ediyorum" diye bağırmasıdır. eminim ki bir çok insanın hatırlamadığı sahnedir.belkide bu yüzden seviyorum.
bir kadının bir erkekle nasıl oynayabileceğini gösteren film. gerçek hayatta da örnekleri mevcuttur. ama her summer'ın bi autumn'u bulunur herhalde. yani umarım.