büyük bir ihtimalle, nur cemaatinin yaklaşık seksen ülkeye yayılmış okullarından mezun olan çeşitli milletlere mensup gençlere cumhuriyet gençliğini dönüştürme görevi verilmiştir.
nur cemaatinin hedefleri çerçevesinde bakıldığında bu karar bulunmaz bir fırsattır.
yurt dışında türkçe ve ingilizceyi ana dili gibi bilen, öğretmenlik mesleğine mensup ve türk olmayan, misyonerlerden başka kimi bulabilirsinizki.
aslında gelecek olanların da misyonerlerden bir farkı olmayacak.
zira kuran-ı kerim in önüne geçmiş külliyatları ve peygamberlerinin önüne koydukları efendileri ile ithal nur öğretmenlerinin de çocuklarımızı başka bir dine, dönüştürülmüş ve deforme edilmiş bir dine davet edecekleri aşikar.
umarım benim okuduğum niyet gerçek değildir.
umarım çocuklarımıza bunu yapmazlar.
türkiye'nin sömürge olma yolunda emin adımlarla yürüdüğünün bir işaretidir.
daha da öncelerini tartışabiliriz ancak sanırım bu sömürge olma sürecinin en net göze çarptığı gün obama'nın türk meclisinde parmağını vekillere sallaya sallaya yaptığı konuşmaydı.
şimdi de bu. denecek bir şey yok .
yapana da, buna ses çıkarmayana da yazıklar olsun.
akp destekçilerinin, akp yalakalarının ne kadar büyük bir halk düşmanı olduğunun en büyük kanıtıdır bu olay.
düşünsel zeminleri oluşturmak/geliştirmek yerine sürekli "ithal" eden bir coğrafyanın inanılmaz ama ne yazık ki gerçek olması ihtimal girişimlerinden biridir.
haftalık 4 saat ingilizceyle öğrencilere şakır şakır ingilizce konuşturacak öğretmenlerdir. tabi yersen.
mevcut olan kitaplara, dinleme metinlerine ve saatlere el atılmadıkça my name is ingilizcesinden kurtulamaz bu çocuklar.
örneğin, çocuk hayvan seslerini dinleyerek bu hayvanın ne olduğunu bulmaya çalışıyor. yahu böyle mi öğrenecek çocuk ingilizceyi. ya da çocuk erzurumdaki annesine ingilizce mektup yazıyor dear mom....
bir de türkiye de gençlerin konuştuğu ingilizceye avrupa da özellikle türkiye den geri diyebileceğimiz doğu avrupa ülkelerinde konuşulan ingilizce arasında dağlar kadar fark var. eminim orda hayvan sesleri falan dinletilmiyordur ya da çocuk krakow daki ailesine dear mom diye başlayan mektup yazmıyordur.
eğer amaç çocuklarımızın "derdimi anlatabilecek kadar ingilizce biliyorum" ile sınırlı ingilizcesini geliştirmekse kitaplarda daha çok pratiğe dayalı ingilizce daha çok dinleme üzerine ve konuşma üzerine ingilizce yer almalı. bir de yıllık plan gibi kalıba sıkıştırılmamalı ingilizce.
eğer böyle bir uygulamaya gidilirse, burada oturup eleştirmekten öte harekete geçilip olay sonuna kadar protesto edilmeli gerekirse şiddete başvurulmalıdır. Gelen öğretmenleri düzenli olarak ziyaret edip zopalarsak bakalım ithal edecek öğretmen bulabiliyorlar mı? gelecek biri daha var mı?
Ne lan bu Türk çocuklarını ne idüğü belirsiz şerefsizlere emanet edeceğiz. Biz daha kendi öğretmenlerimizi ahlak, haysiyet ve bilgi bakımından Türk çocuklarına yeterli göremezken, elin gavurunun haysiyeti, ahlağı ve bilgisiyle uğraşacağız bir de. Diyorum gelsinler, sopalayalım gitsinler.
elin işsizine iş veriyoruz. getireceğin adamlar bir halta yarıyor olsalar zaten türkiye'ye gelmezler. bizimkiler ölsün hatta topluca yakalım hepsini. umut peşinde ömürleri sürünerek geçmesin.
ülke de o kadar işsiz öğretmen var. hem kpss sınavıyla alıyorsun, hem de ithal öğretmen geititriyorsun. önce ülkende ki öğretmenleri okullara yerleştir açık olursa biz sizi ararız.
bu 40.000 ithal öğretmen derse türk öğretmenle birlikte girecek, iki öğretmen birlikte ders vereceklermiş. Sonraki aşamada ingilizce dersleri 1 orta(türk) ve 3 yardımcı(ithal) öğretmenle verilecekmiş. ayrıca gözlemci olarak 1 ithal müdür yardımcısı ve öğretmen sobayı yakarken havalandırmasını açmak üzere 1 ithal hizmetli de planlanmaktaymış. Kömür zaten ithalmiş.
işsizlik var diyen yazarlarımızı anlıyorum , haklılar . ama şu anki duruma baktığımız zaman daha iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir sürü insan var . gelecek nesilin daha iyi ingilizce öğrenmesi adına yapılan bu uygulamanın pozitif yanları olduğu gibi negatif yanlarıda vardır . objektifçe araştıralım tartalım seçimlerde ona göre oyluyalım .
yabancı dil eğitiminde sorunun öğretmenlerden çok, o öğretmenlerden haftada dört saâtte ingilizce öğretmelerini bekleyen yöneticilerin kendi suçlarını başkasına atma girişimidir.
değil ingiliz öğretmen, bruce almighty'yi getirseniz haftada 4 saâtte ingilizce öğretemez. şahsen ingilizce'ye meram anadolu lisesi'nde başlamıştım ve tek yabancı hocamız yokken babalar gibi ingilizce öğrenmiştik.
konunun bir de milli eğitimi gayrımilli eğitim yapma uğraşları var ki bunlar yeni başlamadı. adamlar 9 yıldır bunun için uğraşıyorlar. yeni nesillerden anlaşıldığı üzere bunu da başarıyorlar. artık moda soysuzluk.
binlerce ingilizce öğretmeni ihtiyacı ve açıkta onbinlerce ingilizce öğretmeni dururken 1500 atama yapabilen meb bir çırpıda 40 bin ingilizce öğretmeni alma kararı veriyor sonra da dur şu bizim koyunları yatıştırayım diye onlar bizim öğretmenlerimizle derse girecekler diye açıklama yapılıyor. minareyi çalan kılıfını hazırlar derler ama sayın çubukçu sizin o kılıfı hazırlamaya bile muktedir olduğunuza inanmıyorum. soruları belli odaklara dağıtılan bir sınavla perişan ettiniz bu insanları, şimdi de gözlerinin içine baka baka küfrediyorsunuz. bu ülke sizlere kalmaz, sizden büyük allah var.
benim ülkemde bir yığın öğretmen atamayı beklerken dışardan öğretmen ithal edilmesi hainliktir. varsın kimse ingilizce ya da bilmem hangi dili öğrenmesin. dil öğrenmek karın doyurmuyor. üstelik gençlerimiz heba oluyor.