Küçükken, biri öldüğünde,
'yazık çok gençti daha 63 yaşında' demişlerdi. Ben şok olmuştum. 63 de genç olmasın bi zahmet baya baya uzun yaşamış işte diye geçirmiştim aklımdan.
Yine küçükken birisi için,
'iyi, 30una gelmeden evini arabasını aldı, çocuğu da var. Hayat ona güzel' demişlerdi. Ben yine şok. 30 yaşına geldiğinde de bunları yap bi zahmet. Zaten o kadar sene yaşamışsın boşuna mı alla alla ya, diye düşündüğümü hatırlıyorum.
küçükken insanların 30'a, 40'a, 70lere kadar nasıl yaşadığını düşünürdüm. erişilmesi zor bir yaş gibi gelirdi ve hiç büyümeyeceğim zannederdim. şimdilerde 30'a merdiven dayadım. pragmatist bir hayatın içinde, kaosla karın doyuran bir toplulukla savaşıyorum. öyle geliyor. acı gerçek; önümüzdeki 20 yılın bu itiş kakış ile göz kapayıp açıncaya kadar hızlıca geçeceği.
* insanlar her zaman sandığınızdan daha az akıllı, ama sandığınızdan daha fazla kurnaz.
* yanlış anla(şıl)mak diye bir şey yok, anlamak istememek onu adı. o yüzden boşver kendini anlatmayı.
* insanları özellikle de erkekleri söyledikleri şey ne olursa olsun hak vermenin ''haklısınız, ne kadar doğru söylüyorsunuz, ben nasıl düşünemedim bunları...'' şeklinde onaylamanın hayatı ne kadar kolaylaştırdığı.
* ''güzel olmak'' hayatta bir durum belirtirken, ''iyi olmak'' bir süreç belirtir. dolayısıyla güzel olmak duruma, iyi olmak sürece hakim olmak demektir.
30'a bir kala, insanların gerçekten de kötü olabileceğini, kötülük yapabileceğini yaşayarak deneyimledim.
Şu saatten sonra kendim, canım kendim ve canım canım kendim.
Kendi farkına varmaya başlayıp, kendine yaptığın haksızlıklar için bir kızıyorsun kendine sonra da yaşamasam bilemeyecektim diyorsun.
Yaşananların tecrübe ya da yenilen kazıklar olarak yanıma kar kaldığını anladım.