geçmişini unutan bir nesil ancak bayram olarak kutlar bu tarihi. 500 sene bir valiyle idare ettiğimiz yunanı yendiğimiz günü bayram olarak kutlarsam o gün ölsem daha iyi. ama işte bazı kanı bozuk kişiler bu günü kutlar. tarih bilmezler, bir bok bilmezler bunlar.
Kurtuluş savaşının muharebe ayağının bitmiş olduğu 30 ağustos 1922'yi anmak amacıyla kutlanılan milli bayramımız.
büyük zaferler savaş meydanında değil fikirlerin çarpıştığı sahalarda kazanılır ama o masaya oturabilmek için gerekirse savaşmak da gerekir.. mustafa kemal atatürk işte bizde tam anlamıyla bu bilinci oluşturmuştur kurtuluş savaşında. gerek savaş meydanında gerek yedi düvele karşı antlaşma masalarında canını ortaya koyarak büyük zaferi kazanan ecdadımızı saygıyla anıyorum. zafer bayramımız kutlu olsun!
16:00 gibi başlayan etkinlikler 21:30 a kadar sürdü.
cumhuriyet meydanında standlar vardı.
eski yada yeni savaş malzemeleri, bunları hiç sıkılmadan,
her soruya cevap vererek en ufak ayrıntısına kadar anlatan askerler.
iki tarafta dağıtılan ücretsiz çay ve poğaçalar,
ilköğretim öğrencileri için yazılan nutuk,
kitap ayraçları, atatürk resminin bulunduğu magnetler.
isteyen herkese verildi.
askeri liseler için bilgi verildi tek tek çocuklara.
yol gösterici broşürler dağıtıldı.
bir tarafta dumlupınarla ilgili belgesel verildi
oturmak için kurulan düzeneklerin karşısına,
diğer tarafrta tanklar vardı çeşit çeşit insanların fotoğraf çekilebildiği
ve talebin oldukça fazla olduğu.
bir çok çocuk özendi o pırıl pırıl askerlere.
kimi nmek istemedi ordan kimi asker selamı vererek pozlar verdi annelerine.
bando takımı diye küçük gördüğümüz askerler tüylerimizi bir dakika olsun indirmediler.
önce bir kaç yabancı parça, ardından bir üst çavuş çıktı
tipe bak çay demle cinsinden, mikrofondan çıkan sese hayret etti herkes tabi.
şefin tatlılığını zaten anlatamam. yönetirken aldığı hazıı.
türkçe şarkılara geçildi sonra dans ettik eşi olmayan bir şarapçı amca da
yerdeki köpeğin ön ayaklarını kaldırdı onunla oynadı.
ne mutlu türküm diye bağırıyordu en son.
herkes birdi o an.
marşlara geçildi sonra hep bir ağızdan bilinen kısımlar söylendi.
bando bitince meydan çocuklara kaldı.
yunuslar motorlarla gezdirdi çocukları.
eminim onlarcası polisliğe özendi ilerde ne olucaksın sorusunun cevabı
o gün verildi bir çoğu için.
helikopterle tur attırdılar askerler.
anı defterine yüzlerce kişi yazılar yazdı atatürke minnetlerini sunan.
yaşlı kemalist teyzeler vardı, yürümekte zorlanıp
oturduğu yerden marşlara eşlik eden.
dün güzel bir gündü.
zafer bayramımız kutlu olsun.
her ne kadar bizim zafer bayramımız da olsa aynı zamanda yunanlıların da zafer bayramı olan gündür. öyle ya adamlar bizim sayemizde ortadoğuyla komşu olmaktan kurtuldular. bundan daha ne büyük iyilik yapacaktık adamlara...
Özgürlük bizim bugün ki zaferimiz bayramımız budur kaybetmeyeceğimiz en önemli hazinemizde. bu hazineyi her neresinde hisseden özgürce nefes alıp özgürce sevmeyi ilke edinmiş her cana selam olsun, zafer özgür her nefesimiz zafer umutlu yarın olsun bayramımız kutlu olsun.
30 Ağustos 1922 de düşmana ölümcül darbeyi vuran süvari tumenimizin komutanı Fahrettin Altay paşa 39 derece atesler içinde sıtma nöbeti geciriyordu.
Buna rağmen atına bindi ve hedefini Gazi nin gösterdiği yere, "Akdeniz'e" yani Izmir'e çevirdi.
O ateşli haliyle Dumlupınar dan Izmir'e kadar kovaladı düşmanı. Tam 10 gün boyunca atesler içinde.
9 Eylül'de Izmir'e girildiğinde Altay paşa 40 derece atesliydi bu kez.
Iste Fahrettin Altay Paşa'nın o ateşi Türkün atesiydi, zaferin, zaferimizin meşalesiydi.