3 uzatmaya gerek yok kısaca istanbul zirvesi

    92.
  1. oturduğum andan itibaren sürekli kırık kırık sorular soran bi garsona saipti mekan. sorduğu sorulardan bir kaç örnek versem siz de anlarsınız ne kadar kırık olduğunu.

    - bu uludağ sözlük yukarda mı ya? kar falan var mı? üşürsünüz.
    + ya evet kar var. soğuk bayağı. (iç ses: ne diyo lan bu? ahah)

    herhalde bir sözlük yazarıdır ve buradakileri işletmeye çalışıyordur diye düşünüyordum ilk başlarda. yalnız herkes o kadar iyi organize olmuştu ki bir türlü emin olamıyordum. kime sorsam tanımıyoruz deli galba falan diyorlardı.

    hala daha bizimle kafa bulduğunu sandığım sözde garsonla biraz da ben kafa bulayım dedim.

    - yaş sınırı var mı?
    + merak etme sen girebilirsin. yaş sınırı falan yok. mesela ben 14 yaşımdayım ve yazabiliyorum.
    - nasıl giriliyor buraya? anlatsana ya.
    + ya işte bu sözlük aslında bi bina. kapısı falan var. giriyorsun. herkesin bi odası var.
    - yapma yav (gayet şaşkın bi ifadeyle)
    + ya aynen öyle.
    - ee şurdaki arkadaş bana internetten giriyorsun dedi.
    + yahu tamam önce internetten girip başvuru yapıyorsun. sonra onlar onaylarlarsa seni arayıp çağırıyorlar. *
    - ee sonra noluyo? internetten girmiyor muyuz?
    + işte bizim hepimizin orada odaları var. odalarda da bilgisayarlar. biz yazı yazalım diye çağırıyorlar zaten ya bizi.

    bi süre yanımdan giden garson, biraz sonra şuranın adresini yazsana bana diye tekrar geldi yanıma. hala içimde taşak geçildiğime dair bir inanç olduğu için ben de dalga geçmeye devam ediyorum ve bir kağıt kalem isteyip sözlüğün adresini yazıyorum. eskiler bilir ama yeniler için bir daha yazayım adresi buraya.

    "şinasi plaza, armutlu sokak no:121 karaköy/istanbul"

    - saat kaçta açılıyor burası?
    + normal iş gibi ya işte 8:30-17:30
    - pazar günleri de açık mı?
    + açık açık merak etme. sen adresi bul yeter.

    bu konuşmaların üzerine organizatör poisonx geliyor mekana. onunla konuşmaya başlayana kadar ben hala garsonun bir yazar olduğunu ve bizlere şaka yapıldığını düşünüyordum. poisonx "ben daha önce de geldim buraya biraz kırıktır şu garson. ayrıca önceden bi husumetimiz var taktı bana" gibi laflar edince tüm kuşkularım silinmiş oldu.

    o andan itibaren ortam git gide geriliyordu. poisonx ile garson birbirlerine dik dik bakıyor kavga çıkarmak için yer arıyorlardı ki olan oldu bir şekilde birbirlerine girdiler.

    garsonla birlikte mekanın arka tarafına çıkan poisonx'in peşinden bir ben gittim.bu duruma aldırış etmeyen on küsür erkek vardı mekanda, onlara çemkirdim bi de ayırsanıza şunları ben gidiyorum peşlerinden diye. (lanet olsun rezillik diz boyu)

    onlar içerde birbirine girmişken ben aşağı inmiş mekanın sahibine bağırıyordum.

    - ne biçim elemanlarınız var kardeşim müşterilere saldırıyorlar. yukarda olay çıktı gelin alın şu adamı!!
    + ne oldu yahu?
    - yahu kavga çıktı diyorum. biz müşteriyiz bize böyle davranma hakkınız yok!
    + tamam siz çıkın geliyoruz.
    - (içses: sizin ağzınıza ediim ben!)

    poisonx ve garsonu ayırınca garson aşağı inerken bana da gider yaptı.

    - seninle de görüşcez! yalanmış hep plaza mlaza öğrendim ben
    + lan yürü git allah'ın kırığı ne görüşcem lan senle? (sinirler had safhada)
    - ne kandırıyorsun beni? bina mina yokmuş anlattı o arkadaş bana
    + ulan kırık kırık konuşuyorsun deli etme adamı!!

    aşağı inen garsondan kurtulduğumuzu düşünürken tam geri geldi. poisonx ile birbirlerine yine pis pis bakarken bu sefer "senle çıkışta görüşcez ovlum!" diye tehditler savurmaya başladı. bi yandan da bana senle de görüşcez demeye başladı. ulan allahın kırığının ne yapacağı da belli olmaz çıkışta peşime falan takılır diye bi yandan hafiften tırsmaya da başlamadım değil hani.

    her ne kadar gelmemesi için ısrar etsem de manyak garsonun bir şey yapabilme ihtimalini düşünen poisonx benimle karaköy iskelesine gelmek istedi. tam mekandan çıkıp 50 mt kadar aşağı yürümüştük ki arkadan koşarak bir şeyin geldiğini fark ettim. o anki tek düşüncem "hasktir lan" oldu açıkçası.

    ben o anın şokuna girmişken birbirine sarılmış gülmekten kırılan iki manyağı görünce mal mal kalmıştım orda.

    o şaşkınlıkla ben de bir iki vururum diye düşünürken her şeyin bir şaka olduğunu açıkladıkları an ikisine de birer tane vurmak istemedim değil hani (ehehe)

    iskeleye inene kadar, hatta eve gelene kadar "nasıl yedim lan ben bunu"dan ziyade "oha amma güzel organize oldular lan hiç çaktırmadılar" diye düşündüm durdum.

    ulan ilk zirvemdi allahsızlar bu kadar gerilir miydi bi insan?

    şakayı hazırlayan poisonx'e, saipsiz'e, her ne kadar etraftaki müşterilere aldırmadan onlara çemkirsem de bozuntuya vermeyen diğer çalışanlara ve eski sözlük yazarlarına oha diyorum.

    kısaca bana hayatımın şakasının yapıldığı zirvedir. (hemen havalanmayın. daha önce hiç bu kadar sağlam organize bi şaka yapılmadığı için de olabilir bittabiki bu. hehe.)
    46 ...
  2. 107.
  3. biriniz de çıkarıp bahşiş vermedi, insan mısınız lan?...

    zirveler güzel organizasyonlardır, güzel olmalarının yanında, çok zor organizasyonlardır, bunu en iyi, o işin ceremesini çeken, organizatör, fedakar ve cefakar yazarlar bilir.

    söze organizatörlerden başlamamın sebebi, bu zirve dahil, bugüne dek yapılmış zirvelerin geneli hakkında, daha önce de belirtmeye çalıştığım birkaç * eksikliği, yeniden dile getirmek isteyişim.
    -hani yanlış anlayan falan olursa diye, en başından özür diliyorum kendilerinden-

    *çocuk yuvası ziyareti
    *huzurevi ziyareti
    *halı saha zirvesi
    *x yapıyruz zirvesi

    vs.. gibi, bünyesinde ekstradan bir etkinlik barındırmayan ve temelinde, tanışmak, kaynaşmak olan zirvelerde, muhakkak sağlanması gerektiğine inandığım bazı şartlar var, nedir bu şartlar?

    anlatayım;

    *zirve mekanının, sadece yazarlara tahsis edilmesi. (kapatılması, ayrılması, kiralanması vs..)

    yani sözlük zirvelerinde, etraftan tuhaf tuhaf bakan insanların olması, ister istemez, psikolojik olarak etkiliyor, 'kim ulan bunlar?' diye bakan suratlar, nedense bir gerginlik yaratıyor yazarlar üzerinde, bunu hesap ederek, biz bize olmak adına, sadece yazarların ve yazar misafirlerinin girebileceği şekilde mekanlar ayarlanmalı diye düşünüyorum.

    *sohbeti ve huzuru bozmayacak, insancıl 'müzik'.

    takdir edersiniz ki, tanışmak için konuşmak, kouşmak için de birbirini duyabilmek gerekir.
    bangır bangır, kafa siken ve acilen, bir sigara bahanesiyle mekanı terk etme hissi uyandıran müzik kirliliği, zirveleri anlamsızlaştıran, tadını ve eğlencesini en çok kaçıran şeydir diye düşünüyorum, ulan adam yanıbaşımda, elimi uzatsam dokunacağım ama ne dediğini bile duyamıyorum, reva mıdır bu?

    *herkesin herkesle konuşabileceği bir ortamın sağlanması.

    gidiyorsun zirveye, bakıyorsun ki, 2 kişi bir köşede, 3 kişi bir başka köşede, bir grup içerde, bir grup dışarda takılıyor, yani genellikle birbirini önceden tanıyanlar, farkına varmadan koyu bir sohbete dalıp, yeni gelmiş ve kimseyi tanımayan kişileri unutuyorlar.
    öyle bir ortam sağlanmalı ki, herkes birbiriyle bir şekilde konuşabilmeli * zira herkes yırtık olmayabilir, kimileri de utangaçtır, çekingendir, düşünmek lazım.

    *zirvenin herkeste bir anısı olabilmesi adına herhangi şeyler yapılması.

    hayır sadece fotoğraf çekmekten bahsetmiyorum, zirvelerin herkesçe tatlı bir anı olarak hatırlanabilmesi için, bir şeyler yapılmalı diyorum.
    mesela hep birlikte uzun eşek oynanmalı, okeye dönülmeli, formalar çıkartılıp değiştirilmeli -farazi konuşuyorum- yani birlikte yapılan bir şey olmalı o zirvede ki, insanlar hep hatırlasın., amaan işte gittik geldik demesinler.

    ben özellikle bu son maddeyle alakalı, nacizane elimden geleni yapmaya çalışıyorum her zaman, istiyorum ki, zirveler, sadece gürültülü bir ortamda, kimsenin kimseyi anlamadığı, curcunalı bir kalabalık olmaktan çıksın, içinde güzel atraksiyonlar olan ve her zaman hatırlayacağımız birer eğlenceye dönüşsün.

    3 uzatmaya gerek yok kisaca istanbul zirvesi'nde de, sevgili organizatörlerimiz poisonx ve cok kastim 29 karakter rumuza'nın da büyük yardımlarıyla yine bir atraksiyon yapmaya çabaladık.

    daha önce ankara'da bir iftar zirvesinde de yaptığımız gibi, 'kırık garson' tiplemesiyle, zirveye gelen insanları, sinirlendirdik, kızdırdık, güldürdük, eğlendirdik, basit bir şakalamaca da diyebilirsiniz ama en azından güzel bir anı olarak kaldı.

    aslına bakarsanız, daha iyi organize olabilseydik, çok daha güzel birkaç şaka vardı aklımızda * ama bir dahaki sefere inşallah. *

    bu şaka mevzusunda birilerinin aklına yanlış şeyler gelmiş diye duydum, saipsiz ilgi çekmek için, nick altı yapmak için abuk subuk işler yapıyormuş muş muş...

    evet megalomanın tekiyim, beni tanıyanlar bilir!
    hatta o polis ekibi şakasını yapsaydık, bütün polisleri de ben oynayacaktım zaten, içimde bir okan bayülgen yatıyor!

    sözlükte de hiç kimseyi tanımadığım, hiç kimse tarafından da tanınmadığım ve eğer nick altımda bir sürü entry olursa bana şehrin anahtarı verileceği için böyle yollara başvuruyorum, yoksa kesinlikle 4 saat boyunca garsonluk yapmazdım!

    ve benim bu kötü huyumu bilen organizatörler, benden başka kimsenin fikirlerine asla değer vermezler, ben ne dersem onu yaparız, her şey benim için!

    ayrıca 'koduğumun andavalları' isimli kürdilihicazkar eseri de çok severim.

    neyse çok uzadı, güzel zirveydi işte, güldük eğlendik ve evlere dağıldık, akabinde sevişenler oldu mu bilmiyorum.

    bundan sonraki zirvelerde olmasını, nacizane talep ettiğim şeyler, bu ve bundan önceki zirvelerin çok berbat olduğu anlamına gelmiyor, sadece daha iyi olabilmesi için kendi düşüncelerimi dile getirdim, lütfen hiçbir organizatör arkadaşım yanlış anlamasın, hepsinin kulak memesinden öper, zirvede olmadık şeyler yapmak suretiyle, sinirlerini gerim gerim gerdiğim, kısacası şakaladığım herkesten bir daha özür diler, cümlenize saygılarımı sunarım.

    -ordan 5 bira içilmiş, 4 bira parası verilmiş, ne ayak?
    33 ...
  4. 40.
  5. sık sorulan sorulan bölümüne gereksinim duyan zirve.

    soru: Ben yedinci nesilim, gelsem üstüme atlarlar mı? parmakla gösterip, kahkaha atarlar mı?
    cevap: Hacı yok öyle bir şey yemişler seni. vat hepıns in ulu, siteys in ulu.

    soru: zirveden bi'kaç gün öncesine kadar gelip gelmeyeceğinizi bildirin demişsin ama hocu ya zirve günü çıkıp gelirsek?
    cevap: zirveye geleceklerin listesini belirleme işi, mekana verilecek yaklaşık kişi sayısını tahayyül edebilmek içindir. yoksa kimseyi kovamayız. mason muyuz la biz?

    soru: zirveye anam, bacım, kardaşım, eşim, dostum, yoldaşım ile gelebilir miyim?
    cevap: bütün sülaleni toplayıp getireceksen haber et, yer sıkıntısı çekmeyelim.

    soru: hocu zirve mekanı nerede?
    cevap: başlığın altında. *

    soru: sanat konuşacak mıyız?
    cevap: altından girip, üstünden çıkıcaz.

    soru: bir karenin alanı....
    cevap: sen gelme.

    soru: hocu her şeyi anladım ama bu zirve nedir onu anlamadım?
    cevap: böyle, davos gibin, birleşmiş milletler gibin bir şey.

    soru: zamanım az, yani şimdi nasıl buluşacaksınız falan? ben bilmem...
    cevap: zirve başlangıç saatini 17:00 olarak belirledik, yani tam o saatte mekanda bulunacağız. -en azından ben bulunurum- sonrasında sabaha değin taksim, tünel, galata, tophane, karaköy civarlarında zirve devam edeceğinden, pazar işi olmayan herkes katılabilir. ya da kendine güveniyorsa pazar işi olanlar da katılabilir. hatta pazarda terlik satanlar da gelebilir ayrımcılık yok bizde.

    soru: şehir dışından geliyorum, istanbul'u pek bilmiyorum napiciim o koca şehirde ben?!
    cevap: istanbul'a geldikten sonra sizi mercedesler ile aldırıp... ahaha yok lan ne uğraşacam. öhöm neyse... istanbul'a geldikten sonra ilk işiniz taksime gelmek olsun. istiklal caddesini, taksim tarafından girerek, boydan boya geçip galata kulesini sorarsanız, mekanı bulmanız çok kolaylaşır. ancak, "yok, ben istiklal felan hayatta aklımda tutamam" diyen olursa, bana özel mesaj yoluyla ulaşarak numaramı alabilir.

    soru: zirveye yoldan bulduğumuz hatunla gelebilir miyiz?
    cevap: valla kanka, öyle yoldan tak diye hatun bulup, koluna takabiliyorsan gelme o zirveye. ama hatun gelebilir şimdi ayıp olmasın kıza. yazık yani... öhöm...

    soru: kimseyi tanımıyorum ne yapacağım?
    cevap: çıplak gel herkesle tanışırsın garanti ediyorum.
    17 ...
  6. 89.
  7. eğer bira gerçekten 7 lira ise ve hala devam ediyorsa katılımcılarını ancak 4545 e boş mesaj gönderilerek yapılacak kampanya ile mekandan çıkarabileceğimiz zirvedir.
    17 ...
  8. 73.
  9. uludağ sözlüğün kuruluşu olan 2006'yı yazarken iki sıfır var. altının yanındaki sıfır solda. sildiniz... kaldı mı altı? ikinin yanında bir sıfır var onu da sildiniz... kaldı mı iki? toplayın ne yapar? sekiz yapar... 2006'nın içerisindeki iki sıfırı da sildiniz. ne kaldı? 26 kaldı. 8'le 26'yı toplayın 34 yapar ve uludağ sözlük istanbul zirvesi!

    (bkz: devlet bahçeli nin 2009 teoremi) *
    13 ...
  10. 91.
  11. 8 bira, 2 tabak çerez, 2 yarım kokoreç, 2 ayran, 1 kavurmalı kaşarlı, 1 atom ile kolesterol ve kalorinin tarihini yeniden yazdığım, ömrü hayatımda katıldığım en keyifli zirve idi.* o değilde tavla maçı ne oldu yav? tophane bölümünde biraz sızmışım ayıptır söylemesi.
    6 ...
  12. 87.
  13. is guc sebebiyle fazla kalamadim. ayrica mekan fazla ic acici degildi.
    6 ...
  14. 59.
  15. yağmur yağsa da şemsiyesiz kalmanın tercih edileceği zirvedir.
    mis gibi yağsın.
    ayılırız işte.
    4 ...
  16. 58.
  17. sözlükte ne kadar çoluk çocuk varsa katılacağı zirve.

    esuma, calyx ve selci de gelecekmiş.

    tüm sözlük gider artık bunları görmeye.
    5 ...
  18. 61.
  19. zirvenin amacı insanların birbirini görmeye gitmesidir zaten. görmeyeceksek sözlükte yazalım duralım.
    (bkz: başıma birşey gelmeyecekse sözlük yazarlarını görmeye gideceğim)
    çocuk kalabilseydik de daha birşey istemezdik.
    nokta.

    hiç mi arkadaşlarınızla buluşmadınız yahu?
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük