atatürkçü geçinen haramzadelerin devletin hazinesini boşaltmak için postmodern ismi altında gerçekleştirdikleri soygun süreci. allah'a şükür ak parti hükümeti başa geldi de bu soygunlara dur denildi. 1998'de imzalanan kısa menzilli tank savar füze alım projesi ile ilgili detaylar:
"füze hedefi ıskaladı 50 milyon $ boşa gitti
füzeler için 50 milyon dolar yatırım yapılarak elmadağ'da kurulan yedi tesiste yedi yıldır hiçbir şey üretilmediği ortaya çıktı.
kara kuvvetleri komutanlığı'nın 19 bin adet kısa menzilli füze ihtiyacını karşılamak için milli savunma bakanlığı ve fransız mbda firması ile yapılan 400 milyon euro'luk anlaşmanın ardından yaşanan skandalların ardı arkası kesilmiyor. teslim edilen füzeler, hedefi vuramayınca türkiye ve mbda mahkemelik olmuş ve sözleşme iptal edilmişti. sözleşmenin feshedilmesiyle 50 milyon dolarlık yatırımın da çöpe gittiği ortaya çıktı. alınan füzeler için kurulan tesis de tam 7 yıldır atıl durumda. makine kimya endüstrisi kurumu'nun (mkek), elmadağ'daki tesislerinde proje kapsamında yeni füzelerin üretimi için kurulan tesis boş bekliyor. 50 milyon dolarlık tezgâhlarda 7 yıldır hiçbir şey üretilmedi.
milli savunma bakanlığı ile fransız mbda şirketi arasında imzalanan anlaşma kapsamında türkiye, proje bedelinin dörtte üçüne yaklaşan 280 milyon euro'yu ödemesine rağmen sadece 3 bin 600 füze teslim alabilmişti.
kara kuvvetleri'nde yapılan testlerde ise teslim edilen bu füzelerin hedefini vuramadığı belirlendi ve bu nedenle projede sarkmalar yaşanmaya başladı. bunun üzerine türkiye, projeyi 'sözleşmede öngörülen takvime uyulmaması' sebebiyle iptal etme kararı aldı. savunma sanayii müsteşarlığı (ssm), 1998'de imzalanan proje başlangıcını 2004 yılında projeyi ve ödemeleri durdurarak sözleşmeyi feshetti.
olay ulaslararası tahkim'e gitti. 2009'da sonuçlanan tahkim kararına göre, sözleşmenin fesih tarihi olan 2004'e kadar kara kuvvetleri tarafından teslim alınan ancak yapılan tatbikatlarda hedefi vuramayan 3 bin 920 adet eryx füzesi ve müştemilatı türkiye'ye bırakıldı. söz konusu füze ve müştemilatın toplam değeri ise 120 milyon dolar. proje kapsamında mkek'de kurulan milyonlarca dolar değerindeki tesis ise kaderine terk edildi.
öte yandan 28 şubat sürecinde olgunlaştırılan ve 1998'de sözleşmesi imzalanan projede, kara kuvvetleri komutanlığı'nın gerçek füze ihtiyacının 19 binden çok daha az olduğuna dair bir yazının savunma sanayii müsteşarlığı'na ulaştırıldığı belirtiliyor. fakat buna rağmen, ihtiyacın 19 bin füze olduğunu belirten dönemin generalleri hakkında herhangi bir işlem başlatılması için milli savunma bakanlığı tarafından hiçbir girişimde bulunulmadığının altı çiziliyor."
bulunduğu kuruma pkk lıları dolduran atatürkçülerin , başında olduğu sivil toplum örgütünün pkk lı öğrencilere burs verdiği kemalistlerin deşifre olmasıyla , vakti zamanında yanlış kişi ye yapılan darbe sürecidir. elin oğlu pkk ya destek versin atatürkçüyüm dediği için el üstünde tutulsun. diğer taraftan müslüman bir başbakan cuntayla görevden alınsın. demokrasi bunun neresinde.
erbakan a 28 şubat sürecinde yol verilmesinin asıl nedeni para babalarından aldığı %70 lere yakın faizli borcu durdurmuş kar eden kamu iktisadi teşebbüslerinin kaynağını zarar eden kamu iktisadi teşebbüslerine aktararak denge sağlamıştır. devlete % 70 faiz ile borç veren aşağılık kapitalistler askerin kıçını yalayarak süreci başlatmıştır. ha bu işin arkasında abd mi vardı , israil mi vardı , ingiltere mi vardı orasını bilmem. bu darbe para babaları medya sivil toplum kuruluşları(bazı yandaş..) ve dış kaynaklı gerçekleşmiştir.
o zaman ki başbakan olan sayın şahsın (erbakan) ''kanlımı olacak kansızmı olacak buna halk karar verecek'' sözüne karşılık yapılan demokratik müdahaledir.bu sözü sarf eden insanları destekleyen kesmin demokrasi beklemesi saçmalıktır.
(bkz: şeriat)
"27 mayıs bir abd projesiydi. 12 eylül ingilizlerin işiydi, 28 şubat ise israil'in. abd, sovyetlerle görüşmeye gitmeye hazırlanan adnan menderes'e karşı 27 mayıs için düğmeye bastı. 12 eylül'ü ise ingiliz gizli servisine havale etti. yunanistan'ın nato'ya alınması gerekliydi ve tek engel türkiye'nin vetosuydu. 27 şubat ise direk israil'in işiydi. çünkü başbakan erbakan, tsk'nın israil'e ihalesiz verdiği siparişlerin ödeneğini kesmiş memura zam olarak dağıtmıştı. buna karşı harekete geçen israil, türkiye'deki en büyük gücünü kullandı. yani medya-ordu ilişkisini. mehmet ali birand'ın deşifre ettiği içte bu ilişkidir. "
her işte bir hayır vardır. bu olay da halkın uyanmasını sağlamıştır. bir nesil bundan sonra bu tür olaylara çok acımasız tepki verecek ve bunu yapanlara, destek olanlara fırsat vermeyecektir. bir kuşak böyle geçecek. insan ömrü ortalama 70 sene ise en az 60 sene bu tepki devam edecek. yani anlayacağınız 2040 yılına kadar chp ve kendine merkez sağ diyen partiler iktidar olamaz. yeni nesil ne yapar o da bizim sorunumuz değil.
ulusalcılar haklı veya haksız sebeplerle silivri'de sürünüyor. kimin umrunda? beter olsunlar, sürünsünler... bunları kurtarmaya çalışan partileri görelim de ak göt kara göt ortaya çıksın.
halk arasında kamplaşmanın artmasına sebep olmuş en sinsi müdahaledir. bir çok insan fişlenmiş kimileri mesleklerinden olmuşsada başarıya ulaşamamıştır. *
http://tr.wikipedia.org/wiki/28_Şubat_Süreci
Koalisyonun kurulmasının ardından bu dönemde yaşanan bazı olayların, 28 Şubat sürecini tetiklediği ve hızlandırdığı iddia edilmektedir. Bu olaylar;
* 2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti. Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarfettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.[5]
* 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı. Başbakan Erbakan 'fasa fiso' dedi, Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için "Mumsöndü oynuyorlar" dedi.[6]
* Kayseri'nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi il Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye'de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi. Karatepe konuşmasında şunları söylemişti:[7]
“ Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. insanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur. ”
Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.
* Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi http://tr.wikipedia.org/wiki/28_Şubat_Süreci
ordunun bütün yüksek yargıçları, üniversitedeki bilim adamlarını, gazetecileri ayrı ayrı seminerlerde toplayıp hazırol çektirttiği günlerdir efenim. salona komutan girince ayağa kalkan yargıtay danıştay hakimleri ve savcılarının olduğu görüntülere baktıkça ne kadar rezil günler olduğunu görmek mümkün..
o zamanki senaryo iyi tutmuştu ama ordunun hakkını yemeyelim. azimendiler fadime şahinler felan. kiminin bar kadını, kiminin azılı bir ulusalcı olduğu ortaya çıkana dek ordu işini halletmişti zaten.
27 mayıs, 12 mart ve 12 eylül den farklı olarak, asker bu darbeyi topla tüfekle yapmamıştır. zira bu tutum, 28 şubat'ın ileride ''postmodern darbe'' olarak lanse edilmesine neden olacak olan olaydır.
refah partisiyle, doğru yol partinin refah-yol olarak hükümeti kurdukları dönemde, askerin içindeki cuntacı yapılanma( batı çalışma grubu) için harekete geçer. zira artık irticai faaliyetler rejimi tehdit etmeye başlamıştı. askerin böyle düşünmesindeki tek dayanak, c.başkanı süleyman demirel'in de söylediği gibi gazete manşetleridir.
peki erbakan'ın yanlışı yok muydu?. tabi ki vardı. başbakanlık köşkü en nihayetinde başbakanın evi dahi olsa, askerin gözüne sokar gibi şeyhlere,ulemalara iftar yemeği vermiş, libyaya, nijeryaya, arap emirliklerine geziler düzenlemeye başlamıştı. tüm bu yanlışlar, kafa tutmalar askerin süreci hızlandırmasından başka bir işe yaramadı.
28 şubat 1997 mgk'da alınan 18 karardan sadece bir tanesi yürürlükte şu an, o da 8 yıllık eğitim ( ki anayasa düzenleme kararlarında gerçekleşecek olan bir karardı zaten). askerin kısa vadedeki amacı olan hükümetin el değiştirmesi, erbakanın istifasıyla gerçekleşmiş, beklenenin aksine başbakanlık koltuğuna çiller değil, mesut yılmaz oturmuştur ki bu 2000-2001 krizinde 19 bankanın boşaltılmasına ve sayısız hortumculuk faaliyetiyle türkiyeyi büyük bir krize sürüklemiştir.
uzun vadeli amac ise, asker içindeki cuntacılardan oluşan 'batı çalışma grubunun' çok büyük bir istihbarat arşivi hazırlıklarına başlayarak, üniversitelerden 75.000 öğretim üyesini potansiyel düşünce suçlusu ilan ederek,kimisinin ünvanlarının alınmasına neden olmuştur. ve artık başörtüsü/türban siyasi simge olarak kabul ettirilip, önce üniversitelere daha sonra orta öğretime girişi yasaklanmıştır.
edit: can dündar ntv'de sunduğu programda, 10 yıl sonra konuklarıyla 28 şubatın nedenleri ve sonuçlarını ele alıyor.
ya tamam 80 darbesi kötü bir olaydıda bu olayda gereklidi biraz yoksa sonumuz irandı. hiç bir kayıp vermeden güzel güzel sustular, şimdi yine kudurdular o ayrı.
Bugünkü akp iktidarının temelini atmak için okyanus ötesi yerlerden dizayn edildiğini, mağduru olarak görünenlerin aslında kazananı olduğunu düşündüğüm süreç.
hemen akabinde dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel in , çok sayıda dyp li milletvekilini arayarak partiden istifa etmeleri konusunda telkinde bulunduğu, aksi takdirde mesut yılmaz ın kuracağı hükümetin güvenoyu almaması durumunda darbe olabileceğine dair duymlar aldığını öne sürdüğü ve anap-dsp-dtp den oluşan koalisyonun güvenoyu almasıyla devam etmiş süreçtir.
iç yüzü günümüzde ortaya abd tarafından çıkartılan ve her darbe gibi yine abd nın yaptırdıgı darbedir. bu ülkenin darbesinin bile emperyalistler tarafından yapılandıralamayacağını kestiremeyen öküzlerle doludur bu memleket.
iyi hazırlanıp oynanmış bir seneryonun utanç verici sonucudur. Senryoya dahil olan isimler arasında Sisi lakaplı ünlü travesti ve nurseli idiz de vardır. (müslüm gündüz, fadime şahin aşkı) O gün ortalıkta gezen cüpbeli sarıklı aczimendiler bugün nerededirler?