Çözüm hukuk. Hukuk maalesef üstün olmamıştır türkiyede. Hep kör topal ilerlemiştir.
Asker güçlüyken askerin güdümünde, sivil hükümet güçlüyken sivil hükümetin güdümünde olmuştur.
Siz gayri meşru durumları gerekcelendirmeye çalışacağınıza, sivil hükümetler nasıl olur da bireysel hak ve özgürlüklere baskı yapar, hukuku yok sayar, asker nasıl olur da demokrasiye balans ayarı verme görevini kendinde meşru görür bunları konuşun.
Kabul edin. Gelişmek mi istiyoruz? Yoksa sabah erken kalkanın darbe yaptığı latin ülkeleri gibi yahut ortadoğunun baskici devletleri gibi bir ülke mi olmak istiyoruz ?
28 şubatın arka planı:
Koalisyonun kurulmasından sonra Atatürk'e, laikliğe ve cumhuriyete karşı Refah Partisi'nin bazı milletvekilleri, il ve ilçe teşkilatları ve üyeleri tarafından edilen hakaretler ve sokaklardaki şeriat eylemleri kamuoyunun bir kesiminde endişe ve tepki ile karşılandı. Libya'da bir çadırda Muammer Kaddafi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlayan ağır sözleri karşısında sessiz kalması basın ve muhalefet tarafından büyük tepki çekti.
6 Ekim 1996'da Ankara Kocatepe Camisi'nde "Şeriat isteriz!" diye bağıran sakallı, cübbeli ve asalı Aczmendiler gösteri yaptı.
Erbakan, 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasından sonra tartışılan mafya-siyasetçi-polis ilişkileri için "Bunlar faso fiso." dedi. Olaya tepki olarak yurt çapında başlatılan "Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık" eylemine katılanlar için ise "Gulu gulu dansı yapıyorlar." dedi. Erbakan'ın Adalet Bakanı Refah Partili Şevket Kazan da bu eyleme katılanlar hakkında, "Bunlar mumsöndü oynuyorlar." diyordu. Bu sözler büyük tepki çekti.
Yine 10 Kasım 1996'da ikinci Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu, istanbul Sultanbeyli'de ilçe meydanına kimseye danışmadan Atatürk heykeli dikti, caddenin adını değiştirdi. Refah Partili Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak, Silahçıoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu, cumhuriyet tarihinde askere açılan dava olarak bir ilk oldu.
1997'ye girildiğinde bazı Refah Partililerin konuşmaları televizyon kanallarına servis edildi ve kamuoyunda büyük tepki yarattı. ilk olarak Refah Partisi'nin Rize milletvekili Şevki Yılmaz'ın daha önceden çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalar yayımlandı. Şevki Yılmaz'ın konuşmaları şöyleydi:
"Sana savaş açan; sağcılık, solculuk, Kemalizm, kapitalizm, laiklik ve bütün şeytani düzenleri boykot ederek nöbete geliyoruz. Refah için, Millî Görüş için!"
Erbakan, 11 Ocak 1997'de resmî başbakanlık konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Davetli listesinde yer alan isimlerden biri de Fethullah Gülen'di ancak Gülen iftar yemeğine katılmadı.
30 Ocak 1997'de Sincan Belediyesi, "Kudüs Gecesi" düzenledi. Salona Hamas ve Hizbullah liderlerinin fotoğraflarının asılması, iran Büyükelçisi'nin yaptığı konuşma ve sergilenen cihat oyunu kamuoyunda büyük tepki yarattı. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı, mahkûm edildi. iran Büyükelçisi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
23 Şubat 1997'de Fatih Camisi'ndeki öğle namazının ardından bir grup, ellerindeki yeşil bayraklarla "Şeriat isteriz!", "Yaşasın Hizbullah!" sloganları atarak yürüdü.
işte türkiyede böyle bir ortamda ordu yönetime dur demiştir. Oramiral güven erkaya "irtica pkkdan daha tehlikelidir." Diyerek belki de doğruları dile getirmiştir.
Çocukluktan beri Cemaat yurdunda yetiştirilenler de beş vakit namazlı, kadınları türbanlıydı ve bir zamanlar yere göğe sığdıramıyordunuz.
hoş sonradan yere göğe sığdıramadıklarınıza sayar söver oldunuz.
şeriat getiremediği için kendini mağdur sanana söz anlatılmaz. nesillerce fakir insanı, kendi yer altı medreselerinde birer kuklaya çevirip yaşamını çalanın , bir de ben mağdur oldum demesi de ayrı yüzsüzlük. bu ülke yüzlerce yıl, zorla şeriatla yönetildi. kurallar ne kadar anlamsız olsa da en ufak biçimde esnetilmesine izin verilmedi. sayısız insan dinsiz olmakla suçlanıp canından edildi. kendisi gibi olmayana en ufak saygı bile duymadılar. 28 şubat, buna da bir tepkidir. Cumuhuriyetle gelen tüm kazanımlardan , dinsiz olmakla suçlayıp nefret eden insanlar bunlar. Ama aynı zamanda müritlerinin sırtından haksızca zengin olup, onları oyuncak gibi oynatanlar da kendisi.
"28 şubat ın gayet haklı bir hareket olması" nı ancak 27 şubattan sonra gelmesi yönünde değerlendirildiğinde herkes tarafından kabul edilebilir bir önerme olabilir. aksi taktirde geri kalanı siyasi görüşe göre değişecektir.