çok şanssız bir şekilde elendiğimiz maç. 19 şuttan 11 i isabetli, almanlarınsa 3. kazım ın direkte patlayan şutu...
yenilginin baş sorumlusuysa şerefsiz, kuyruk acısı olan biri.massimo busacca.
rüştü nün hatasına hiç girmek istemiyorum. bu şerefsiz hakem, philipp lahmın yaptığı hareketleri sürekli es geçmesi tam bir ibnelik. lan adam bariz formadan çekiyor, asılıyor. sen nasıl görmezsin. hele o yan hakem. rıdvan ın dediği gibi: futbol tarihinden silinmeli.
diyeceğim son söz: alacağını o 300bin dolarlar helal olsun çocuklar.
şimdi böyle bu maç sonrası, maç heyecanıyla da birkaç küfürle(kime olduğunu anlatacağım) girmek isterdim yazacaklarıma lakin son anda tuttum kendimi, elimi. ve tutuyorum hala...
***
yani önce bi maçtan çok kısaca bahsedersem;
turnuvanın kendi adımıza en güzel oyununu oynasak da, kişisel hatalar, biraz hakem, yine semih'in maç sonu gollerinden biri, ardından g.tümü yırtacak kadar bağırmam, ve buraya kadarmış klişeleri falan filan...
***
yalnız asıl anlatmak istediğim insanlık üzerine biraz galiba...
hep ve sadece kendi adına bir şeyler istemesi insan denen varlığın, haddinden ve gereğinden fazla bencilliği...
maçtan aklımda kalanlar var bu konuyla ilgili...
**öncelikle, spiker denen insanın böyle her pozisyona, kıraathane masasındaki taraftar gibi türkiye lehine konuşacağım diye saçmaladığı yorumlar kötü bir gerçekti. (sadece o adama da ait değildi aslında.) maçın başından sonundan kadar faulümüz, sart kartımız diye kafa s.ken o adam, maçtaki bir pozisyonda öyle bir anda susakaldı ya... hakemin almanya'nın gerçek bir faulünü(eğer içerdeyse penaltısını), sonrasında göreceğimizi kartımızı vermemesi üzerine bir susuştu bu hani. baya bir önemliydi bence. çok fena bir eziklikti, bencillikti. kötüydü insanlık adına...
**bir de yine maçların nerdeyse tamamında yanımızda olan şans, son dakika golleri vs. bu sefer yoktu maalesef. ve hala yüzsüzce şanstan(şanssızlıktan) bahseden insanlar gördüm. o da üzücüydü hakeza...
*rüştü var bir de... en son hırvatistan maçı sonrası yazılan methiyelerini hatırlıyordum... baya bir yukarlardaydı son. bu maçta o da kötüydü evet, hatası da çok fenaydı. ama anlaşılmayan, yine üzerine yapılan yorumlar; küfürler, hakaretler daha doğrusu... o an bi gayri ihtiyari küfür edersin bir anlık da, sonrası ne, niye? aklım zorla da olsa almıyor bu riyakarlığı. yahu dün değil evvelsi gün göklere çıkardığınız bir adama şimdi nasıl küfür edersiniz lan! yaptığı hatadan ya da kurtardıklarından bahsetmiyorum, ikiyüzlülüğünüzden bahsediyorum. hiç mi bir değer taşımaz insan içinde anlamıyorum ki!
nasıl bir devirdeysek artık! herkes birbirini s.kme peşinde. işime yarıyorsan gel, yaramıyorsan yallah! fena bir bencillik bu! kötüye gidiş bu! ne yazık...
fm 2008 oynayanlar bu tarz maçlara alışkın olmaları gerek veya en azından bir kere başlarına gelmiştir.hani böylesi ancak oyunlarda olurdu ya.almanlardan 3 şut 3 gol.**biz ise tam 21 şut attık, 8'i kaleyi bulmuş, nerdeyse almanların toplam sut sayısı kadar!
içime doğmuştu. bu kadar iyi oynayınca içime doğmuştu. lan aynı duruma biz düşmeyelim dedim. düştük. yine de helal olsun. canları sağolsun. o kadar zorluğa, eksiğe, yorgunluğa rağmen şu almanlara top oynatmadık ya, ibne hakem yüzünden yenildik ya hiç içim ezilmiyor. herkes farkında neyin ne olduğunun. bazen sadece sonuç konuşmaz.
son dakikalarda kazanıp durduk, ama son dakikada gol yemek gerçekten acı bir deneyimmiş, öğrendik...
içime oturdu...
hırvatlar ne hissetmişti acaba diye kuduruyorum şimdi.
çok iyi oynadığımız maçtı. finali hak eden taraf bizdik. yazık oldu. bu tip maçlardan sonra teknik analiz yapmak da koyar adama. biz yine girişelim.
kalabalık orta sahamız almanya karşısında çok etkili oldu bunu söylemeliyim. özellikle hamit-ayhan-aurelio üçlüsü rolfes-hitzlsberger*-ballack üçlüsüne karşı çok daha üstündü. kedinin fareyle oynadığı gibi oynadılar alman orta sahasıyla. ayhan kılığına girmiş bir steven gerrard vardı sahada. hamit takımı ileriye taşıdı çok iyi oynadı. aurelio yerinde müdehaleler yaptı. ballack efendi ise sahada yoktu. kazım, ilk yarı lahm'ı hücuma çıkartmadı, müthiş oynadı. keza uğur boral freidrich'i kademesiz yakaladığı zamanlarda zorlanmadan yürüyerek geçti adeta. mehmet topal da alışkın olmadığı bir mevkide oynamasına rağmen iyiydi.
almanya sadece sağ kanadımızda etkili olabildi. o da kazım'ın yorulmaya başladığı anlardan sonra. kazım zaten portekiz maçında sakatlanmıştı. kazım yorulduktan sonra lahm denen bücür de gitti gitti geldi sağ kanadımızda. zaten almanya'nın tüm hücumları sağ kanadımızdandı. stoperi geçtim gökhan gönül'ümüz sakat olmasaydı bu maç böyle bitmezdi diyorum. gerçi sabri de hücumda çok iyiydi ona da helal olsun. golü attıktan sonra fazla dayanamadık. portekiz'e attıkları golün aynısını attılar. mehmet topal stoper olmadığı için orada sweinsteiger'i kaçırdı. 1-1'den sonra da çok iyiydik ta ki busacca denilen piç kurusu azıncaya kadar. almanlar'ın toparlanmasında çok etkili oldu. hamit'in kazım'ın çekilişlerinde çıkmayan sarı kartı semih'e tek seferde çıktı. çaldığı dandik faullerle almanya sahamıza yerleşti.
nihayetinde ikinci golü attılar. rüştü'ye söyleyecek söz bulamıyorum hakikaten. kaleye uzak bir pozisyon, mehmet topal klose'nin hemen yanında, klose'nin etkili bir vuruş yapması imkansız, sen kaleyi boşaltıyorsun, sen çıkınca mehmet topal'da iyi yükselemiyor ve klose boş kaleye topu gönderiyor. rüştü birşeyleri iyice düşünmeye başlamalı bence. özellikle hırvatistan maçındaki hatasının aynısını bir sonraki maçta yaptıysa... gerçi semih denen hayvan yine rüştü abisini ipten alıyordu az daha... sabri'nin hala inanamadığım bir şekilde lahm'ı çime gömüşü, çizgiye inişi, bakarak ön direğe yerden kestiği orta ve semih'in usta işi gol vuruşu. "yine yaptık ulan" dedim golden sonra. o kadar kolay değil bu takımı yenmek. sonra aklıma "guiza kim a.q" cümlesi geldi. semih kadar yüreği var mıydı bu guiza'nın? orası belli olmaz da neyse...
almanya'yı yenmek de o kadar kolay değildi. alman ekolünün en belirgin özelliği disiplindir. oyunun her dakikasında makine düzeninde oynuyor adamlar. ilk yarı ileri çıkamayan philiph lahm, kazım'ı geçip orta sahadaki arkadaşına pası verdiğinde kazım yerdeydi. adamın kasları isyan etti artık mücadeleye. nihayetinde tekrar lahm'a atılan top, sabri'nin ve gökhan zan'ın engel olamaması ile lahm'ın topu alışı, karşı karşıya pozisyonda yakın köşeye sert vuruşu ile almanya tekrar öne geçti.
aslında bu 3-2'den sonra bile bırakmadık oyunu tekrar saldırdık. alman ceza sahasına yaptığımız bir ortada gökhan zan 1-2 adım ileride pozisyon alabilseydi gol atabilirdik. o olmadı daha sonra frikik kazandık. ibne busacca ballack'ın o faulünde bile sarı kart vermedi. tümer o topu o kaleden soksaydı milli kahraman olmuştu, olmadı. olmasa da, finale çıkamasak da, türkiye ntv'deki bir elemanın dediği gibi kendisini hatırlatmakla kalmadı, kendisini ezberletti dünyaya. hiçbir zaman vazgeçmemeyi, hep ayakta kalmayı, son düdüğe kadar maçı bırakmamayı öğretti ve çok büyük bir iş yaptı. portekiz'in, yenmelerine rağmen hırvatlar'ın bile bu kadar zorlayamadığı almanya'nın götünden ter akıttık. baştan sona hepsiyle gurur duyuyorum, gurur duyuyoruz. tekrar sağolun.
hırvatların başını okşayan arda ve tuncayı cezalı duruma düşüren almanlara tek kart dahi göstermeyen hakemler
ek kontenjanı biz isteyince "kural değişmez" diyip bi bokmuş gibi abartan uefa...
futbol 90 dakikadır 4. hakem ve almanlar daima kazanır.
inanilmazlari ba$aran milli takimimizin turnuvaya veda ettigi mac. vedamiz bile siradi$i oldu. ummadigimiz maclari kazanmi$ken, umdugumuzun da otesinde bir maci kaybettik. tam maci beraberlige getirmi$ken, semih'in attigi golden sonra cildirmi$ gibi yanimizdakilerle kucakla$iyorken, artik boylesi zaferlere yava$ yava$ ali$iyorken, olan oldu. soguk du$ yada $ok ölüm, herneyse. fazlasiyla eksigimiz vardi, "buraya kadar, abartmayalim" diyerek almanlar kar$isinda $ansimizin olmadigini dü$ünenler vardi ve mac icinde verdigi kararlarla belimizi büken bir hakem vardi. bunlari goz onune alirsak halimizi $una benzettim: bazi aksiyon filmleri olur hani, kahramanimiz davasi ugruna sonuna kadar mucadele ettikten sonra oyle bir noktaya gelir ki beklenen son kacinilmazdir. sagdan soldan üstüne gelen kur$unlara aldiri$ etmeden yurumeye, ayakta kalmaya devam eder. birazdan ölecegi halde gülümseyerek yürümeye devam eder, gözlerini acar ve dag gibi yikilir yere. öyle oldu bize de, ayakta öldük.
diğer üç maç gibi emre belezoğlu ve hakan şükür'ün eksikliklerinin hissedilmediği maçlardan biriydi aynı zamanda. neyse ki başarılı olduk da turnuva sonunda oynasaydı şöyle olurdu böyle olurdu saçmalıklarından kurtulduk ve galiba artık milli takımda hakan şükür devri kapandı, en azından futbolcu olarak.
kendilerini vazgeçilmez sananların gölgesi kalkınca diğer oyuncular sanki daha bir inisiyatif kulllandılar. bu başarıda yıllardır hasretini çektiğimiz özgüvene kavuşmuş olmamızın payı malum.
futbolun bir seyir oyunu, bir şov olduğunu, kazanmaktan önce oynayanların ve seyredenlerin öncelikle keyif duyması gerektiğini bu turnuvada bizlere hatırlatan milli takımımızın -maalesef- eve dönüş maçıdır.
Olsun, canları sağolsun! Biz keyif aldık bu takımı izlemekten, hem de çok keyif aldık. Bütün futbolcularımızın alnından öpüyorum. Rüştü de dahil... Bugün onun kurtarışlarıyla maçı da alabilirdik. O zaman mı "Evet abi rüştü iyi kaleci" diyecektik? Rüştü, bugün ve geçen maç berbat hatalar da yapsa iyi kaleci. Semih çok iyi oynadı bu turnuvada. Ama kaçırdığı gollerle bize saç baş da yoldurtabilirdi. O zaman "semih berbat golcü abi" mi diyecektik. Semih zaten çok iyi golcü...
sonuç itibariyle, bu keyif için bir kez daha teşekkürler aslan yürekli türkolar. Galibiyette de öylesiniz, mağlubiyette de...
Bu mesele belki de yüzyıllar öncesine dayanıyor. Biz o kadar geriye gitmeyelim. Seksenli yıllarda çocuk olanlar hatırlar türkiye batı almanya ile * maç yaptığı zaman kaç yiyeceğimiz konuşulurdu. Boynu bükük ayrıldığımız maçların sayısı belli değildir. Mesele biraz şark - garp karşıtlığına dayanıyor. Nasıl öğrendik tarih kitaplarından, biz uyuduk onlar geliştiler. Futbol da bundan farklı değildi. Hep mağlubiyet, hep eziklik yakamızı bırakmadı. Şimdi görüyoruz ki almanya ile yarı finalde almanlardan daha iyi oynayarak kaybediyoruz. Ağızlarının açık kaldığını tribünlerden manzaralarda görüyoruz. Velhasıl kelam dünya değişiyor. Değiştikçe de avrupa'nın krallarına ders veriyor. Ders şudur: Siz diğerlerinden farklı değilsiniz. Köklü bir öğretiniz var; ama asla aşılmaz bir öğreti değil.
ikinci dikkate değer nokta da yine bir modernizm yanılgısı. türkiye bu büyük işleri yaparken tamamen bir gurur mücadelesi içinde. Asla modern bir mantık yok! Biraz daha modernlik yolu tamamen açacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın. Vatan millet sakarya değil. Modern ve akılcı yaklaşım.
uzatmalara kalsa yenilsek bu kadar uzulmeyecegim televizyon karsisinda donup kaldigim mac.Son dakika golunu atan takım olmak cok guzel ama yiyen takim olmak yikici
türkiye 'nin bu eksik kadrosunun aşırı bir motivasyonla ve özgüvenle oynadığı için gerçekten şahane bir oyun çıkardığı maç olmuştur. bu oyuna mı sevinelim, bu skora mı üzülelim bilemiyoruz. yalnız şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, futbol basit bir oyun. top ne kadar sendeyse o kadar galibiyete yakınsındır ve ne kadar basit oynarsan, ne kadar fantazi peşinde koşmazsan zafer o kadar kolay gelir. yediğimiz ikinci gol bunun göstergesi. attığımız ikinci gol de bunun göstergesi. zira sabrinin yaptığı bir çalım, semih 'in öne bir koşusu ve top ağlarda. almanların son golü , bir sol bekin ileri atağı, pas istemesi, o pası bulması ve gol. evet futbol bu.
yalnız unutmamak gerekir ki, bizim burda üzülmemizde en büyük neden, bizim kırk yılın başı böyle bir başarı yakalıyor olmamızdandır. yoksa bakın bir ispanya 'ya, bakın bir hollanda 'ya, bu gibi turnuvalarda yıllardır final mücadelesi verememişlerdir.
ama yine şunu da unutmayalım ki, kadomuz oldukça genç ve ilerde oyanamayacağına üzüleceğimiz, şu kadroda pek bir adam olduğuna inanmıyorum. zira arda turan burda olucak, nihat kahveci, tuncay şanlı, semih şentürk,uğur boral, servet çetin, volkan demirel burda olucak. kısacası (bkz: güzel günler göreceğiz)
colin kazım'ın direkten dönen topu ve aşırı iyi oynadığımız için bünyelerde tırsı yaratan maçtır. özellikle c.kazım'ın topu direkten döndüğünde gözlerimin önüne bir anda hırvatistan'ın direkten dönen topu gelmiştir. nitekim mucizeyi bu sefer almanlar gerçekleştirmiş, almanya'nın 3. golü öncesi c.kazım'ın dengesini kaybedip yere düşmesi onlar için büyük şans olmuştur. farklı kaybetsek üzüleceğim maçtı ama bu şekilde kaybedilince kahreden maç olmuştur. isviçrelilerin, çeklerin ve hırvatların ruh halleri daha iyi anlaşılmışdır.
maçın başında yeseydik 2 tane bu kadar üzülmezdik ama gel gör ki eksik oyuncularımıza rağmen harika oynadık haketmediğimiz bir sonuç aldık.
ayrıca; (bkz: ibne hakem)
semih' in özverili ve başarılı oyununa rağmen ne zaman havadan ve uzun top atılsa gözlerin uzun boylu bir forvet aradığı maç.
not: semih bölgesinde çok iyi işler çıkardı ancak uzun boylu bir forvetle yanyana oynasa daha çok gol atabilirdi.
aslında şemsiyenin açılma prensibine aykırı yorumlar yapmaktan öteye geçemeyeceğimiz maçtır. ama yemişim şemsiyeyi sinirimi boşaltmak istiyorum sağa sola dersek ve kurban seçmemiz lazımsa bütün o çok etkenli maça inat ben rüştüyü ve gökhan zan ı seçerdim.
--spoiler--
rüştüyü yediği 3 golde de reflekslerinin kurbanı olacağını bile bile hala atlayıp zıplamasından dolayı (lan kaleci bağdaş kurup sıçma pozisyonunda kale mi bekler dimi) gökhan zan ı ise defansa gelen toplarda bir anda mallaşıp lan kimi tutacaktım ben gibilerinden hacı amcanın bayramda 5 ortakla aldığı, satırdan paçayı yırtan boğa misali sağa sola uçmasından ama bu arada hiçbir alman futbolcuya markaj yapamamasından dolayı kurban madalyasını takardım.
rüştüye bir parantez açayım ki kendini hala 26 yaşında antalyaspordaki rüştü sanırmışcasına pozisyon almayıp son anda bir bruce lee hamlesi ile topu çıkaracağını düşünmesinden dolayıdır bu 1. geleneksek kurban ödülünü vermemin nedeni.
--spoiler--
oyuncu seçımlerindeki büyük yanlışlar sonucu 14 kişi ile oluşturulan kadronun güçlü ve diri almanya karşısında yenildiği maçtır.
fatih terim çok iyi motive ediyor olabilir ama bu adam oyuncu seçerken hata yapıyor. yıldıray su bu es geçip sadece hiç çağırmadığı iki ismin(mehmet topuz ve ibrahim toraman)şu maçta oynadığını düşünsek ne yenilen gollerde pozisyon verilird' ne de geçmiş maçlarda biz bu stresi yaşardık.
inanarak geldiğimiz bu noktada emeği geçen herkese binlerce kez teşekkür etmemiz gerekir elbette ama daha büyüğünü yapabilecekken ve bu havayı yakalamışken kişisel hatalardan yenilmek çok koyuyor adama.