27 yaşına gelip, erkek olup, ev süpürmekten daha iyidir.
bir haftalık tatil için aile ikemetgahına gelinir. tatilin ikinci günü, anneden şu tarz bir talep gelir;
- oğlum ben güne gidecem, sen şu iki odayı süpürüversen? ha, olmaz mı? bak benim belllerim ağrıyo, artık yapamıyom.
27 yaşında olman, iş güç sahibi olman, erkek olman, annenin gözünde önemli değildir. sen hala onun küçük çocuğusundur. yaparsın dediğini, sırf o istedi diye...
+ağabey 2 ekmek bir de kaşar peyniri verir misin ?
- tamam gülüm bi saniye.
+ ne kadar tuttu ağabey ?
- 8.50. lan bi dk bi dk. sen kaç yaşındasın ?
+24 yaşındayım ağabey ?
- yuh lan utanmıyor musun bu yaşta bakkala gönderen aileye sahip olmaya. yuh be yazıklar olsun. puuu
+ tüm suç bende ağabey bunu ben istedim haklısın.
er kişi 25 yaşına kadar kasar, evden ayrılıp başka diyarlara gidesi gelir, ayrılır da, başka bir şehirde çalışır, artık annesine babasına bakkaldan ekmek almak gibi banal işler yapmamaktadır, bu yıllar içerisinde anne baba oğullarını az görmektedir, o eve geldiğinde artık ona bir şey aldırmazlar, rahat etmesini isterler, isterlerki daha fazla gelsin kalsın. tabi çocuk fazla gelmez, yiyip içip gezmekte, belki sevgili yapmakta, belki de bir hışım gece gündüz çalışmaktadır. yaş otuzlar olur, evlenir, eşi kendisi ile fazla ilgilensin istediği için anne babadan zamanla daha çok kopmuştur. o da pek dikkat etmemiştir zaten. bir gün gelir annesine babasına çok haksızlık yaptığını farkeder. ancak yıllar onu öyle bir hale getirmiştirki, iş, eş, eşinin ailesine yaranma derken başka şehirde olan kendi ailesine ayıracak zamanı yaratmakta zorlanır fakat bunu yapmaya karar verir, "eşinin ya niye gidiyoruz şimdi oraya" gibi sözlerini artık önemsemez, çünkü kendi ailesine vakit ayırması gerektiğini düşünür ve bir gün zorla gittiği bakkala, günde büyük bir şevkle belki on kere gidecektir.
anne ya da babasının bakkala gitmesini, yemeğini de önüne getirmelerini isteyen 24 yaşındaki kahramandır. semizlenmesi gerekir, boşa harcanacak enerjisi yoktur o yaşta.
24 yaşına gelsen de ailenin en küçüğü olduğun için hala en küçük olarak kalacaksın ve sen gideceksin. bi markete gitme söz konusu olduğu zaman tüm herkes gözünün içine bakacak ama senin gözlerin senden daha küçük birini arayacak ki sen de ona pasla hemen market işini. göremeyince de çaresizliğinle beraber markete gidip geleceksin.
evin en küçüğü olmanın tek dezavantajıdır.
eskiden kalma bir alışkanlıkla isterseniz 40 yaşına gelin, yine bütün ayak işleri elinizden öper. çünkü siz yine diğer herkesin küçüğüsünüzdür.
bakkala mı gidilecek, "hadi bir koşu gidiver"
bir ekmek eksik mi alınmış "haydi koş hemen bi tane daha alıp geliver"
sadece bakkala gönderilmekle de sınırla kalmaz,
fatura mı yatırılacak "haydi git de şu faturayı yatırıver"
"terziden şu benim elbisemi alsana gelirken"
biri bir yere mi gidecek "hadi bilmemkim teyzeni evine bırakıver"
kapı çalar "bak bakalım kimmiş?"
telefon çalar "aç bakalım kimmiş,bilmemkimse annem evde yok de"
oturma odasında oturuluyordur, "canımsın be hadi bir bardak su getir"
"bir çay demlesen ya"
"çaylarımızı tazelesen ya"
böyle uzar gider bu...
valla anne ve babanızla yaşıyorsanız bu durum pekde yadırgancak bişi dğildir.
kaldıki yeni evli çiftlerdede yaşı muhtemelen 24'ün üzerinde olan er kişi bakkala gider.