dandirik takıma bir ton gol atıp, dünyanın eforunu sarfedip çeyrek finale yükselmek yerine , dandirik bir takımdan 3 gol yiyip - sakatlıkları da göz önüne alırsak - kasmadan / kesmeden çeyrek finale çıkmayı istemiştir galatasaray.
yeni bir sakatlik olmadan bir ust tura cikildigi icin sevinilmesi gerekirken, yedek agirlikli kadronun ligin siradan bir takimina net bi skorla maglup olmasinin kadro zenginligini sorgulamak acisindan dusunduren musabakadir. sansimiza geciyoruz turlari habire.. hadi bakalim..
mehmet güven yanında geçen kimseye müdahale dahi etmeyerek temiz bir maç çıkardı ve bileğinin hakkıyla oyundan alındı.
bunun yanında sabri sarıoğlunun saha içindeki ağa tavırları ikinci bir hasan şaş geliyor dedirtiyor insana. beyim her serbest atışta duran topların usta ismi gibi topun başında ve kimseye de bırakmıyor. bu takımda bakarak ve istediği yere orta açabilen uğur uçar gibi bir adam varken biz sürekli sabrinin ayarsız, yao ming e açar gibi açtığı ortaları izliyoruz.
ümit karan hata yapan herkese bağırıp çağırıyor. kaptan olarak çıktığı maçta hareketlerinde olgunluktan eser yoktu. birini de cesaretlendir 'olur böle' de be kardeşim!
feldkamp enteresan. ilk yarıdaki ön libero problemini iyi sezdi ama daha o anda mehmet topal ı almak yerine serveti alıp bouzid i ön liberoya çekmesi ilginçti. ayrıca ikinci oyuncu değişikliğini yaptıktan sonra üçüncü değişiklik için bu kadar beklemesi, ve bu beklentiye de nonda ve ya hakan şükür yerine mehmet topalla karşılık vermesini kimse çözemedi.
maç çıkışındaki bir adamın sözlerini direk copy paste yaparsam netleşecek sanırım durum. 'orda bordeux kazansın biz çıkalım burda denizli berabere kalsın biz çıkalım, keşke onların topçularına verseydik paraları'. sakatlıklar üzücü tabi ki ama takımda ruhsuzluk had safhada. umarım iki gün ankaranın soğuğunu yemek beyzadelerin aklını başlarına getirir. zira ankara seyircisi bir rezaleti daha kaldıramayabilir.
bu maç da bize gösteriyor ki galatasaray futbol kulübünde sarı kırmızılı forma için yeterli düzeyde olmayan futbolcular var. hangisinde başlamak gerek bilmiyorum ama ben geriden başlayarak söyleyeyim.
defansın ortasına alınan ismael bouzid. alman 2. liginden galatasaray'a gelen bu kardeşimiz ağır olmasının yanında duracağı yeri bilmiyor ve de bununla birlikte ne topu oyuna sokabiliyor ne de yanındakine güven verebiliyor. neyse ki emre takıma alındı da bu arkadaştan ligde kurtulmuş olduk.
bir diğer kardeşimiz de - bunu her fırsatta dile getiriyorum- ferhat öztorun gönderilerek galatasaray'a kazandırılan -kazandırılan dediysem bu cümlenin gelişi itibariyle yoksa ortada bir kazanım yok- volkan yaman. yıllarca ergün penbe gibi bir sol bek seyretmiş bu bünyeler sol bek tanımlamasını bu arkadaşımıza uygun görmemekte. o kadar lig maçına çıkmış olmasına rağmen sahada aynı acemilik, top ayağına gelince aynı heyecan... hücum yönü zayıf, defansif anlamda istenilen düzeyde değil.
çok şey beklenilen ama beklentiler oranında yetenekleri de sınırlı olan bir diğer arkadaşımızsa gurbetçi yetenek diye tanımlanan barış özbek. bu arkadaş için haftaiçinde fanatik gazetesinde çıkan bir haber her şeyi açıkça anlatıyor. newcastle'nin yetenek avcıları galatasaray maçına gelmişler ve de galatasaray'ın yetenekleri hakkında rapor tutmuşlar. bu raporda barış içinse "fiziği gayet iyi, altyapı eğitimini almanya'da almış olduğu belli ama iki pası arka arkaya yapamıyor." ifadeleri kullanılmış. bense bu arkadaşı çokça bülent akın'a benzetiyorum. hani şu lucescu'nun oğlu bülent akın. hani galatasaray'a bir türlü yakıştırılamayan bülent akın...
arjantinli bir çocuk; saçlarıyla maradona'ya benzeyen ama futbolu yanından geçmeyen... carrusca için ayrı bir şeyler yazmaya gerek de yok aslında. yeteneği var ama fizik gücü yok. sanki top oynamak istemiyormuş gibi.
bir de yeteneklerinin üzerine bazı şeyleri ekleyemeyen, alt yapıdan yetişen mehmet kardeşimiz var. kendisi, gelişimi için bu transfer arasını iyi değerlendirmeli. kendisini geliştirirse galatasaray'a faydalı olabilecek futbolcudur.
maç için de bir şeyler yazmak isterdim ama galatasaray adına söylenebilecek çok fazla şey yok gençlerbirliği oftaş'ı tebrik etmekten başka...
2. golün sahibi sandro da silva topa öyle sert vurduki ağların gergin olmasından dolayı top aglara çarptı ve geri cıktı hakem yan ağlara gitti sandı bir anda yan hakeme döndü ve golü verdi.
(bkz: döndü verdi)
