çok harikasın, huh
bir numarasın, huh
en taşaklı mankenlere beşyüz basarsın, huh
hiç kimsede yok, huh
böyle bir kasa, huh
beşiktaşım koyunca hopluyor bursa, huh
-kar, kış aldırış etmeden, (parasızlıgı saymıyorum bile) öğrenci halimizle sivasa (trenle 12 saatte gidip 12 saatte geri dönmek koşulu ile) 90 dakika için soğuk havada avazımız çıktığı kadar bağıran bizler..
Özet: yukarıda bahsi geçen maça, hasta bir bursaspor taraftarı olarak zerre umursamıyorum sözlük. Futbolu bu denli kirletenlerin, içimizdeki tek bursaspor aşkını çalanları allaha havale ediyorum..
Maça gelirsek; klişe olsa bile ''iyi oynayan kazansın''..
Futbol mu ne futbolu ya tiyatro oynayacaklar tiyatro dedirten olaydır. Bursa taraftarı yok beşiktaş taraftarı zaten yok. Belki bir umut futbolcular coşkulu oynarsa güzel futbol izleyelim. Bu arada beşiktaşlıyım.
taraftarların seyircileştirilmeye çalışıldığı döneme birleşip tepki göstermesi gereken taraftarların birbirini yerken atı alanın üsküdarı geçtiği bir dönemdeyiz. ilk maçım bursa-sarıyer maçı yaşım 4 yada 5 10 senedir kombinem vardı bu sene almakta içimden gelmedi almadım arkadaşlarımda almadı. artık zoraki seyrediyorum. sanıyorum tüm taraftarlarda benzer durumu yaşayan kitle var. önce taraftarlar dış müdahalelere karşı ortak hareket etsin ondan sonra kendi içimizde atışmaya devam edelim ama bu ortamda atışmak dahi saçma geliyor..
bundan 2 sene sonra skoru bilmemnesi unutulacak maç.
ama 200 sene sonra bile unutulmayacak bir Gezi Direnişi var. bu işin kalbinde Çarşı ve destekçisi Teksas gibi anadolu yiğitleri var. aradaki mevzular, husumetler kapanır, alevlenir. yalnız adam olanlar ne zaman ve nerede, kime karşı yürekten savaşacağını bilirler.
passolig'i protesto eden tüm Bursa'lı kardeşlerimin gözlerinden öpüyorum. Davamızın temeli futbol değil, davamızın temeli insanlık.
tribünü bilen, kardeşlerini almadan gitmeyen tüm delikanlılara sevgilerle.