galatasaray'da caner erkin'in ilk 11 çıkmazsa yaşayabileceği büyük bir moral bozukluğu göz önünde bulundurulmalıdır, ki hakkıdır da ilk 11 çıkmak bu giovani dos santos'un henüz kritik maçlarda uzun süre oynamak gibi bir lüksü olmamalı. kendisi koşuyor, çabalıyor ama hiç ama hiç hazır değil, hem mental hem de fizik olarak.
jo'nun oynayabileceği söylentisi de maç için çok önemli bir nokta. oynayacak mı, oynayacaksa nasıl oynayacak bunlar elbette kafaları kurcalayan sorular. bir diğer önemli soru da elano ve caner'in sakatlıkları ciddi mi çünkü solda caner'e göbekte elano'ya çok ihtiyacı var galatasaray'ın zira sakatlıklardan dolayı alternatif kalmadı takımda.
ayrıca maç içinde ferrari ve sivok arasında çok zayıf ve etkisiz kalan bir arda turan görürse rijkaard keita'yı bir süre forvette denemelidir. keita zaman zaman kanatta yaptığı patlamalarla etkili oluyor gol şansı yaratıyor ama arda turan'ın da bunları yapabileceğini biliyoruz ve fizik olarak keita'nın kendisini stoperler arasında ezdirmeyeceği de bir gerçek.
son olarak leo franco'nun şansı, dikkati ve çabası çok önemli olacak. a.madrid maçından sonra beğenilen, ilk defa alkış alan bir franco beşiktaş maçına bu moralle çıkmalı ve daha konsantre olarak zaten beşiktaş'ın bulduğu az pozisyonlarda kalede güven vermeli, savunma gücünü, dirayetini yüksek tutmalı.
son olarak da maçı bobo'nun isteği, galatasaray defans hattının(ki bu hat kaleciyi ve ön liberoları da barındırıyor içinde) dikkati ve hücum hattının kontra atakları iyi değerlendirebilmesi belirleyecektir. beşiktaş'ın şu puan durumunda ve bu formsuzlukla maçı kazanmak zorunda olduğu çok açık. bu durumda evinde oynayan takım hele ki beşiktaş gibi iyi bir orta sahaya sahipse maçın başından sonuna kadar topla daha çok oynayan, daha çok pas yapan takım olacaktır. bu durumda zaten nokta santraforu olmayan galatasaray için kontra atak taktiğini benimsemek aslında bir avantaj gibi görünse de ilerde yaratıcı olarak tabir ettiğimiz 4 oyuncunun performansları çok önemli, bir de beşiktaş'ın gol atma sıkıntısı yaşayan bir takım olduğu düşünüldüğünde atılacak bir gol bile galatasaray için büyük önem taşıyacaktır.
beşiktaş ve galatasaray arasında inönü stadında oynanan maçların istastiğine baktığımız vakit;
galatasarayın son 14 sene içerisinde sadece iki galibiyeti var. biri 1996 senesinde, biri de 2006 senesinde hasan kabze'nin son dakika golüyle.
lig tv de "ezeli rekabetin son 10 yılını" izlerken de dikkatimi çekti de kaçan gollerde nasıl bir uğultu, atılan gollerde kameraları titretecek bir sevinç, muhteşem taraftar şovları ve büyük desteğe sahne olmuş inönü'deki galatasaray maçları.
düşünüyorum da niye böyle be diye, belki de 92-93 sezonunda bir bayram günü radyo başında yerine çakılı kalan ve bayramı zehir olan çocuklardır bugün o tribünü ayakta tutan. isteyen paranoyak ilan etsin, isteyen değişik savunma yöntemleri önersin o sezon için. ama bunları söylerken sadece 1 dakikalığına yerimize koysun o kişiler kendilerini. yerine koysunlar neler olduğunu babasından öğrenmeye çalışan çocuğun ruh halini, yerine koysunlar kendilerini elinde bayraklarla şampiyonluk turu atmayı bekleyen çocukların. hala aynı fikirdeyseler de, yoktur ki diyecek birşeyimiz. ama bilsin ki bu kardeşlerimiz isyanımız düzenedir bizim. bu işin ağa babalarınadır. bu hususta taraftarlarla gönül verenlerle derdimiz tasamız yoktur bizim.
bizler için o gün, malataya'ya giden arabalar kadar gerçek, unutulmayacak kadar da derindir yarası.
gaziantep maçını kaybeden ve akabinde galatasarayı yener toparlanırız diyen sayın denizlinin yine g*t olacağı ve peşisıra ayrılacağını düşündüğüm maçtır. benzer bir lafı john benjamin toshack da söylemiş fakat skordan olsa gerek galatasaray taraftarı onu adına yakışır bir tezahüratla yollamıştı.
(bkz: haydi bastır toşak cimbom nasıl geçiyor beşiktaşla taşak)
dedik, diyoruz ve diyeceğiz.
özellikle ne uygun be son zamanlarda bu tezahürat sana beşiktaş.
takımın istikrarsız gidişi, yönetim bazında yediğimiz vurgunlar, iç çatışmalar derken,
hem içim yanar hem de severim misali bizdeki değişilmez aşkın.
inönü stadı özeldir bizler için,
sevdamıza kavuştuğumuz, binlerce karakartalla tek yürek olduğumuz, beraber ağlayıp beraber güldüğümüz mekanımızdır.
ve güzeldir oradaki büyük maçlar hele ki derbiler.
umut olur o gün herkesin gözlerinde, heyecan olur, coşku olur.
en küçüğünden en büyüğüne her beşiktaş'lı o maçın hayalini kurar günler öncesinde.
derbidir işte, her türkün aşina olduğu bir kavramdır.
beşiktaş ve galatasaray rekabeti,
inönü stadındaki maçlar...
düşünüyordum da bugün 2006 yılındaki son dakika golü dışında gs bizi ne zaman yendi ki diye,
hatırlayamadım.
dur bir bakayım dedim.
hafızam yanıltmamış.
en son 1996 yılında galatasaray inönü stadında galip gelebilmiş.
sonra aradan geçen 10 yıllık bir periyot ve hemen arkasından gelen 4 yıllık bir periyot.
yuva bizim, mekan bizim, ruh bizim, can bizim.
var bir avantajımız, var bir artımız o zaman.
rakip, iyi transferler yapan ve sezona büyük umutlarla giren bir ekip,
ama kendini "los galacticos" ilan etme mantığıyla kendini bitiren bir ekip.
maçların kağıda atılan imzalarla değil,
şampiyonlukların basına poz veren yeni transferlerle değil,
omuz omuza mücadeleyle, terinin son damlasına kadar edilen mücadeleyle kazanıldığını aslında iyi bilmesi gereken bir ekip.
ama unutmuşlar, unutturulmuşlar.
o zaman bir bilen çıksın, biri yol göstersin.
bir bilen beşiktaş olsun.
sevdamızın karası,
alnımızın yüz akı beşiktaş'ım,
varsın yenil, varsın berabere kal,
hatta şampiyonluk bile gidebilir.
yeter ki mücadele yet,
yeter ki "bizim için oyna"
sen sahaya çıkarken,
biz tribünde yumruklar havada gözler dolu dolu seslenirken sana, sahip olduğun ünvanın değerini bilerek oyna.
o zaman kulak ver...
kartal gol gol gol tezahüratı ile inleyecek şeref bey stadı. şampiyon beşiktaş'ım ne istersen iste benden diye devam edecek tribünler ve karakartallar galatasaray a şeref bey stadında cehennemi yaşatacaklardır.
galatasaraylıların henüz havasına giremedikleri müsabaka, çünkü öncesinde çok daha önemli bir maç var daha oynanmamış. hatta akabinde yine bu maçtan çok daha önemli bir ikinci maç olacak ki bu da galatasaray için konsantrasyon sorunu demek, hem futbolcular hem de taraftarlar için. o yüzden diyorum ki, beşiktaş bu maçı alır. alsın, biz atletico madrid'i eleyeceksek bu maç beşiktaş'a feda olsun.
sonu ve sonucu binlerce yıldır cevapsız kalan sorulardan daha muamma olan maçtır.galatasaray ın ispanya dan nasıl bir sonuç ya da ne moralle döneceğini kestiremiyoruz kaldı ki rejkaard ın forvet sıkıntısı üzerine sezon başındaki sisteme dönmesi galatasaraya nasıl yansıyacak, takımın gücünü ne nispette arttıracak bunların hepsi birer muamma.işte galatasaray ın 2 büyük maçı kaldıracak psikoloji ve oyuncu desteği olacak mı onu merak ediyorum.ama beşiktaşlı kardeşlerimin dediği gibi ''galatasarayı yeriz'' muhabbeti de çok doğru değil.sonuçta cimbom büyük yatırımlar yapılmış, kaliteli oyuncuları olan bir ekip.
beşiktaş cephesinde ise maça ciddi bir hazırlık var.bu sene büyük takımlara karşı inönüde çok farklı oynuyorlar.misal fenerbahçe maçı iyi bir referans buna.onlar açısından da yaraları sarmak, lige yeniden tutunmak adına önemli bir maç.bir de tüpçü nün maç öncesi korkunç pirimler vadetmesi beşiktaş cephesinde heyecanı daha da arttıracaktır eminim.
maçın teknik analizini de haftasonu yapalım,centilmence bir maç olsun hak eden kazansın diyelim..
''Beşiktaşımmm sen çok yaşa canım feda olsun sanaaa, Hiç bir şeye değişilmez senin sevgin bu dünyadaaa'' tezahüratlarıyla inleyecek maçtır.
Ayrıca yeni doğan kızına Beşiktaş adını koyan babanın iki kat heyecanla izleyeceği maçtır. Beşiktaş gol atınca kızını öpücükleriyle boğmasıda muhtemeldir.
sanıldığı kadar kolay geçmeyecek maçtır. beşiktaş'ın artık kaybedeceği bir şey kalmadı zira. zorlayacaklardır bu maçta bizi. ayrıca ilk deplasmanım olabilecek maçtır.*