galatasaray'ın berabere kalarak avantaj elde ettiği maç. fenerbahçe inönüden puan alamamıştır. yani kadıköyde kazansa bile 2 maçtan 3 puan almış olacak. galatasaray ise iki maçtan 4 puan çıkardı. ve ayrıca samiyen cehennemine gelecektir fenerbahçe. dolaylı olarak beşiktaş-galatasaray maçı en fazla galatasaray'ın yararına sonuçlanmıştır.
siradan bir lig maciydi, beraberlikle bitti. siradan bir karsilasma cunku galatasaray-besiktas maclari asla tam bir derbi olarak kabul edilez. oysa fenerbahce-galatasaray maclari neredeyse aylar oncesinden tartisilmaya basliyor.
mehmet topal'ın düşürüldüğü pozisyonda ahmet çakar pozisyonun penaltı olduğunu söylemiş, beni tasdiklemiştir. bazıları yine göt olmuştur.
penaltı verilse skor 2-0 olacak ve galatasaray 5 veya 6 atması işten bile değil.
Ne zamandır maç izlemekten böyle keyif almamıştım. Bunu sağlayan herkese teşekkürler.
Maç öncesi yazımda Beşiktaşın motivasyon gücüne vurgu yapmıştım. Mustafa Denizlinin fazla ilk onbir şansı bulamamış Nobre, Tello ve Holoskoyu tercih etmesi bu gücün kullanılacağına bir işaretti. Galatasaray maçlarını çok seven Nobreden, uzun zamandır yer bulamadığı ilk 11e iyi motive edilerek iyi bir performans bekleniyordu. Üstüne düşeni de yaptı aslında ama top ağlarla buluşmadı. Tello duran toplarda topun başına geçti ve oyun planının üstüne düşen kısmı yerine getirdi. Holosko ise bu üçlü arasında en zayıf halkaydı ve en erken oyun alanını o terk etti.
Galatasarayda ise yıldızların kalitesi ve soğukkanlılığıyla ortaya konacak bir futbol hedefleniyordu. Elano, Keita ve Ardanın oyuna iyi motive oldukları, takım savunmasına yaptıkları katkılar, hücum alanında gösterdikleri kalite takdire şayandı. Özellikle Elano oyunun her alanında vardı.
Ayrıca Galatasarayın sezonun ikinci yarısında defans bölgesinde görülen toparlanma bu maçta da devam etti. Neill, Emre Güngör ve Leo Franco üstlerine düşeni yaptılar ama duran toptan yenen saçma gole engel olamadılar.
Galatasarayın en kötü alanının defansın önündeki ikili olduğu bir kez daha kendini gösterdi. iyi niyetli ama yetenek açısından kısıtlı Mehmet Topal, Mustafa Sarp ve Barış Özbek ellerinden geleni yapıyorlar ama Riijkardın sisteminde o bölgeye düşeni tam anlamıyla yerine getiremiyorlar. Christian Emre ikilisi bu takımda olsa Avrupada final ve Türkiyede açık ara şampiyonluk hiç hayal olmazdı. Bağlantı biraz daha hızlı sağlansa hem Elano bu kadar erken yorulmaz hem de daha üretken bir takım çıkar ortaya. Haldun Üstünelin bu yaz macerası da belli oldu.
Beşiktaşta ise Sivok-Ferrari-Ernst-Fink dörtlüsünün formu geçmişi aratıyor. Bu formsuzluğun farkındaymışçasına taktiği duran toplar üzerine kurmuş bir Beşiktaş vardı sahada. Bu kadar kısır bir taktik Denizli dehasına yakışmıyor.
Bir cümle de maçın hakemi için yazmak istedim. Fırat Aydınus, bir kendini belli etme havası içindeydi. Dünkü maçta işe yaradı ama bir hakemin bu kadar karizma peşinde koşması iyi bir maç için çok gerekli değil.
yağmurlu bir günde gören sevdiğini ve aşık olan taraftarın maçıydı bugün.
inönü stadında bir araya geldiğimiz nice gönül birliğinden sadece biriydi.
sezon başında gol rekoru(!) kıracak olan bildirilen, en zengin bizim kadro diyerek uçan kaçana takılan ve maçtan evvel farka koşacağını iddia eden galatasaray'ın beraberlik için adeta havai fişekli kutlama yaptığı maçtı.
iki atletico madrid maçının bahanesine hiç girmeyelim ey ahali.
beşiktaş, 2003-2004 sezonunda gitmiş lazio ile hafta ortasında deplasmanda oynamış 1-1 berabere kalmış, hafta sonu kadıköye gitmiş 2-2 berabere kalmış ama maçtan sonra kafasını duvarlara vurmuştu.
beraberlikle yetinen camia olmamıştır beşiktaş,
eğer sevineceksek hakkıyla sevinmeyi kendine görev edinmiştir.
bugünkü maça gelirsek uzun bir sakatlık döneminin ardından oynayan ferrari'nin ciddi bir tökezleme yaşayacağını düşünüyordum ama tahminimden daha iyi bir performans sergiledi.
bizim çocuk bobo'yu yedeğe çeken ve galatasaray maçlarının belalısı nobre'yi sahaya süren denizli yanına da bir şeker adam koymuştu.
dokundu mu kırılan bir şeker adam. nam-ı diğer filip holosko.
filip'im sen bacağını kırdığın vakit en az bizde senin gibi kahrolduk ama bu korku bitsin artık. kimse kırmayacak ayağını, korkma göster bize bildiğimiz holosko'yu.
rüştü nasıldı dersek? ne diyeceğiz ki? top mu geldi rüştü'ye diyebiliriz. bir kere geldi o da defansın hatası ve rakibin dönerek vuruşunda yenilen bir goldü. hataysa hata, sana gelene kadar öndekiler de var büyük hata.
rakip futbolculardan arda'ya gelirsek. arda turan hakkındaki fikirlerimi daha önce yazdım. (#7157983)
ama arda derbi maçların oyuncusu değil diyeceğim nerdeyse. yahu çocuk nereye kayboluyorsun sen derbilerde? her derbide sanki oyunda yokmuşçasına top oynuyorsun. ha rakipsin bu bize avantaj ama cidden şaşırtıcı bir durum.
maçın istatistiklerine baktığımız vakit bize çok şey anlatıyor aslında.
beşiktaş her türlü olumlu istatistikte, pas yüzdesi, korner, hücum, topla oynamada galip.
bu da bize beşiktaş'ın 2 puan kaybettiğini gösterir.
hayali maç izleyenlere buradan selam ederim.
ilk yarıda farka gidebilecek pozisyonlar bulmamıza rağmen, alışıldık beşiktaş olarak kaçırdık bunları biz. devrede dedik ki ah ne olur aramayalım bunları.
aradık.
rakibin düşüncesi de adeta uyku getiren bir yavaşlatma taktiği oluncada iyice aradık.
gelelim kartalın kanatlarına.
ekrem'e burdan tek söz edebiliriz, cansın ekrem.
ibo'ya ise söyleyecek yine bir söz varsa adamsın ibodur.
bir anda süperligin çılgını ilan edilen abdul kader keita'ya karşı muhteşem bir mücadele verdi.
ve kendinden tam 10 yaş küçük rakibine adeta göz açtırmadı.
ama ne zaman ki rakip futbolu çirkinleştirdi biz de orada gerildik.
keita iyisin hoşsun anladık da bırak artık bu saçmalığı.
her rakibe dirsek atmayı. ne olacak yine alacaksın ceza. olan sana olacak.
kısacası iyisiyle kötüyüsüyle 1-1'lik sonuçla biten, galatasaray taraftarına bayram ettiren, beşiktaş taraftarına ise acı çektiren bir derbi oldu.
derbilerde ne iç saha avantajı vardır ne de favori.
o yüzden içerde dışarıda biz beşiktaş taraftarı olarak kabullenemiyiz 1-1'i.
matematiksel olarak şampiyonluk iddiası bitmeden,
biz beşiktaş'ın mücadelesi de asla bitmeyecek.
insanları şaşırtmayı her zaman sevdik,
ve hasretiyle çok çile çekmeden gelen şampiyonluktan hiç haz etmedik.
ilk yarı beşiktaş'ın, ikinci yarı galatasaray'ın * oynadığı ve puanların paylaşıldığı bir maç olmuştur.
ikinci yarıda yaptığı değişikliklerle oluşturduğu kadroyu direk sahaya sürmeyen ve galatasaray'ın en iyi oynayan futbolcusu elano'yu kenara alıp onun yerine futbol özürlüsü mustafa sarp'ı koyan frank rijkaard şu dakikadan sonra ben teknik direktörüm diye gezmesin. mustafa sarp'ı madem bu kadar seviyor, evlensinler mutlu mesut yaşasınlar mınaki. nalet olsun senin içindeki mustafa sarp sevgisine.
sabri bu takıma girdiğinde ve rijkaard kendine gelip arda'yı tek forvet oynatmaktan vazgeçtiğinde çok iyi bir takım izleyeceğiz.
keita' nın ibrahim üzülmez' e attığı dirseği, ibrahim üzülmez' in keita' ya indirdiği eli, lucas neill' e verilmesi gereken sarı kartı ve mehmet topal' ın ceza sahasında indirilmesini hakemin kaçırdığı maç.
her iki takım da hırslı ve istekliydi ancak teraziye konulduğunda beşiktaş daha atak ve kazanma isteğiyle oynadı.
izmir alsancak'da izlediğim maç. maç aslında öylesine bir derbi gibi geliyordu bana madrid maçlarının ortasına denk geldiği için. yenilsek de pek önemi olmazdı yani. ama 1.yarıdaki şansımız ve 2.yarıdaki güzel futbolumuzla inönü gibi bir deplasmandan, 2.yarı oynayacağımız en zorlu maçtan, bir ton eksikle mücadele ettiğimiz bir maçtan 1 puanla, yenilmeden ayrılmayı bildik. bence bu galatasaray için, eksikler değerlendirildiğinde, çok güzel bir sonuç. yenseydik de çok güzel olurdu ama böylesi de iyi. zaten maç her iki tarafında hakkıydı. beraberlik hakkaniyet açısından iyi oldu.
maçta birinci yarı beşiktaş çok iyi oynadı, hatta bir topu çizgiden çıktı. ilk yarı şansımız yanımızdaydı. keita yine ortalarda yoktu, madrid maçınınn ilk yarısındaki gibi. 2.yarı ise galatasarayın üstünlüğü ile geçti. bundaki en önemli etken galatasarayın iyi savunması ve ileride jo gibi bir forvetin oyuna dahil olup sağa sola top dağıtıp, topu ileride tutabilmesiydi. sonrasında bir gol de geldi ama krambol bir golde yapabilecek çok da birşey yoktu sanırım. maçta galatasarayın gol sayısını arttıramamasındaki bir neden de elano ve ardanın oyundan çıkması oldu bence.
hakemler için konuşmak istemem ama, bir kaç tane pozisyonda yanlış kararlar verdiler sanıyorum. ama bunlar her iki tarafın da lehine ve aleyhineydi. beşiktaşın çizgiden dönen topu ve galatasarayyın verilmeyen penaltısı en can alıcı kararlardı.
sonuç olarak galatasaray istediği bir puanı çıkarttı inönüden. yani bir zor maçı daha yenilmeden atlattı. şampiyonluk yolunda çok önemli olan bir puanı da aldı. denizli, kayseri, madrid ve beşiktaş gibi deplasmanlardan yenilmeden çıkmak çok zor bir işte bir ton eksikle. bundan sonra galatasarayın zor maçlarının sayısı azaldı. artık beklenti sakatarın da iyileşmesi. tabi ondan da önce madrid maçını kazanmak.
not : maçı izlediğim kıbrıs şehitlerinde kavga eden bir gurup morona azcık insan olun diyorum buradan. insanca maç izleyin biraz.
Beşiktaş'ın gs'yi ezdiği, gs'nin attığı tesadüf bir gol attığı ve Beşiktaş'ın daha çok gol pozisyonuna girdiği ama maalesef kaçırdığı olaylar zincirinin sonucunda berabere bitmiş maçtır. Futbolda yenmek %30 kendi takımının iyi bi teknikle oynamasına, %30 karşı takımın kötü oynamasına %40ı şansa bağlaıdır. Bugün şans bizde sıf...ırdı :/ Futboldan anlamıyosan kötüleyebilirsin * yazıktır.
haa ayrıca keita'ya söyleyin akıllı olsun. çoluk çocuk gibi davranıyo sahada. hey allam ya. (bkz: ben buna gülerim)
edit: aramızda futboldan anlamayan ve her daim takımının en iyi olduğu şeklinde kendini kandıran saflar mevcutmuş. saflıklarının devamını diliyor gözlerinden öpüyoruz. *
galatasaray'ın kumaşının ortaya çıktıgı maçtır verilemeyen gol, direkten dönen top ve 1 puana sevinen zihniyet içine düşülmüş acziyetin en ala görüntüsüdür.
büyük takım olmak zordur, bir puana çıkmak kolay..
boş boş konuşan beşiktaş taraftarının yine sakin bir futbolla susturulduğu maçtır.aradaki kalite farkını görmek için miyop olmaya gerek yoktur zekice top oynamıştır galatasarayve çok kaliteli oyunculardan kuruludur.
ikinci yarıdaki güzel oyununu golle süsleyen galatasaraykontra ataklarla oynarken yine boş bir duran toptan gol yemiştir,helal olsun demekten başka birşey düşmez bizlere.
sen git hafta içi dünya devi atletico madridden avantajlı skorla dön sonra gel en zor deplasmandan 1 puanla dön.
sabri'yi eleştirirdik felan ama onun depar atışını özledim be abi. keita'ya yardım edişini, hatta gereksiz çalımlarını bile özledim. sabri bir an önce lazım bu takıma. uğur iyi çocuk ama keita ile iyi ilişkiler kuramıyor. keita'ya yardım etmesi gerekir ama yapamıyor.
hakan eski hakan değil. tamam çok hata yapmıyor ama biraz daha aktif olması lazım.
barış mücadele ediyor tamam ama bu takımın topçusu değil bence. yetenek yok. top sürmeyi, çalım atmayı beceremiyor bu adam. yinede saygı duyarım lakin üzülerek söylüyorum gerçekten bu takıma yakışan bir futbolcu değil.
keita iyi mücadele etti fakat birşeyler eksik hala. dediğim gibi onun arkasına sabri lazım.
arda'ya gelince; arda yavaş oynamayı bırakmalı. bugün uyuz etti beni. ayağında gereksiz tuttu topları, çok ağır hareket etti topla beraber. golüne gelince; golü güzeldi.
santos'un hala birşeyini göremedim. sürekli geriye dönüyor. özgüven eksikliği var sanırım. zamanla göreceğiz.
jo'da santos gibi. özgüven eksikliği var. henüz zamana ihtiyaçları var bu ikisininde.
elano yavaş yavaş artık iyi işler yapmaya başladı. ben çok umutluyum ileri ki maçlar için. umarım boşa çıkarmaz.
mehmet topal'da eski topal değil. çok fazla geriye doğru oynuyor diyeceğim ama genel olarak bu var takımda. ben bunu çözemedim. defansa dönüyorlar sürekli. defans hattı da gereksiz yere paslar yapıp, gereksiz top kayıpları yapabiliyor. kademelerde felan iyiler ama bu gereksiz paslaşmaları çözemedim ben.
caner trabzon maçındaki oyununu aratıyor biraz.
mustafa sarp'ı bu maçta pek izleyemedik.
ve leo; leo yediği gol harici iyiydi. tek istediğim her topu yumruklamasın.
galatasaraylıların maçın sonucuna bi hayli sevindiklerini ve sonuçtan mutlu olduklarını gördüğümüz maç. beşiktaşla berabere kalmak kendilerini mutlu etmiş. varın buradan maçın nasıl geçtiğini siz tahmin edin. fazla söze gerek yok.
penaltı pozisyonuyla ceza sahasının dışındaki bir pozisyonu bir tutan insanların yorumlamaya hakkının olmadığı maç. hakemin en büyük hatası galatasaray'ın penaltısını vermemesidir.
her iki takımın da mantalite olarak fenerbahçe nin ne kadar gerisinde olduklarını ispatlamaya çalıştıkları maç. fenerbahçe bugün barcelona ile oynasa çıkıp kendi futbolunu oynar. rakibe göre taktik belirlemez. ama bugünkü maçta her iki takım da bir birinden korkuyorlardı. maç 3 dakika uzadığında beşiktaş seyircisi bunu az bularak protesto etti ama o 3 dakikada galatasaray bastırdı. ilk yarıda beşiktaş rakibi baskı altına alınca ikinci yarıda oyun anlayışını tamamen değiştirmiş bir galatasaray izledik. maça niye kendi oyununu kabul ettirerek başlamadı galatasaray, bunun tek açıklaması var, adını yazamadığım teknik direktörleri rakipten çekinmiş.
ilk yarı harika oynayan beşiktaş'lı futbolculara devre arasında mustafa hoca rezene çayı falan vermiş olmalı çünkü iki devre arasında bu kadar fark olması normal değil.hani mustafa hoca'nın hesaplarına göre galatasaraylı futbolcular ikinci yarı yorulacak,beşiktaş da bobo,nihat,yusuf vb.oyuncularla galibiyete uzanacaktı.ne oldu da yorulan biz olduk?niye çöktük böyle anlamak mümkün değil.şu şapkadaki tavşanların nesli tükende de bizim de kanser olma ihtimalimiz ortadan kalksa.ya sabır!
