hak ettiği ilgiyi göremeyen organizasyondur. ayrıca radyolarda gerekli gereksiz bir çok maç yayını yapılırken, en azından milli takımın maçlarının bile yayınlanmaması ilgiçtir.
olimpiyat finalleri olmadığı için özellikle büyük takımların yıldız oyuncuları tarafından biraz kenera itilmiş, hor görülen organizasyon. kaan kural bu konuyu güzel açıklamıştı geçen gün.
maskot olarak neden genis boynuzlu afrika mandasini sectiklerini dusunuyorduk ki dediler kedi o.
biz burada 20 kisi onun herhangi bir yerini kediye benzetemedik.
salakca olmus az biraz.
maçlardan birine bile gitmeyip, "hebele hübele, şöyle kötü, böyle rerörerö" diyenlerin çarpılacağı organizasyon. bir maça gidin de görün, ne kadar çok hazırlanılmış. öyle televiyondan izlemekle olmuyor.
evet, ben de bugünkü arjantin - angola maçına gittim. atmosfer çok hoştu. şampiyonanın kapasitesi en az salonu olan kadir has spor salonu, şampiyona için muhteşem bir biçimde hazırlanmıştı. seyirci, kayseri gibi basketbola ilgisi düşük bir şehir için yeterliydi. özellikle alt taraflar tamamı ile doluydu.*
animatör -ya da her neyse- abimizin seyirciyi coşturma çabası görülmeye değerdi. molalarda, çeyrek ve devre aralarında sahne alan fiba dans ekibi, tek kelimeyle müthişti. bir de molalarda felan garanti'nin adını hatırlayamadığım bir oyunu, pek güzeldi. kameranın denk geldiği bir seyirci, "yanındakini öp", "dans et" ve "el salla" komutlarından birini uyguluyordu. yani, şöyle söyleyeyim; maç haricindeki, tüm organizasyonlar mükemmeldi, sıkılmıyorsunuz asla salonda.
maça gelince, arjantin gibi ekol bir ekibi izlemek zevk verdi. ilk periyotta başa baş geçen mücadelenin ardından arjantin, ikinci çeyrekte gerçek oyununu gösterip farkı açtı.
üçüncü çeyrekte arjantin'in sayı bulma konusunda sıkıntı yaşaması farkın üçe kadar inmesine yol açtı. ama dördüncü periyotta yeniden oyuna giren luis alberto scola, oyuna büyük katkıda bulunup farkın 21'e çıkmasında büyük rol oynadı ve 35 sayıyla maçın en skorer ismi oldu.
kısacası salondaki her şey harikaydı. ön yargıları olup "ben gitmem hacu, güzel olduğunu sanmıyorum" diyenleri dahi tatmin edecek düzeyde hazırlanılmış. gidilmeli.
maç sonrası, salonun dışında yapılan havai fişek gösterisi ise maç çıkışı seyircilerin maçtan aldığı zevki katladı. harikaydı.
düşünüyorum ki, 10 yıl önce kayseri'de, türkiye'de böyle organizasyonların düzenlenmesi bir hayalden ibaretken, neden şimdi köstek olunuyor? mutlaka gidip, basketbol sevilmese bile ülkeye destek amacıyla orada olunmalı.
bu organizasyonda emeği geçen herkese de teşekkürlerimi sunuyorum.
not: biletler, herhangi bir maç için değil, günlük. girdiğiniz bir maç sonrası, diğer maçı da seyretmek istiyorsanız, gişelerden bileti aktivite edip yeniden o maçı izleyebiliyorsunuz.
3.Günün rengi Yeşil, gerçi istanbul tamamen yeşil'e boyanmış durumda, slovenler inanılmaz renk kattılar şehire.
--spoiler--
Dünya gözüyle bir Balkan Derbisi izledik ya, ölsekte gam yemeyiz artık. ipekçi'nin tarihi günlerinden birini daha yaşadık açıkçası. Keşke Hırvat taraftarlar da biraz fazla olsaydı da tam anlamıyla şölen havasında yaşasaydık dünü.
Slovenya - Hırvatistan arasındaki rekabet, Fenerbahçe - GS gibi. Gerçi ben Sloven seyircilere sorduğumda Türkiye -Yunanistan benzetmesi yaptılar ama ben onlara Yunan taraftarların, sizinle Hırvatlar'ın yaptığı gibi bizimle kol kola maç izlemesi imkansız dedim.
--spoiler-- http://furkanzengin.blogspot.com/2010/08/3-gunun-rengi-yesil.html
--spoiler--
Brezilya son topu kullanabilseydi tam manasıyla yeşil olacaktı.Brezilya yenilmesine rağmen Amerika'nın savunma zaaflarından çok iyi yararlanarak diğer takımlara sinyali verdi.Gerçi grupta kalan maçlarda iran ve Tunus zorlayamaz Amerikayı ancak ilerleyen turlarda daha fazla zorlanacaklar.Arjantinli koç gene başarıyordu ama bu sefer olmadı.Çok çok önemli iki pota altı oyuncusundan eksik çıktığı maçta Splitter'la bile Amerika'ya kafa tuttular.
--spoiler-- http://furkanzengin.blogspot.com/2010/08/brezilya-sinyali-verdi.html?spref=tw
turnuvada yıldız yok diyorlar. sayı krallığı sayfasını açtım az önce. sıralamada yer alan isimleri yazıyorum. luis scola, linas kleiza, kevin durant, jianlian yi, carlos delfino, ersan ilyasova, navarro, spanoulis, monya, billups, david andersen, rudy fernandez, mark gasol, hidayet turkoglu, oberto, diamantidis, machado, schortianitis...
gruplarda oynanan 3.maçlar sonucunda türkiye şu ana kadar bütün takımlar arasında en az sayı yiyen takım konumunda. 168 sayı ile 1. konumdayız. 2.sırada 188 sayı ile fransa, 3.sırada ise 192 sayı ile avustralya bulunuyor.
averaj olarak ise; 1.sırada sırbistan(+92), 2.sırada türkiye(+59), 3.sırada ise abd(+52) yer alıyor.
yunanistan ise 3 maç sonucunda 0(sıfır) averaj ile ilginç bir istatistik yakalamış oldu. (237/237)
"biz organizasyon yapamıyoruz yea, koyayım sizin düzenlediğiniz turnuvaya" diyen bazı kişileri göt edecek şampiyonadır.
dediğimi yine söylemek istiyorum, 10-15 yıl önce bu tür organizasyonların türkiye'de düzenlenmesi yalnızca bir hayalden ibaret değil miydi? evet, öyleydi.
peki, böylesine muhteşem bir organizasyon ülkemizde düzenlenince neden çok fazla eleştiriliyor?
ne diyeyim, çelişken adamsınız vesselam.
edit: hayır, hakaret edecğim artık size, tutamıyorum kendimi.
4/4 ile başladığımız şampiyonadır. #fiba2010 u trending yapma gayretleri sürmektedir. Bu arada twitter/ersien ekleyiniz.
Benim açımdan çok güzel geçen şampiyonadır ayrıca. Tribünde yer göstermekteyim. Farklı milletlerden insanlarla iç içe olmak pek iyi, pek güzel.
Editingen : Ahanda sözlükteki yunanı buldum! Eksile ama ispanya da sizi eksiliyecek! Moraller gayett iyi.
şampiyona'ya hangi ülkenin ne ölçüde ilgi gösterdiğini anlamak adına fiba internet sitesi ziyaretçi istatistikleri:
1. amerika b.d. yüzde 13
2. türkiye yüzde 10
3. yunanistan yüzde 9
4. ispanya yüzde 5
5. almanya yüzde 5
6. lübnan yüzde 4
7. iran yüzde 4
8. arjantin yüzde 3
9. litvanya yüzde 3
10. filipinler yüzde 3
ayrıca fiba.com geçtiğimiz hafta lübnan'da en çok ziyaret edilen 47. , litvanya'da 207. , porto riko'da 273. site oldu.
