120. dakikada tuncayın uzaklardan tribüne gönderdiği şutta bütün ülkenin tuncay'a enteresan küfürler savurduğu maçtır. neyse ki semih golü attı da tuncay'ı kurtardı.
hırvat bir arkadaşımın bana "hırvatistan tarihinin en acı olaylarından biri"diye açıkladığı maç.semih'i hiç bir hırvat ömrünün sonuna kadar unutmaz diyede ekledi.
yaşanmış gerçek olaydır.
baba,oğul maç uzatmalara giden maçta yalnız kalmıştır.ve hırvatistan-türkiye maçı izlenmektedir.
baba:dakika 115 bu maç 0-0 bitmez gibi duruyor,yiyeceğiz şimdi bir tane.
oğul:(iyimser bir tavırla)yok ne olacak baba en fazla 0-0 biter hırvatların gol atacağı yok zaten ama biz atabiliriz.
baba:iyi sen izle ben bi çay alayım.
baba 4 dakikalık gecikmeyle gelir ve odaya girdiği sırada spiker"aman Rüştü" diye bağırmaktadır.Hırvatistan klasnicle 1-0 öne geçmiştir.elindeki çay bardağını yere fırlatan babadan enteresan küfürler gelmeye başlar,oğul ise şoktadır.
baba:allah senin belanı versin.ulan gelmişin 45 yaşına hala kaledesin...o.ç.........s......evladı......
oğul:ne yaptın Rüştü aman ne yaptın baba kim temizleyecek burayı..
baba:s*ktir et zaten yeniliyoruz ben yatıyorum,sen hem maça bakıp hemde temizlersin.
120+1 oynanıyordur ve maçı o anda anlatan spikerimiz,2010 yılında murat murathanoğlunun kerem tunçeri vari bağırmasının ilk örneğini "semihhh,semih" diyerek vermiştir.maç 1-1 dir.baba yatmaktan vazgeçmiştir.
oğul:gollll.
baba:goll aslanlarım benim!! ben biliyordum zaten Türkün gücü bu işte..aslanım semih
ve maç biter penaltılara geçilir.5 dakika içinde 70 milyonun sülalesine sıraladığı rüştü artık kahramandır.ayrıca o gece sevinçten geç vakte kadar uyunulmamıştır.baba o gazla yere fırlattığı çayın kirlettiği alanıda temizlemiştir.
bu ve bunun gibi olaylar binlerce ailede yaşanmıştır o gece.ortak değerlerimiz tekrar birleştirmiştir türkü de,kürdüde,ermenisini de...
yıllar asırlar geçsede unutulmayacak maçtır. maçı maltepe meydanında kurulan dev ekrandan izliyoruz ana-baba günü. ayakta statda mac izler gibi yırtıyoruz kendimizi. uzatmalar gayet iyiyiz derken rüstü nün bir anlık hatası kafa ve gol. aman allah ım o an hani olur ya insan şok gecirir resmen soka girmiştik. gectim bi arkadasla bi kosede coktuk kaldık.diger arkadaslar napıyor haberim yok:D bi sigara cıkardım yaktım. oturdugum yerden soyle aralardan hırvatistan atagını gordum ofsayt olmus. rüstü kullanıcak.dedim bi kalkayım arkadas hala oturuyor. orta geldi hiç unutmuyorum ellerim birbirine baglı. top sekti .-ulan hadi ne oluyo derken topun saliselik bi anda üst aglara cakıldıgını gordugum anda saga sola kosmaya basladım tanımadıgım bir cocugun sırtına atladıgımda cocugun yüzündeki ifade yide unutamam. kendimi yerlere atıyorum çimlere atıyorum tanımadıgım insanalr kosup sarılıyoruz birbirimize. bütün bunlar bittikten sonra yaktıgım sigaranın sönmüş bi sekilde hala elimde olması dikkatimi çekmişti:D sonra penaltılar ama yüzde yüz olur ya oyle eminiz.hiç yapcagım birsey degildir ama bizim atıgımız penaltılara bakamıyorum. ve sonra rüstü kurtarıyor saatlerce süren eglenceler. hayatımda yasadıgım uefa finali,ceyrek final,2002 dünya kupası vs vs. hiç bir macta yasadıgım sevinci semihin golundeki sevince degismem.
yediğimiz golden sonra salondaki halıya kafayı bayılmış gibi koyduğumu, annemin ahlarını vahlarını hatırlıyorum dün gibi. boktan bir kademe hatasından golü yemiştik, hakemin o amına koduğumunun düdüğünü bekliyorduk bütün salon. sonra rüştü attı, atabileceği yere kadar, bir hırvat defansı uzaklaştıracaktı derken, semihin önünde kaldı, 100 kere uğraşsa atamayacağı golü attı.
bi' kanepenin arkasına zıplayıp, boğazımı sikip atana dek bağırdığımı hatırlıyorum en güncel hali olarak. 3-4 saat boyunca alkolün dibine vursam bile, kalp atışlarıma rağmen uyuyamadığımı hatırlıyorum hep.
o günü yaşatan bütün milli takım ekibine teşekkürü borç bilirim hala.
uzatmalara gitmesi sebebiyle, son minibüsü kaçırmamak için sonunu radyodan dinlemek zorunda kaldığım ve semih'in golünü minibüsün tepesine çıkarak kutladığım maçtır.
türkiye - çek cumhuriyeti maçı müthiş bir final ile geride kalmış ve milli takım hırvatistan ile eşleşmiştir. viyana'da yaşayan bir türk olarak bu maçın önemi daha da bir fazladır benim ve benim gibiler için.
maç viyana'da oynanacaktır ve viyana'da türkler kadar olmasa da çok sayıda hırvat yaşamaktadır.
benim gibi bir çok türkün ya arkadaşlarından biri hırvatdır yada çalıştığı iş yerinde mutlaka bir hırvat vardır.
çek cumhuriyeti maçı bitmiş ve ertesi gün işe gidilmiştir.
beklenildiği gibi hırvat arkadaş görür görmez maç mevzusunu açmış ve "buraya kadarmış dostum, sizin için üzgünüm" demiştir.
cevap verilmemiş "sahada konuşmayı biz daha çok seviyoruz" diyerek konu geçiştirilmiştir.
günler boyu durmadan "sizi yeneceğiz" falan gibi cümleler duydum.
biz nasıl takımımıza güveniyorduysak onlar da takımlarına aynı şekilde güveniyorlardı.
fakat onun o lafları beni günden güne daha fazla sıkıntıya sokuyor ve yenilirsek bunun dilinden durulmaz diye düşünüyordum.
maç günü gelmişti ve her yerde türk ve hırvat formalı insanlar görmek mümkündü.
maç bileti bulamadığımız için teyzemlere gitmeye karar verdik.
teyzemler viyana'nın "küçük istanbul" diye tabir edilen semtinde oturuyorlar.
oraya yaklaştıkca heyecanımız daha da artmıştı ve yolda hırvat görmek pek mümkün değilken her yer kırmızı beyazdı.
"türkiye" "türkiye"sesleri yankılanıyordu ana caddelerde, ara sokaklarda.
bir tır görmüştüm o gün hiç unutmam. arka kasası olmayan bir tır.
önüne devasa bir türk bayrağı asmış ve o inanılmaz yüksek sesli kornasıyla turlar atıyordu.
teyzemlere gidilmiş balkona hemen türk bayrağı asılmıştı.
çay kahve sohbet derken maç saati gelmiş ve ekranın karşısında kilitlenmiş maçı izliyorduk.
maçın hakimiyeti hırvat takımındaydı fakat maç daha fazla orta saha mücadelesi olarak geçiyordu.
hırvatların tehlikeli ataklarında yüreklerimiz ağızımıza geliyor pozisyon geçtikten sonra derin bir "oh" çekiyorduk.
dakikalar 115'i gösterdiğinde heyecana daha fazla dayanamayıp balkona çıktım ve bildiğim tüm duaları etmeye başladım.
"allah'ım bu maçı alalım sonra elenirsek elenelim ama şu maçı alalım sen yardım et" diye dua ettiğimi dün gibi hatırlıyorum.
birden içerden küfürler duyuyordum ve "ah bee" gibi sesler geliyordu içerden.
anlamıştım gol yediğimizi. dünya başıma yıkılmıştı. son dakikada haketmiyordu bu takım elenmeyi.
evet belki iyi oynamamıştık ama bu şekilde haketmiyorduk elenmeyi.
o ara eniştem elinde bir makas ile çıkmıştı balkona ve bayrağın asılı olduğu ipleri kesmeye çalışıyordu sinir ve öfke ile.
ve birden içerden "goool" diye bir ses geldi. alkışlar bağırışlar duyuluyordu.
girmiştim odaya ve semih'in sevindiğini görünce daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlamıştım.
o kadar dolmuştum ki o kadar sıkmıştım ki kendimi o an bıraktım kendimi. inanmak istiyor fakat inanamıyordum bunun bir rüya olmasından korkuyordum.
ben kendime gelene kadar penaltı atışları başlamıştı hemen çıktım balkona ve dua etmeye tekrar başlamıştım.
izleyemezdim cünkü dayanamazdım o heyecana.
ve bitimişi artık yarı finale gidiyorduk.
gözlerimden yine yaşlar döküldü ve kaçarcasına evden çıktık ve meydana gittik.
her yer kırmızı beyazdı meşaleler yanıyordu davullar zurnalar çalıyordu.
halaylar çekiliyordu tam bir bayram yeriydi.
belki zamanında viyana'yı atalarımız feth edemedi fakat onların torunları o gün viyana'yı türkiye'ye çevirmişti.
o gün yine yeniden ve tekrar gurur duydum türklüğümle ve haykırdım: ne mutlu türküm diyene.
3 seneyi geçti bu maç olalı. hala dün gibi hatırlıyorum. bizim evin karşısında çay ocağı vardı, küçücük çay ocağına mahallenin tüm adamları toplanmış maç izliyor, ben de evden izliyorum. beraber uvvv, hasiktir onu mu atamadın falan yapıyoruz; kapı pencere açık sesler çok rahat duyuluyor. dakika 119'muydu 120'miydi gol yedik. insanlar bağıra bağıra çay ocağından ayrılıp evine gidiyor, aynı zamanda da rüştü'ye sövüyolardı. ne anasını bıraktılar ne avradını orda. ben de balkona çıktım. 30-40 saniye olmadı goool diye bağırınca millet aynı adam çay ocağına doğru koştu, arada cadde vardı adama minibüs çarpıyodu az kalsın zor fren yaptı belki de çarpmıştır; çok gülmüştüm çok mutlu olmuştum o gece.
türk futbolunda unutulmazlardandır, benim için de öyle. yediğimiz golden sonra kafedeki herkesin içeriyi boşalttığı, sadece benim ve tanımadığım 3 adamın orda kaldığı akabinde o 3 adamla deli gibi sevindiğim maçtır. bugün belki aynı mucizenin olması çok zordur ve hatta hiç birimiz inanmıyoruzdur ama olası bir 3 farklı galibiyetten sonra o günkünün 4-5 katını yaşayacağımız kesin. onurunuz için, ülkeniz için savaşın.
inancın nelere kadir olduğunu gösteren maç. inanç derken dini düşünmeyin arkadaşlar. penaltı kullanırken hırvat oyuncuların suratına, bir de bizimkilerin hareketlerine bakın.
ama geçmişe bağlı olmak üzücü bir şey. keşke devamı gelse idi.