futbolda rakamların her zaman doğruları söylemediğini bizlere gösteren maçtır. chelsea'nin bu sezon hiç yenilmemesi ve turnuva boyunca sadece 2 gol yemeleri gibi bir çok istatistiğin çöpe atıldığı güzel bir geceydi.
fenerbahçemiz yine alışık olduğumuz senaryoyu tekrarladı yani kendi kalemize atılan golle maglup duruma düştük. fakat bu sefer bizleri şaşırtan yenilen golden sonra takımımızın iyi futbol sergileyememesi oldu. özellikle maldonado'nun çok defansın içine girerek oynaması ve alex'e de iyi markaj yapılınca o bilindik pas organizasyonlarının hiçbirini yapamadık. tabi bu dakikalarda volkan da üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve takımı oyunda tuttu.
ikinci yarıda ise takımımız kanat organizasyonu ve kazanılan kornerlerle kıpırdanmaya başladı bu bölümlerde zico'nun iyi gününde olmayan uğur'u çıkartıp kazım'ı alması oyunun kilit noktalarındandı ve sonunda beklediğimiz golü bulduk. fakat golü attıktan hemen sonra ballack'ın pozisyonunda volkan mükemmel bir hamleyle topu çıkardı ve bu pozisyondan sonra takımımız iyi paslaşarak hücumlar geliştirdi ve deivid'in akıllara zarar golüyle kadıköy'deki geleneğimizi sürdürdük. (bkz: no way out)
bu maçta gördük ki fenerbahçemiz maçın önemli bir kısmını iyi oynamadığı bir şampiyonlar ligi maçında bile (üstelik rakip chelsea) maçı döndürebiliyorsa bu takıma saygı duymak gerekir. tabi ki bu seviyeye gelmek büyük bir sabır işiydi ve bunun sonunda sahadaki başarıyı görmek bizler için en büyük mutluluk. eminim ki fenerbehcemiz londra'da da elinden gelenin en iyisini yapacaktır.
star tv nin satışının yeniden ne kadar yanlış bir olay olduğunu gösteren maç.
bilirsiniz star tv tmsf nin satışıyla doğan grubuna katıldı ve medyada ki tekelleşme yeniden tartışılmaya başladı. elbette ki bende bu satışı desteklemeyenlerdenim yani bakınca gördüğümüz gazete ve televizyonlar aydın doğan ın sesi olması çok iç açıcı bir hadise değil ve çok sesliliğe ağır bir darbe. ancak olayın bir de şu yani var ki bu maç ile yeniden ortaya çıktı, ilker yasin gerçeği. efem bu adam kanal d nin gediklisiydi ayda yılda kanal d de milli maç veya hazırlık maçı falan olurdu duyardık sesini ama star tv satışından sonra bu adam şampiyonlar ligi maçlarını yorumlamak için ekibe katıldı ne de olsa aynı kişinin kurumları. ve fakat maçı izleyenlere futboldan ne kadar anladığını gösterdi. sevilla maçında yaşanılanları bir kenara bırakırsak chelsea maçında isyanlara sürükledi emre tilev ve ertem şener bile artık kimi zaman kaale almaz tutum sergilediler ki bence çok normaldi. yılların tecrübesi falan diye saygı duyuyolar arada soru soruyolar falan ama adamın verdiği saçma cevaplardan sonra hiç sözü uzatmadan başka tarafa döndüler.
fenerbahçe yenik duruma düştükten sonra chelsea yi öve öve bitiremeyen, yere göğe sığdıramayan fenerbahçe sorulduğunda bile chelsea çok iyi, mükemmel diye cevaplayan bu adam maç sonuna doğru kaypaklığını ortaya koyarak galibiyetin mimarı konumuna gelmeye de çalışarak galibiyet sevinci yaşamaktansa hırs küpü olmama sebep olmuştur.
fenerbahce futbol takımının bileğinin hakkıyla kazandığı karşılaşmadır. chelsea li futbolcular önemsememiş, dalga geçmişler, ingilterede 5 atarlarmış ne gam. fenerbahce öyle ya da böyle dünyanın en pahalı futbol takımını 65 ile 85 dakika arasındaki oyunuyla şaşkına çevirmiş ve maçı söke söke kazanmıştır. 20 dakikalık oyunla dünya devi bir takımı mağlup etmek hem de geriden gelip mağlup etmek her yiğidin harcı değildir. ve fenerbahce londra da kolay pes etmeyeceğini göstermiştir.
saat 2de stadın kapısında beklemeye 5:30da içeri girip 4 saat 15 dakika da içeride beklemeye fazlasıyla değmiş torunlara anlatılacak bir maça şahit olmanın hazzıyla gözler dolmuştur. ilk kez fenerbahce nin bir maçına gidiyordum ve bu çeyrek final karşılaşmasıydı bundan daha büyük bir olay yaşayamazdım ömrü hayatım boyunca. almanyadan isviçreden kıbrıstan ve dünyanın dört bir yanından gelenleri görünce böyle bir başarıya ne kadar susadığımızı anlamış ankaradan değil dünyanın öbür ucunda olsam yine gelirdim dememe sebep olmuştur. futbolcular tvdeki gibi boncuk kadar görünecek sanırken kanlı canlı 40 metre -belki de daha az- mesafede görmek ayrı güzellik. maçın başlamasıyla kulakları sağır eden tezahurat ve ıslık yerini 13. dakikada deivid in kendi kalesine attığı golle birlikte yerini derin bir sessizliğe bırakıyordu. sadece amigoların çaldığı davulların sesi vardı 55 bin kişilik statta ama kısa sürdü bu sessizlik ve tribünler tekrar yavaş yavaş hareketlenmeye başladı ama 45 dakika boyunca hiç pozisyon üretememiz herkesi umutsuzluğa sürükledi ve sevilla maçının aksine bu maçı çeviremeyiz havasına bürüdü kimse itiraf etmek istemese de. ikinci yarıda biraz hareketlendi takım ve taraftar. colin kazım ın girip o muhteşem golü atmasından sonra tamam bu maçı alacaz sesleri yükseldi taraftarlardan. artık herkes bir gol daha atacağımızı biliyordu ve golden sonra 20 dakika öyle bir baskı kurdu ki fenerbahce ve biz yani taraftar chelsea neye uğradığını şaşırdı. sarı lacivert şampiyon fener dörtlüsü ve o muhteşem deivid golü. allahım bu bir rüya olmalı çığlıkları arasında göz yaşlarına dem vurmaya çalışarak çılgınları gibi sevinmek. ve 90 dakika sonra bitmek bilmeyen 3 dakikalık uzatma. mehmet in deivid in hakeme bitirmesi için yaptığı el hareketleri taraftarın dualarıyla maçın sonu. ve konfeti yağmuru. teşekkürler fenerbahce bana yıllarca çektirdiğin çileleri dertleri dalga geçilmeleri hepsini unutturup böylesine güzel bir gece yaşattığın için.
migros üstdeydim o akşam , chelsea ş.liginde o sezon bu maçtan önce toplam 2 gol yemişti yanılmıyorsam, biraz zor yeneriz heralde lan görüşüyle gitmiştik, ama maç başladığında herşey değişmişti tribünlerdeki o atmosfer oyuncularıda galibiyete itti. ağzımızdan tükürükler fışkıra fışkıra hırsla bağırıyorduk.deivid'in golünden sonra yaklaşık bir 10 sıra düşmüştük ne günlerdi yahu.sabah sabah aklıma geldi bak hiç unutmamışım.3 sene geçmiş üzerinden üstadlar.
edit: özelden "neden" diye soranlara ve sormak isteyenlere topluca cevap verelim. kulüpler bazında en büyük kupa hangisi? şampiyonlar ligi. en iyi derece ne? (şampiyonlar ligi adıyla) çeyrek final. en iyi performans fenerbahçe'ye ait. işkembeden sallamakla olmaz ayrıca bir şeyi çok söylemek o şeyin gerçek olduğunu göstermez.
ne tüm büyük takımların angarya olarak gördüğü uefa kupası, ne özel bir kupa olan süper kupa, ne de eski şampiyon kulüpler kupası; şampiyonlar liginin ekonomik büyüklüğünün ve prestijinin yanında söz konusu edilecek şeyler değildir.
bir gün biri çıkar "avrupa da kupa alan 3 takımımız var. fenerbahçe ve sarıyer balkan kupasını aldı, galatasaray da uefa'yı" der. ona cevap verirken beni anlarsınız.
febe'nin 2-1 kazandığı rövanşını ise 2-0 kaybettiği maç. türk futbolunun geldiği en üst nokta diyen arkadaşa ise sorularım var 2000-2001 sezonunda galatasaray şampiyonlar liginde çeyrek final oynamamış mıydı? yine bir şeyi sizden önce yaptık. ayrıca galatasaray manu'yu elediği sezon şl'de son sekize kalmış ancak o yıllarda şl 4'erli iki gruptan oluştuğu için bu çeyrek final olarak sayılmamıştır. yani mesele son sekize kalmaksa iki kez yapılmıştır. yani yine tuttunuz çocuğu.
o sıra üniversitede son sınıf öğrencisiyim.
4 nisan da da çalıştay düzenliyorduk. bende başkandım o sıra...
neyse gün geldi açılış konuşmasını yapıyorum lakin sesim kız gibi.
kısık ve ince...
tabi hakim olamıyorum salona doğal olarak.
içimden ah be fener derken dışımdan da başladım konuşmaya, konuşma metnimi değiştirerek.
arkadaşlar sesim kısık.
biliyorsunuz evelsi gün emperyalist ingiliz takımı ve onun başkanını perişan etmiştik.
kahrolsun emperyalizm...
gibisinden konuşmama neden olmuştur bu maç.
sesim kısıldığı yanıma kar kalmıştır.
yani o yüzden tüm galatasaraylıları real karşısındaki heyecanı karşısında anlayışla karşılıyorum.
efendim Fenerbahçenin 2- 1 kazandığı harika bir maçtı. özellikle deividin golleriyle coşmuştuk. bazıları da( rakip takım taraftarları) hasedinden çatlamıştı. fenerbahçeliler için en anlamlı akşamlardan biriydi. o gün hatırlandıkça, fenerbahçenin istediği zaman neleri başarabildiğini gözler önüne sermiştir. fenerbahçeliler için unutulmaz bir tarih...