Bursa'da çalıştığı büfede izinsiz olarak 2 liralık sütlacı yiyen garson tazminatsız kovuldu. iş Mahkemesi'nin "güveni kötüye kullanma" kararı verdiği davada Yargıtay tazminatsız kovulma kararının ölçülü olmadığına hükmetti.
Keşke o iki liranın parasını verseymiş ya da izin alsaymış. Yani sonuçta bugün izinsiz iki liralık sütlaç yiyen yarın başka bir şey de yapabilir. Yoksa işveren o iki liracık sütlacın derdine düşmez.
Ayrıca cafeler restoranlar falan kapalı değil mi ne garsonu bu?
Sorun, iki lira, beş lira değil, buna teşebbüs etme hadisesidir.
Bugün sütlaç, yarın çocuğum aç deyip, kasadan para mı yürütecek, bu mudur yani?
Masum ve iç acıtan bahaneler ya da nedenler bulmak, üretmek, olayın çirkin ve rahatsız edici yönünü örtmez hiç kusura bakmayın.
- haberiniz olsun, kan şekerim düştü, az evvel sütlaç yedim diyen birine, sığırlık edebilecek insan az sayıdadır.
Velev ki etti, bağırır, çağırır, ama iş, mahkemelere, işten çıkarma boyutuna gelmez.
Var bi bit yeniği, bana öyle geldi.
20 yıldır çalışıyorum. Şimdiye kadar çalıştığım hiçbir yerde kimsenin bir kuruşuna tenezzül etmedim ama tazminatı vermemek için 2 liralık sütlacı bahane eden adam net orospu çocuğudur.
detaylarını bilmemekle beraber burada asıl mevzunun 2 liralık (nerdeyse gidip bizde alalım) sütlacı yemek değil iş veren ile işçi arasında bulunması gereken güven ilişkisinin işçi tarafından sikilip atılması olduğunu söyleyebiliriz.
Not: Burada iş verenin laz olmadığı varsayımıyla söylüyorum bunu.