1978 de 45 günlük sözde eğitimle öğretmen oldular, istisnaları hariç, çoğunun (afedersiniz) götü kalktı, kendilerini bir .ok zannetmeye başladılar, gerçek öğretmen lisesi ve eğitim fakültesi mezunu adam gibi öğretmenleri ezerek önlerine geçtiler, çoğu asabiydi, sinirliydi, çocuk-genç psikolojisinden anlamayan, öğretmenliği kendi egolarının tatmini için araç olarak kullanan, eğitimsiz, bilgisiz, kültürsüz kişilerdi. Bir de bunların üzerinden 12 eylül 80 darbesi sonrası asker geçti, daha da çekilmez hale büründüler.
bir neslin ağzına sıçtılar, bugün memleket bu halde ise onların eseridir, çoğu bugün emekli çok azı da emekli olmak üzere, o zaman ki öğrencilerinin bir kısmı bugün öğretmen olmak için kadro bekliyor, kndileri hazırlopa kondu, bugün öğrencileri sıkıntı çekiyor.
iyi bok yediniz, ama öbür tarafı var bu işin, bu kadar insanın eli yakanızda olacak, içinizden bazılarınız erken mefta oldu bile, şu anda onlar ne haldeler bir düşünün, sıra size de gelecek az kaldı.
edit: lafım o çoğunluğa, yoksa istisna olan, öğretmen olduktan sonra gerçek öğretmenliğin hakkını sonuna kadar veren, öğrencileri tarafından bugün sevgi ve saygı ile anılan o istisnalara kesinlikle sözüm yok, yaşıyorlarsa ömürlerine ömür, ölmüş olanlara da rahmet diliyorum...
o yıllarda bu zihniyet ve politika eğitim sistemimizin içine etmişti. şimdi ise bunun farklı bi versiyon ekonomimizin içine edecek. bırakın da herkes işini yapsın.
"eğitim sisteminin içine etmektir." diyemem. çünkü şu anda atanan öğretmenlerden bin kat daha iyi öğretmenler yetişmiştir ve görev yapmıştır. eğitim fakültelerinde öyle tipler var ki insan bu insanlar mı yetiştirecek gelecek nesili demekten kendini alıkoyamıyor. en azından o zaman görev yapan o kıymetli insanlar mesleklerinin ve sorumluluklarının bilincindeydi.şimdi ise herkes de bir "ben parama bakarım gerisini boşver" tavrı hakim. zaten çoğu aslında başka bölümler hayal edip seçenekleri kalmayınca zoraki eğitim fakültelerini tercih etmiş adamlar.hele bir de içlerinde pdr okuyanlar var ki sormayın. daha kendi psikolojik sorunlarını çözememiş başkasına nasıl rehber olacak anlamış değilim. yani işin özü sözlük, o kadar eğitim de versen ne bu öğretmen adayları değişiyor ne de bu eğitim sistemi. çağ ilerliyor, eğitim geriliyor. zaten ülkemin ilerlememesinin yegane sebebi de bu. eğitimi çağın gerisinde kalan hiç bir ülke ilerlemez.
çoğu sosyalist kökenli olan öğretmenlerdir. 1977 seçimlerinde sol chp'den büyük taleplerde bulunarak oy kullanmıştı. ecevit hükümeti işbaşına gelir gelmez belirli bir entelektüel seviyesi olan lise mezunu binlerce solcuyu öğretmen yaptı on binlerce sağcı öğretmeni memleketin başka taraflarına sürdü. chp'nin sosyalist sol adına tarihi boyunca yaptığı en büyük eylem budur. tabi 1980 yılında demirel hükümeti kurulunca bu öğretmenlerin hepsi tasfiye edildiler ya da uzak yerlere sürüldüler 12 eylül gelince de sakıncalı olanları işten atıldı.
tek bir sebebe bağlı olmasa da bugün geldiğimiz son duruma varan yola döşenen taşlardandır. o zamanki eğitim seviyesi düşüktü demek de genç cumhuriyetin yetiştirdiği ve dünyadaki meslektaşlarının ezici çoğunluğundan çok daha iyi eğitim almış, idealist eğitmenlere haksızlıktır.
öğretmen açığının kapatılması bahanesi ise bildiğiniz yalandır. bu insanlar "geçici" öğretmen yapılıp, yerleri "gerçek" öğretmenlerle zamanla değiştirilebilinirdi.
yeri gelince "dürüst" diye öve öve bitiremediğimiz bülent ecevit'in en büyük 3 siyasi - toplumsal günahından biridir... diğerleri (tuncay mataracı çaykur yolsuzluğu ve hüsamettin özkan'ın bulaştığı işlerdir)
bu 76 bin kişinin etnik sosyal çözümlemesini de yaparsak gerçek daha da keskin ve acı verici olacaktır. onun tartışmasına girip sabah sabah çomarlardan küfür işitmek istemiyorum ama doğulu muhafazakar ve karşı devrimci dinamiklere milli eğitimde hiç elde edemedikleri köşe başlarının yollarını açmıştır ve bugüne dek çok zarar vermiştir ülkeye...
bu ülkenin ilköğretim (ilk ve orta okul eski düzenlemeyle) kurumlarında devrin dünyaca ünlü alman profesörlerinden eğitim almış öğretmenler vardı bir zamanlar...