günlerdir covid_19 ile mücadele ediyoruz.
pek çok kayıp verdik, pek çok hastamız mücadele veriyor.
sağlık çalışanlarımız canla başla çalışıyor.
çok şükür ki salgın hastalık ile mücadele verebiliyoruz, çünkü bir sistemimiz var. salgın konusunda bir altyapımız var.
2. abdülhamid tarafından kurulan bakteriyolojihane i şahane ile başlayan salgın hastalıklarla mücadele sürecimiz, atatürk tarafından 1928 yılında kurulan hıfzısıhha enstitüsü ile devam etti.
cumhuriyetimizin kurulmasından sadece 15 sene sonra ise pek çok dünya devletinden daha önce türkiye cumhuriyeti sınırları içinde salgın hastalıklarla mücadele edecek kusursuz bir sistem kuruldu.
cumhuriyet rejiminin doruk noktasına dair önemli bir temsil olan bu harita ve kurulan bu teşkilatlar sayesinde ülkemiz bugün dünyayı kasıp kavuran covid_19 salgını ile mücadele edebiliyor.
bakınız örnek vermek amacıyla yazıyorum, robert koch enstitüsüne sahip almanya bu sistemi bizden 20 sene sonra kurabildi.
koskoca pasteur enstitüsüne sahip fransa keza öyle...
oysa ki gerek robert koch enstitüsü, gerek pasteur enstitüsü bizden çok önce kurulmuştu. hatta bakteriyolojihane i şahane'yi kuranlar pasteur enstitüsünden gelen doktorlardı...
ama atatürk ve cumhuriyet rejimi sayesinde bunlara fark attık ve 1938 yılında çin'deki salgın hastalık için 1938-1939'da tam 1 milyon santimetreküp aşı gönderdik.
(bkz: atatürk döneminde çin e yerli aşı gönderilmesi/#43044248)
bilmiyorum bunun ne demek olduğunu tahayyül edebiliyor musunuz?
ama demek istediğim şu.
ülkemiz 1923-1938 arasında gösterdiği gelişmeyi, 1938'den sonrasına yayabilseydi şu an türkiye'nin dünyadaki konumu çok daha farklı olurdu.
sözlerim aktroller için değil. o zibidilere, o ampullere anlatacak bir şeyim yok.
sözlerim aydınlık türk gençlerine...
ülkemizin tek kurtuluşu ve çağı yakalama şansı 1923-1938 arasındaki döneme dönmek ve o günkü uygulamaları yeniden hayata geçirmektir.
başka da bir şansımız yok...