19 aralık 2014 cuma hutbesi

entry6 galeri0
    1.
  1. TARiH : 19/12/2014

    ÎSÂR: DiĞERKÂMLIK

    Kardeşlerim!

    Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mü’min kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[i]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.) şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz”[ii]

    Değerli Kardeşlerim!

    Bir gün Peygamber Efendimiz’e (s.a.) gelen bir adam ihtiyacı olduğunu söyleyerek ondan yardım istedi. Sevgili Peygamberimiz, “Belki yiyecek bir şeyler vardır” düşüncesiyle evine haber gönderdi. Fakat evde sudan başka bir şeyin bulunmadığı cevabını alınca sahabeden yardım istemeye karar verdi ve “Bu şahsı bu gece (evinde) kim misafir ederse Allah ona rahmet etsin!” diye duâ etti..

    Allah Resûlü’nün bu duâsına mescitte bulunanların tamamı nail olmak isterdi, ancak sahabîlerin çoğunun maddi durumları iyi değildi. Buna rağmen Medineli Müslümanlardan Ebû Talhâ, Allah Resûlü’nün konuğunu ağırlama gayretiyle hanımına, çocukları uyutup yemeği misafire getirmesini tembihledi. Çift o geceyi çocuklarıyla birlikte aç geçirdiler. Zira yemek ancak misafire yetecek kadardı. Ancak gönülleri huzurla doluydu. Çünkü Allah Resûlü’nün misafirini büyük bir hassasiyetle ağırlamış ve böylece onun duasına mazhar olmuşlardı.

    Kıymetli Kardeşlerim!

    Ertesi sabah Sevgili Peygamberimiz (s.a.) bu asil davranışı sergileyen sahabiyi görünce, “Bu gece sizin misafirinize karşı davranışınızdan Allah Teâlâ çok hoşnut oldu.” diyerek haklarında inen “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mü’min kardeşlerini) kendilerine tercih ederler...” âyetini okudu.

    Değerli Kardeşlerim!

    Medineli Ensar aileye Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu ve övgüsünü kazandıran bu özverili davranış, îsârın/diğerkâm-lığın en güzel örneklerinden biridir. “Îsâr”, bir şeyi veya bir kimseyi diğerine tercih etmek demektir. Kişinin, kendisi muhtaç durumda olsa bile imkânı nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılama gayretinde olması anlamına gelir. “Fedakârlık” ise insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman canından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir.



    Değerli Kardeşlerim!

    iman ile fedakârlık arasında sıkı bir bağ vardır. Yalnızca Rabbin rızasını kazanma arzusu, kişinin din kardeşine sevgi ve merhametle bakmasını sağlar. ihtiyaç duyduğu bir şeyi karşılık beklemeden daha çok ihtiyaç duyan bir başkasına vermesini kolaylaştırır. Bu ve benzeri duygular Allah’a olan inancı kuvvetlendirir. Allah Teâlâ’nın, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” [iii] sözü de Allah’a duyulan sevgi ve iman ile îsâr arasındaki bu ilişkiyi ortaya koymaktadır.

    Kardeşlerim!

    Yüksek bir ahlâk üzere olan Allah Resûlü’nün hayatı, fedakârlığın en güzel örneğidir. Allah’ı en iyi tanıyan ve O’na karşı sorumluluk bilinci en gelişmiş kişi olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.) bütün varlığını islâm Dini’ni tebliğ görevini en güzel şekilde yerine getirmeye ve dini üstün kılmaya adamış ve bu uğurda her türlü fedakârlığı göze almıştır. Kendisine yapılan sözlü ve fiilî eziyetlere katlanmış, kendisine zulmedenleri affetme büyüklüğünü göstererek onların iman etmeleri ve Allah’a ibadet eden evlatlara sahip olmaları için Rabbine duâ etmiştir.

    Kardeşlerim!

    Sevgili Peygamberimiz mütevazı bir hayat tarzını benimsemiş ve Allah şöyle yalvarmıştır: “Allah’ım, Muhammed ailesine kendilerine yetecek kadar rızık ver!” [iv] Çok rahat bir hayat yaşamamasına rağmen kendisinden bir şey isteyen kimseyi asla geri çevirmemiş ve insanların en cömerdi olarak tanınmıştır. Allah Resûlü bu yaşantısıyla insanlara örneklik etmekle yetinmemiş, kişiyi nefsani arzularından doğan cimrilik, açgözlülük, kıskançlık gibi kötü duygulardan sakındırırken, ahlâkî bakımdan gelişmesini sağlayacak affetmek, sabretmek, dayanışma ve kanaatkârlık gibi güzel vasıfları ashabının gönlüne yerleştirmeye çalışmıştır.

    Kardeşlerim!

    Bizler bugün Sevgili Peygamberimizin sürdürmüş olduğu mütevazı hayat tarzını ne ölçüde yaşayabiliyoruz? Sevdiklerimizden Allah yolunda infak edebiliyor muyuz? Ahlâkî bakımdan durumumuz nedir? Mesela, bize karşı hata edeni affedebiliyor muyuz? Zorluklara karşı sabredebiliyor muyuz? Ne kadar kanaatkârız? Bencillik, cimrilik ve kıskançlıktan ne kadar uzağız?

    Değerli Müminler!

    O halde geliniz, kendimiz muhtaç durumda olsak bile imkânımız nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılamaya çalışalım!

    Bireylerin kardeşçe yaşadığı örnek toplumun oluşması, fedakârlık ve îsâr duygularının topluma hâkim olmasıyla mümkün olacaktır. Unutmayalım ki birbiri için özveride bulunan erdemli bireylerden oluşan bir toplum, muhtaçların azaldığı, her kesimden insanın sevgi ve dayanışma içinde olduğu, haksızlıklardan uzak, refah seviyesi yüksek, sağlıklı bir toplum olacaktır.
    1 ...
  2. 2.
  3. ama oldu mu. süprüzü kaçtı.

    alacağın olsun mübarek.*
    3 ...
  4. 2.
  5. cumaya gitmeye gerek kalmamıştır. arkadaş hepsini yazmış maşallah. şimdi siz olsanız sonunu bildiğiniz sinema filmine gider misiniz *
    1 ...
  6. 3.
  7. bu hutbe hangi şehirlerde okunmuştur bilmiyorum ama ankara da okunan hutbe sosyal medya ve gençlik üzerineydi. özetlersek sosyal medyada iftira atılıyormuş. tabi bu hutbenin tam 17-25 aralık haftası ve diyanet işleri başkanının 1 milyonluk araba haberinin çıktığı haftaya denk gelmesi nedeniyle söylenecek tek şey (bkz: zamanlaması manidar)

    Kıymetli Cemaat!

    Dinimiz, insanlararası ilişkilere ve iletişime büyük önem vermiştir. Yüzyüze olan ilişkilerdeki sınırlar ve kurallar, insanların birbirini görmediği sosyal medya ortamlarında da geçerli hale gelmiştir. Bu ortamlar her ne kadar arkadaşlık şekillerini değiştirmiş olsa da dinimizin arkadaşlık ilişkileri için koyduğu ölçüler buralarda da geçerlidir. Gerçek hayatta ilişkilerimizde, derin yaralar açan dedikodu, yalan, iftira, hakaret, gıybet, insanların gizli hallerinin araştırılması ve mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi gibi günahlar, sanal ağlarla kurulan bu ilişkilerde de geçerlidir.

    Değerli Mü’minler!

    Günümüzde sosyal medyayla haber ve bilgiler, geçmişe göre çok daha hızlı yayılmaktadır. Bu durum, müslümanların haber konusundaki hassasiyetini de artırmalıdır. Doğruluğu belli olmayan bilgiler yayan kimse Kur’ân-ı Kerim’de şöyle uyarılır:Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur[1]. ister doğrudan kendisine ait olan bir yorumu, isterse başkasına ait bir bilgiyi tek bir tuşla takipçileri arasında paylaşması, insandaki bu sorumluluğu daha da artırmıştır. Kurân-ı Kerim, haberin doğruluğunu araştırmanın bir vecibe olduğunu ifade etmiştir. Bu hususta Süleyman(a.s)ın, Hüdhüd kuşunun Sebe Melikesi hakkında getirdiği haberin doğru olup olmadığını araştıracağını söylemesi,[2] herhangi bir haber hakkında müslümanların izlemesi gereken metodu açıkça göstermektedir.

    insanlara kin güderek veya haberin kaynağını araştırmadan yapılan nakiller ve iftiralar ise Kuranda çok sert bir şekilde ikaz edilmiştir. Ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, Hz. Âişe validemize atılan bir iftira üzerine şöyle buyurmuştur: Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.[3]

    Bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslüman kardeşinin ayıbını araştıran kişinin ayıbını da Allah araştırır. Allah kimin ayıbını araştırırsa, kişi bu ayıbı kapalı kapılar ardında bile işlemiş olsa Allah, yaptığını açığa çıkarıp onu rezil eder”[4]

    Aziz Mü’minler!

    Sosyal medya, sunduğu fırsatlar kadar, riskleri de beraberinde getirmiştir. Gerçek dünyada büyük emek ve gayretlerle inşa edilen dostlukların tek bir tuşla kurulduğu ve böyle kurulan arkadaşlıkların tek bir tuşla bitirildiği bu platformlar, özellikle gençlerimizin gerçek hayattaki ilişkilerine zarar vermeye başlamıştır. Sosyal hayattan kopma, konuşarak kendini ifade etme yeteneğinin kaybolması, mahremiyet sınırlarının ihlal edilmesi ve hakikat ile bağlarının kopması gençlerimizi tehdit eden bu tehlikelerden sadece bir kaçıdır.

    Oysaki sosyal medyayı, selamın yayıldığı, sevgi, dostluk ve kardeşliğin pekiştirildiği, dünyanın farklı yerlerindeki din kardeşlerimizin dertleriyle hemhal olduğumuz platform olarak kullanmak da mümkündür. Toplumda kendini yalnız hisseden, dışlanmışlık duygusuyla bunalıma itilen gençlerimizin gönlüne girmek ve onlarla iletişim kurmak için sosyal medya önemli araçlardan biridir.

    Muhterem Kardeşlerim!

    Rabbimizin rahmetinin bir eseri olarak aramıza koyduğu ailevî sevgi ve saygı bağlarımızı sanal iletişim ağlarına kurban etmeyelim. Unutmayalım ki, Allah bize şah damarımızdan daha yakındır. Kula gizli olan her şey, O’na apaçıktır. O, gözlerdeki hainliği ve kalplerdeki niyeti en iyi bilendir. Bizim için sanal diye adlandırdığımız dünya, Cenab-ı Hak katında gerçektir. Sanal dünyada, sanal kimliklerin arkasına sığınılarak yapılan her eylem, söz ve hareketin, ahiret günü gerçek ve hakiki karşılıkları şüphesiz olacaktır.
    0 ...
  8. 4.
  9. 5.
  10. Melekler hakkındadır. Adıyaman'daki.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük