Takım disiplini olarak iyi oynadığımız maçtı. Fazla uzulmeye gerek yok. Yeni kurulan bu takımın, şampiyonlar liginde en azından mucadele yonunden yer alacagı kesin.
türk takimlarinin sporun her alaninda oldugu gibi gerektigi yerde sinirlerine hakim olamayip acizane sekilde mac kaybetmesinin tipik bir örnegini izledigimiz futbol maci. bu nedendendirki galatasarayin avrupaya gitmesini temenni etmisimdir hep. ne zaman öteki takimlarda avrupada avrupai futbol oynarlarsa onlarinda gitmesi en büyük temennim, ama olmuyor olmuyor.
beşiktaş ın en iyilerinin serdar özkan ve lamine diatta olduğu kesin; serdar en azından ayağında top tutarak hücumda çoğalamayan takımının oyuna girmesi için çalıştı, diatta ise savunmada birçok atağı pozisyon olamadan kesti; ilk goldeki hatası diğer bjk futbolcularından ne fazla, ne eksik, ikinci golde ise her kendini yere atışında faul çalan hakeme güvendi ve kaybetti ki bu da her futbolcunun başına gelebilir.
beşiktaş'ın hücum anlamında ortaya hiçbir şey koymadığı maç olmuştur. rakip kaleyi çok az gördük. bobo'yu görmedik gibi bir şey. ertuğrul hoca üç puan için geldiklerini söylemişti oysa ki, son dakikada fikir değiştirmiş olsa gerek.
diatta çok ağır kaldı malesef. ya düştü kaldı, ya da topa bakarken adamları takip etmeyi unuttu, yazık.
beşiktaş'ın, arkasından güzel işler yapacağı patlamayı, sezon başından beri bir türlü gerçekleştiremediğini düşünüyorum. sağlam bir kadrosu, iyi bir hocası var, geriye bir tek "o" başlangıç maçı kalıyor.
bir galatasaraylı olarak, süper lig için patlama yapmalarını istemesem de, ilerleyen maçlarda, avrupa'da dikiş tutturabilmelerini diliyorum.
heriflerin agresif ve sert hareketleri bizimkilerin çekinmesine neden oldu diye düşünüyorum. ahh sergen olacaktı ipe dizerdi yamyamları. malesef takım hiçbir varlık gösteremedi, golden sonra serdar özkanla bulduğumuz pozisyon gol olsaydı; ah o gol olsaydı; en azından bir puanla dönecektik. o kadar tekme yedik, sakatlıklar oldu 1 puan alsaydık çok tatlı olacaktı.
marsilya'nın kendi ligindeki kötü gidişine son vermek için inanılmaz hırslı ve siddetli cıktıgı karsılasma olmustur. çok sert top oynayan marsilya'ya italyan hakem de musamaha gösterince beşiktaş ilk yarıyı 2 sakatla kapatmıştır.
baskılı oyunuyla etkili olan marsilya pozisyon zenginligini eline gecirince marsilya adına galibiyet kacınılmaz oldu.
besiktas hucum hatları ölü bir takım haline gelmiş ve bu sezon bu futbolla sampiyonlar ligi ile türkiye süper ligini bir arada götürmesi imkansız gibi duruyor. allah besiktas taraftarına sabır versin diyerek sözlerimi noktalıyorum.
ertuğrul sağlam ın maçtan sonraki röportajında saçmaladığı maçtır. kendisi rakibe pozisyon vermediklerini iddia etmiştir. mavilileri beşiktaş zannediyordu kendisi herhalde.
beşiktaş'ın duruşu bana fenerbahçe'nin sıfır puanla döndüğü seneyi hatırlattı. hep pisi pisine yenilen goller, girilen ama basitçe harcanan pozisyonlar ve temel nedeni tecrübesizlik olan bir sürü hatalar zinciri. beşiktaş bu mağlubiyetle grupta ilk ikiye girme şansını da tepmiş gözükmektedir.
noT: ama top yuvarlaktır.
not2: bu maçta fransızların sert faullerini, seyircilerin top beşiktaş'tayken yaptığı böğürmeyle yuhalama arası tezahüratları duyup da hâlâ "beşiktaş yenilsin" diyebilen varsa şaşıyorum...
tatsız tuzsuz bir maç ve iki tane de saçma sapan gol... beşiktaş gerçekten çok kötü oynadı ama yenilen gollerin bu kadar saçma olması insana en azından bir puan alsaydık dedirtiyor.*
ayrıca sunduğu her şampiyonlar ligi maçını katleden ertem şener'e bu maç bir de tüm gereksiz detayları defalarca süper slow motionla gösteren fransız yönetmen eklendi. durum böyle olunca zaten son derece sıkıcı olan maç daha bir izlenemez hale geldi...
koca karakartalın pozisyon bulmakta zorlandığı karşılaşma. bu durum beşiktaşlı futbolcuların yeteneksizliğinden kaynaklanmıyor elbette. eğer sen, ben marsilya' yı fransa' da dağıtır gelirim fikrini kafana yerleştirmeden deplasmana çıkarsan, adam sana kendi sahasında 90 dakikada ne yapar eder mutlaka bir gol atar. marsilya takımı çok iyi futbolculardan kurulu bir takım. hem teknik kapasitesi yüksek isimlere sahip, hem de fizik güç olarak üst düzeyde oyuncuları var. ancak beşiktaştan daha iyi bir takım değil, kendi sahasında yenilemeyecek bir takım hiç değil. beşiktaş gruptaki diğer maçlarında kendi gücünün farkında olarak futbolunu oynarsa, bu gruptan çıkabilir. inönü' de atarsam atarım, deplasmanda berabere kalırsam da zaten kimse bana birşey diyemez felsefesi beyinlere iyice yerleşirse, beşiktaş adına hiç yakışmayan sonuçlar alarak avrupa macerasına erkenden veda etmek zorunda kalır.
akıllara meşhur atasözümüzü getiren maç. sıçtı cafer bez getir, sulu sıçtı tez getir.
adamlar stadyumda oynanılan rugby dünya şampiyonasının etkisinde kalmışlar, ilk 30 dakikada serdar ve ricardinho' yu hastaneye gönderdiler. ricardinho uzun bir süre oynamayacak, ertem şener, serdar' ın ailesine müjdeli haberi; korkmayın kurtuluş ailesi diyerekten ekranlardan verdi zaten.
sezon başından beri çok az gol atan bir takım olarak gol yollarında sıkıntı çektiğimiz aşikar, bobo' nun inanılmaz form düşüşüne, bir de tek forvet olarak çıkması ileri ucumuzu zaten bitirdi. orta sahada presi dayadıkları an, zaten tek olan forvet ile bağlantıyı kopardılar, defanstan atılan şişirme toplar ile gol aradık.
2007' nin mevlana yılı olması sebebiyle futbolcularımız top aldıkları zaman önce kendi etraflarında bir tur döndüler. bu yarım semah sayılır, ülke tanıtımı içindi, daha sonra geriye paslar ile rakibi üzerlerin çekmeye çalıştılar. geçenlerde halı sahada baklavasına maç yaparken bu taktiği yaptık, karşı takım sahada oturdu bizi izledi, en sonunda sıkıldık üstlerine gittik. demek bu taktik artık mahalle maçlarında bile tutmuyor.
sezon başından beri, beşiktaş' ın ne yazık ki adam gibi taktik ile aldığı tek bir maç yok, tüm maçlar oyuncuların kişisel becerilerine kalmış ve şekillenmiş durumda. ertuğrul sağlam eğer bu takıma kısa sürede bir sistem monte edemez ise beşiktaş bu guruptan bu futbol ile 0 çeker.
djibril cisse 2002 dünya kupası yarı finalinde ronaldo'nun bize attığı goldeki vuruşuna benzeyen bir şekilde pis vurun vurarak golü attı. ilk golde hatası bulunan hakan arıkan ikinci golde acayip bir vuruşla saçma sapan seken zıplayarak gelen topa pek bir yapacak bir şeyi kalmadı.
ilk yarıda marsilya kameraları beşiktaş ataklarını farklı bir açıdan göstererek beşiktaşlı futbolcuların dikkatlerini dağıtmaya çalışmıştır. ulan düzgün gösterin işte. sevmiyoruz o açıyı.
ayrıca kamera durmadan top diatta'dayken diatta'nın ayaklarını göstermiştir. çok sevdi ayaklarını. diatta'nın sürekli yere düşmesinin sebebi de kameraların çelme takmasıydı bence.
skorundan çok, marsilyalı futbolcuların kasaplıklarıyla hatırlanacak maç. zamanında ersun yanal' ın gençlerbirliği ve vestel manisaspor' da oluşturduğu sert faullerle sindirme taktiğini, kasaplığa vardırarak uyguladı marsilya. onlar bugün turuncu formalar giymiş kara vicdanlılardı. beşiktaş' ın ilk yarıda ayağa paslarla sergilediği sakin futbol onları çileden çıkarttı ve durdurmanın yolunu ancak böyle bulabildiler. meslektaşlarıydı karşılarındekiler ama macchiavellist kazanma yaklaşımı vicdanlarına baskın geldi. yerde yatan bir futbolcunun baldırına kramponu çivilemek nasıl bir mantıktır asla anlaşılamaz.
öte yandan, marsilya takım oyunu oynadı ve oyun disiplininden kopmadı. mamadou niang ve djibril cisse, savunmalarına kadar geldiler, kanatlardan top taşıdılar. bobo ise, aklı başka yerde, kendisi sahada olarak göründü. beşiktaş ileride bir türlü çoğalamadı.
beşiktaş'ın bu sezon en aciz olduğu maç. televizyon başında kendimi yedim bitirdim. anlamadığım şey ertuğrul'un oyun anlayışı. ya arkadaş sen kayseri'deyken alkmaar'a karşı çok ofansif oynuyorsun ama kalkıp bugün aralarında pek de kalite farkı olmayan beşiktaş marsilya maçına korkak bir mantaliteyle başlıyorsun. sen ne yaparsan yap bu taraftar arkanda, yeter ki cesur oynat bu takımı, saldıran 11 tane adam görelim sahada. artık bence en iyi ihtimal üçüncü olarak uefa'ya gitmek ki o bile zor bu anlayışla.
cisse * denilen adamın korkarak oynadığı maç. adam ayakta duramadı lan. neden korktu acaBa?
maç, hakem, futolcular, mınakodumun fransız tv'si sinir etti. Bana yandan gösteriyor sürekli. Bana ne lan yan görüntüden? Ben altı yaşımdan Beri orta kameradan izliyorum maçları. Bana ne fransa liginde hep yandan gösteriyorsız, iBişler?
tello yerdeyken adamın teki üstüne Bastı kramponla, Bastı değil resmen tekme atarak Bastı lan. hakem uyudu.
Bjk'Li futolcular, hepsi korkaktı. oğlum Burası şampiyonlar ligi, tsl giBi son dakikalarda gol atıp yırtamazsın. kaleye şut atamadılar. Bana almış elin iguanasını diattasını, mahalle takımı ya. Biz Bu porto'yla liverpool'dan 5-6 yeriz.
edit: sağ tarafta da mesgale yanmış mınakoyiyim Bu maçtan sonra oyun mu oynanır.
elestirinin de bir siniri olmali diyerek ertugrul saglam'i oyun mantigi acisindan tebrik ettigim mactir. besiktas tam anlamiyla sahaya yansitamasa da yapilmaya calisilan saglam direnc gostererek marsilya'yi oyun disiplininden koparmak ve golu bulmakti. ilk yari iyi dayansakta ikinci yari yorulmaya baslamamiz ve mecburi degisikliklerden dolayi bozulan sistemimizle zaman zaman aciklar verdik. ruzgarin etkisiyle direge carpip geri donen bir top yuzunden talihsiz bir sekilde gol yedik. golde en onemli nokta direklerimizde adam olmamasiydi. biz eskiden mahalle maci yaparken bile on ve arka direklere adam koyulurdu be besiktasim! ikinci golde diatta'nin yuzustu yere kapaklanmasi neticesinde cisse duz kosu yaparak kaleye kadar inip golu bulmustur. zevksiz bir mac olmustur neticede. ne marsilya ne besiktasimiz tam anlamiyla futbol oynamamistir. kotu goller yenilmistir. hayirlisi olsundur. ama her seye ragmen "biz bu gruptan cikariz." derim.
bu sezon seyrettiğim ilk beşiktaş maçıydı ama seyretmemekle bir şey kaybetmediğimi gösterdi. savunma kötü kaleci kötü her şey kötü. bir kaleci nasıl yükselip hava topunu engellemeye akıl edemez ya da kornerden üstüne gelen bir topu hamle yapıp tutamaz. hadi kaleci kötüydü diyelim ilk golde nasıl rodriguez2in dibinde olan futbolcu ne halt yiyordu heheh kaç lan kaç direkten döndü top üstüme gelir kafam gözüm mü yarılır dedi. ikinci golde zaten yere düşen diatta'ya ne demeli o da lan yat anasını satayım bu takımı sen mi kurtaracaksın mı dedi. insan kalkar yetişmeye çalışır. Bu arada marsilya'nın taraftarı takıma teknik direktöre karşı biraz soğukmuş* ben böyle soğukluğa kurban olurum diyorum. ertem şener sami nasir için zidane gibi o da fransa milli takımında dedi höh lan fransızsa tabi ki o takımın formasını giyecek derken açıkladı sağolsun lafı ağzımız tıktı. meğerse geleceğin zidane'ı olarak görülüyormuş. bayağı reklamı yapıldı bu maçta aydınlandı seyircimiz. böyle giderse beşiktaş bir üst turu zor görür.
zaten atak yapmakta zorlanan beşiktaş serdar kurtuluş ve richardinhonun sakatlanmasıyla hücüm da hiç bir varlık gösteremedi, tabi bunda hakemin payı da büyük cisse'nin yaptığı insanlık dışıydı aynı tello'yu ezen diğer oyuncu gibi.
tabi beşiktaşım da malesef biraz bahtsız bedevi 5 sene sonra şampiyonlar ligindeki ilk maçında gruptaki en zayıf rakibinin evinde bir maç yapmak zorunda kaldı keşke liverpoolla oynayıp üç dört sıfır kaybetseydik..
beşiktaşım bundan sonra toparlansa bile artık yapıcak bir şey yok. **
son 3 maçtır bırakın gol atmayı, pozisyona giremeyen beşiktaşımızın, pres yediği zaman dağılan oyun sistemi ve hücumsuz oyun anlayışı ile kaybettiği karşılaşmadır.
diatta, ilk yarıda oynadığı topu, ikinci yarıda oynayamamıştır, ilk gol ve ikinci golde hakan arıkan bende yıktığı olumsuz izlenimi geri getirmeyi başarmıştır.
beşiktaşlı her futbolcuya en az 2 oyuncunun pres yaptığı bir maçta, marsilya topçuları 60 metre topla beraber dripling atarken hiçbir topçumuzun pres yapmaması da tuha bir görüntü sergilemiştir. grubun en zayıfı olarak gösterilen marsilya'ya karşı gol atmayı bırakın pozisyona dahi girememişken, porto ve liverpool maçlarını düşünmek dahi istemiyorum.
beşiktaş için herşeyin çok zor duruma geldiği maç. zor duruma gelme sebebi bu maç değil aslında. asıl sorun porto - liverpool maçı.
o maçta şu an son dakikalar oynanıyor ve maç berabere. yani beklenen olmadı ve liverpool lige galibiyetle başlamadı. kısacası bir anda hem porto potaya girdi gem de liverpool bundan sonraki maçları artık daha sıkı oynamak zorunda kaldı. sözün özü bu grup 4 takımlı ve her maç ateşten gömlek durumunda. bu arada maç berabere bitti porto'da.
maça gelirsek söylenecek pek söz yok aslında. çünkü ortada futbol namına herhangi bir aksiyon yok. atılan gollerin biri karambol, diğeri de bir adamın özel becerisi sayesinde. beşiktaş'ın ise serdar özkan ile girdiği tek bir pozisyon var o kadar. marsilya kötü dedik ama beşiktaş'ın ondan daha beter olacağı aklımıza gelmedi açıkçası.
şu dakikadan sonra beşiktaş'ın yapması gereken içeride liverpool dahil tüm maçları kazanmak. bu o kadar kolay değil. çünkü beşiktaş'ın grubundaki diğer 3 takım da deplasman maçlarında çok daha başarılı olabilecek yapıya sahip.
beşiktaş bu maçı kaybederek içeride liverpool ile yapacağı maçta kullanabileceği avantajı kaybetti. ve asıl rakibi olan marsilya'yı daha kafadan grubun kralı yaptı. aldığım duyumlara göre porto liverpool'u perişan etmiş ve liverpool şansı sayesinde berabere kalmış. yani anlaşılan porto o kadar kolay bir rakip değil.
korkunun ecele faydası yok. bu maçta bu bir kez daha görüldü. bundan sonraki maçlarda beşiktaş cesur oynarsa bir şeyler yapabilir. yoksa bu grubun sonuncusu maalesef ilk maçtan belli oldu.
