ulan annem ile entry girmek istemiyorum ama yine de engel olamıyorum.
babam benim hem mühendis, hem siyasetçi, hem de müteahhitti. yani yüzünü zor görüyordum. o zamanlar rahmetli olmayan annem, hem annem hem babam olmuştu bir nevi. günün büyük bir bölümünü onunla geçiriyordum. neyse. o gün evet 17 mayıs 2000 günü, babam işi gücü bırakıp maç izlemeye gelmişti. çünkü bütün türkiye bu maça kilitlenmişti.
babam, yenileceğiz ama olsun. buraya kadar gelmek bile çok büyük başarı diyip duruyordu. ben o zamanların vermiş olduğu fanatiklikle maçı izliyor ve alacağız diyordum. annem çakmadığı futboldan sırf bir aradayız diye zevk alıyordu. ben, artık ayağa kalkmış koltuk yastıklarını top niyetine kullanıyordum. acayip heyecanlanmıştım. sürekli yüreğimiz ağzımıza geldi. ama en sonunda penaltılara kalabilmiştik. işte popescu'nun o golünden sonra bütün aile birbirimize sarıldık. ama hemen değil. çünkü ben, duvarları yumruklamakla, babam ağlamakla, annem ise bizi izlemekle ve sevincimizden dolayı o da sevinmekle meşguldü.
17 mayıs 2000, benim hayatımın en mutlu günüydü. gerek bütün ailenin birlikte olması, gerek annemle izlediğim son maç, gerekse galatasaray'ın uefa kupasını alması... hiç unutmayacağım bu tarihi.
bir fenerbahçeli olarak taraftarıyla en çok çekiştiğimiz, en çok kavga ettiğimiz kulüp olmasına rağmen galatasaray'a minnettar olmama neden olan gündür. galatasaray'la çok dalga geçtim, yazarlarla çok tartıştım hatta bugünden sonra da dalgama devam edeceğim ama bugün nerden estiyse aklıma o tarihi akşam geldi.
2000'de galatasaray uefa kupası'nda finale yürürken, geçtiği her turdan sonra okulumuzun hademesi andımızdan önce mikrofonu eline alır ve dünkü maçın sonucunu söyler ardından da gsli öğrenciler de alkış tutardı. içten içe sinir olmama neden olurdu bu. 11-12 yaşındayım zaten, türkiye'yi avrupada temsil etme muhabbetine falan aklım ermiyor. galatasaray'ın her geçtiği turdan sonra o hademenin maçın skorunu söylemesi ve galatasaraylı arkadaşlarımın sevinçleri bana batıyordu. aylar bu şekilde geçti ve sonunda galatasaray finale yükseldi. bende de bir değişiklik oldu en az fenerbahçe kadar kanım kaynadı galatasaray'a. baktım ki beşiktaşlı babam galatasaray taraftarı kılığına girmiş, trabzonsporlu komşumuz en büyük galatasaray diyor, ''ben de destekleyeceğim ulan'' dedim ve nihayet final günü geldi.
maçı ailecek bizim evde seyrediyoruz. amcamlar, kuzenler, bizim aile ve rahmetli dedem. maçın başlamasına yakın rahmetli odasına doğru giderken babam; ''baba nereye gidiyosun maç başlayacak'' dedi.. ''izlemeyeceğim'' diye cevap verdi hasta fenerbahçeli dedem. aile şaşırdı ama bir şey diyemedi. evet, hasta fenerbahçeli dedem maçı izlememişti ama fenerbahçe aşkını aşıladığı torunu, yani ben, inanılmaz bir heyecanla maçı beklemeye devam ettim.
ve maç başladı. taktik, teknik olarak pek bir yorum yapamıyorum tabii. sadece kaçan pozisyonlarda yerimden zıplıyorum. oda dumanaltı olmuştu. amcam ve babam sigara üstüne sigara yakıyor, yengem ve annem de çayları tazeliyordu. neyse öyle böyle geçti maç ve penaltılara gelindi. o anki hislerimi anlatmam mümkün değil. 40 yıllık galatasaraylıdan daha çok galatasaraylı hissediyordum kendimi. o küçük ellerimi yukarı kaldırıp dua bile ediyordum..
kader anında popescu topun başına geçti. amcamla babam ayakta, ben de ufacık boyumla ortalarından kafamı uzatmış, ellerimi bağlamış televizyona bakıyorum. popescu.. popescu geliyor vurdu ve gol.. o an dünya benim oluyor.. koltuklara tırmanıp tekrar geri atlıyorum. babamın omzuna çıkıp, ondan amcamın omzuna atlıyorum.. annem ve yengeme bakıyorum ikisi de gözyaşlarını gizlemeye çalışıyorlar.. sonra babam beni kollarımdan sarsıyor ''kazandıkk.. kazandıkk oğlum'' diyor ve o da ağlamaya başlıyor.. ben de dayanamayıp ağlamaya başlıyorum. kuzenin getirdiği bayrağı alıp balkona fırlıyorum ve ''cim bom bom! cim bom bom!'' diye bağırıyorum bir yandan da ağlayarak..
tarihi bir geceye tanıklık etmiş olmanın gururuyla geçiyor o gün..
maçtan yaklaşık 2 ay sonra dedem vefat ediyor. mezarı başına gidip bildiğim duaları okuduktan sonra içimden ''bana kızma dedecim sadece o gün galatasaraylıydım ben'' diyorum ve mezarı başına bir çiçek bırakıp, yanağımdan süzülen gözyaşıyla birlikte oradan ayrılıyorum..
işte bir fenerbahçeli gözüyle 17 mayıs 2000'in anlamı budur. o gün kazanılan ve o günden sonra kaybettiğimle birlikte aradan 11 yıl geçti fakat anlamı hiçbir zaman değişmedi..
--spoiler--
maç bitti mersin adnan menderes bulvarında konvoya çıktık. ilk çıkanlardan biri olduğumuzdan henüz caddeler araba dolmamış, hızlı gidebiliyoruz. önümüzdeki araba yola aniden çıkan bir motorsikletliye çarptı. adam bir tarafa motor bir tarafa uçtu. herkes durdu adamın yanına koştuk. motorluya çarpan adam adama yaklaştı iyi olup olmadığına baktı. motorlu adam zar zor ayağa kalktı. sonra ona vuran adama sarıldı. kupa bizim kupa bizim diye ağlamaya başladı. ikisi uzun süre sarıldılar. sonra hep beraber halaya başladık.
türk spor tarihinin en öenmli günü.o gün bir cok gs linin hayatındaki en onmeli günlerinden biridir. macı amcamlarda baya kalabalık bir kısımca izlemiştik. o zamanlar henüz 10 yasındayım.ancak 10 yasında olmama ragmen suan ki his duygu hepsi o yasımda fazlasıyla mevcuttu o macta.
mac basladı bizimkiler bir pres bir oyun harika ümit verici. arada arsenal in gelistirdigi yürek hoplatan ataklar. ve arif in sac bas yoldurdugu pozisyon.(hala izledigimde derim ulan yanında hakan bombos atsaydın ya ona:D ) sonra hakan ın direkten donen topu ,adams on bomboos kaleye yukarı diktigi top.ve uzatmalar içimde bir bomba var sanki 30 dk lik omru var.heycandan içeri koridorlarda gezdigim dakikalarda soyle bi içeri girip maca biraz bakayım dedigim anda tam kapıdan giricekken henry nin kafasının taffarel in kurtardıgını gordugumde kapının onune yıgılmıstım. oyle bi hava vardı ki sanki mac penaltılara gitse kupa yı kesin alıcaz havası vardı. hagi kırmızı goruyor. bülentin omuzu cıkıyor capone ümit sakat sakat oynuyor.dakika 117 arsenal kendi kose bayragından tac kullanırken fatih terim aslanlarına ileri cıkın preees!! diye bagırıyor 4-5 futbolcu birden baskı yapıyor.işte gs nin bu büyük basarılara imza atması su ufacık olayda saklıdır. neyse ki mac bitiyor. ve penaltılar.ergün ilk penaltıyı atınca spikerinde dedigi gibi evet aslında bekledigimiz gol buydu sevinci. sonra sonra kacan penaltılar ve son penaltı.kafamın tavana carptıgını hatırlıyorum amcamlar beni yukarı atıyor .sonra yere cakılıyorum .(kimin umrunda:D) eve gidiyoruz her yer sarı kırmızı mahser i kalabalık denir ya onu orda gordum. tabi mac onceside var holiganların leeds macından kalan acıları ancak derslerini gene veriyoruz. işte boyle bir gün dü 17 mayıs 2000..hani bazı fb liler derler ya ulan herseydede sunu diyosunuz işte o yasadıklarımızın yüzde 1 ini yasasalar ne demek istedigimizi anlarlarda neyse bir tek uefa mı? ama futbol nankör o zamnalr yaptıklarınız dünya da 1. sıraya cıkmanız simdi kimse tarafından umursanmıyor gerci o zamnalarda umursamıyorlardı ama saygı duyulması lazım.enteresan olan şimdi uefa muhabbeti acıldıgında bunları diyen fb liler o zaman ben gs yi desteklemiştim nede olsa türk takımı diyorlar.(o sene leeds dortmundvs vs formaları bayagı bi satmıs ülkemizde işin garibide bu ya:D)neyse alışkınız.. hala bu yapılanların yüzde 10 unu kim yaptı ki.. ve unutmayın bu ülkeye bir avrupa kupası daha gelecekse bunu gene galatasaray yapacaktır..
maç bitti mersin adnan menderes bulvarında konvoya çıktık. ilk çıkanlardan biri olduğumuzdan henüz caddeler araba dolmamış, hızlı gidebiliyoruz. önümüzdeki araba yola aniden çıkan bir motorsikletliye çarptı. adam bir tarafa motor bir tarafa uçtu. herkes durdu adamın yanına koştuk. motorluya çarpan adam adama yaklaştı iyi olup olmadığına baktı. motorlu adam zar zor ayağa kalktı. sonra ona vuran adama sarıldı. kupa bizim kupa bizim diye ağlamaya başladı. ikisi uzun süre sarıldılar. sonra hep beraber halaya başladık.
galatasarayımın avrupanın en büyüğü olduğu gündür. galatasarayla olan sevdamızın günüdür. galatasaray'ın günüdür.
öyle bütçe ile falan ölçülmez, milyon dolarlarla tarif edilmez bir mutluluktur. hani o gün ne yaşadım ben diye düşünüyorum da, aklıma hiçbir şey gelmiyor. bildiğim bir şey var sa o da mutluluktan ne kadar ağladığım, ne kadar gururlu olduğum, ne kadar sevindiğim ve sesimin ne kadar kısıldığıdır. ve herşeyden önce galatasaraylı olmanın verdiği o müthiş duygudur.
öyle tırişkadan değildir bu sevinç. sadece bir takımı yenmek demek değildir. sadece bir takımı yenmenin verdiği haz ile bir değildir. imkansızdır. nasıldır demeyin bana, söyleyemem, anlatamam... yaşamak gerekiyordu, ben yaşadım, galatasaray yaşadı.
iyi ki varsın galatasaray, iyi ki sevmişim seni...
şereftir. onurdur. gururdur. tüylerin diken diken olması ile yüzünüzdeki tatlı bir tebessüm sonucu tüm başarısızlıkları unutturup şanlı şerefli tarih ile yaşamaya devam etmektir.
fenerbahçeli arkadaşlar bir okuyun bu başlığı sonra da gidip 6-0 kazandığınız o sizin için müthiş, bizim için felaket maçın başlığını okuyun ve anlayın bu iki zafer arasındaki farkı. daha önce yazdığım gibi o 6-0 fenerbahçe taraftarının hayatında yaşadığı en mutlu günlerdne biriydi. eğlenildi, geyikler yapıldı, coşuldu, kutlandı. ama 17 mayıs 2000.. o gün bir galatasraylı için hayatının en büyük günüydü. bir hayal gerçek oldu. geyik yapılmadı, eğlenilmedi. duygulanıldı, gururlanıldı. büyük kurucumuzun vasiyeti yerine getirildi. galatasaray kuruluşundan neredeyse bir asır sonra kuruluş amacını gerçekleştirdi. çocuklardan kahramanlar yaratıldı ve kahramanlar hep çocuk kaldı. kahkahalarla değil gözyaşlarıyla kutlandı o zafer. o zaferi yaşayanlar şimdi bu başlığa yazılan entyleri okurken bile duygulanıyorlar emin olun. gülmüyorlar, kahkaha atamıyorlar sadece tebessüm edip o tebessüme 2 damla da göz yaşı ekliyorlar. bir gün size de nasip olursa o zaman o 6-0' ın bu büyük zaferle kıyaslanmayacak kadar küçük olduğunu anlayacaksınız.
sabah uyanır uyanmaz, "lan ben niye mutluyum" sorusunun cevabı olan gündür.
10 yıl da geçse, o gün yaşadığımız huzur mutluluk ve gurur hiçbir şeyle karşılanmaz. döktüğümüz sevinç gözyaşlarının bile tadı farklıydı...
iyi ki, iyi ki Galatasaraylıyız. iyi ki o günü canlı canlı yaşayacak kadar şanslıydık.
birileri "bi kupa almışlar iki de bir hatırlatıyorlar" dese de...
elalemin ağzı torba değil ki büzesin deyip, gülüp geçmek gerekiyor. sizde türkiye kupası bile yok yıllardır!
17 mayıs 2000. türk spor tarihinin ve makus talihinin değiştiği milat. 1. liğin 2. liğe farkını o gün anlamıştık podyuma çıkarken; "first of winner". galatasarayımızın kuruluş amacını o gün yerine getirdik "türk olmayan takımları yenmek". yendik, avrupa kupasını aldık.
şimdi bu haklı gururumuzun 10. yılını yaşıyoruz, o günü anımsayıp, övünçle bir kaç damla gözyaşı süzülerek gözlerimizden..
peşindeyiz..sonsuza dek..
Yıldönümü 17/05/2000... 17/05/2010 ...Tam 10 Sene Önce Yazılmıştı Bir Destan.. Sahada 11 , Tribünde On binlerce Aslan.. El ele omuz omuza verip alıp getirmişlerdi ülkelerine Türk futbol tarihinin en büyük ve en şerefli kupasını.. O kupanın ismi Uefa o aslanların ismi ise Türkiyenin tartışmasız en büyüğü olan Galatasaray 'dı.. 10. senemiz tüm camiamıza ve ülkemize hayırlı olsun ! Gal'ATA'saray 'TÜRK'iyedir !..
"Kasım 1999 da Avrupa da bahisçiler, Galatasaray ın UEFA 2000 kupasını alma ihtimalini, 1/250 olarak hesapladı. Ama, burada Türkiye de kimileri için tek bir ihtimal vardı. Leeds United maçından önce Avrupa da ihtimaller 1/16 ya düşmüştü. Ama, burada kimileri için hala tek bir ihtimal vardı..."
tek ihtimali olan insanların bu eşsiz başarısının yıldönümü. 17 Mayıs.
türk futbol tarihinin akışının değiştiği, galatasaray ın rakipleriyle olan rekabetinin bittiği, rahmetli ali sami yen in rüyasının gerçeğe dönüştüğü gün.
2010 yılında kendilerine hala bilmem kaç sene üstüste lig şampiyonluğu hedefi koyanların örnek alması gereken başarı.
an itibariyle o kutsal formanın ve armanın hakkını verememiş futbolcu müsvettelerinin akıllarını başlarına almaları gerektiğinin somut sebebi.
kupayı aldık tesadüf dediler. lig başarısı bizi kesmez artık, avrupa da yine kupa istiyoruz dedik yine hayal dediler. ama bizim için değil. çünkü biz bu yolun sonunu biliyoruz. çünkü yaşayanlar bilirler.
şampiyonluk için değil seni sevdiğimiz için yakarız bu dünyayı galatasarayım.