Deprem olurken ayakta ve dışarıda olduğumdan en net görüp yaşayanlardan biriydim. Aynı zamanda enkaza yaralı kurtarmaya ilk girenlerden biriydim de.
Gördüğüm en önemli iki utanç verici durumu sizinle paylaşmak isterim.
1. Depremin olduğu günün sabahı daha yeni gün aydınlanırken benim sırtımda enkazdan çıkardığım kadın ve arkadaşımın sırtında ise o kadının kocası, iki çocuklarından büyük olan yine benim kucağımdaydı. Biz bu aileyi enkazdan çıkarmıştık, en küçük çocuklarını çok aradık ama o karanlıkta bulamadık. Sabah olunca fekaletin boyutu daha net anlaşılmış tv ler yardım taleplerini ard arda yayınlıyordu. Bu talepleri duyan bazı uyanık akbabalar gölcüğe yardım götürüyoruz yalanıyla başka şehirlerden çıkıp yol üzerindeki fırınlardan yardım olarak aldıkları ekmeği gölcük girişindeki polis barikatını aşar aşmaz yol kenarına döktüler ve boşalttıkları kamyona enkazların arasından buldukları para edecek eşyaları koyup elini kolunu sallayarak gittiler.
2. Yine depremin sabahı ve donanma caddesinde yıkılan bir apartmanın bir odasında sarı saçlı bir kızın uzun saçları görülüyor. Enkazların arasından elini çıkarmış ve annesi dayanması için enkazın dışından moral veriyor. Kız anlatıyor buzdolabının yanına sığınmış ve ciddi yara almamış sadece betonlar kaldırılırsa oradan çıkabilecek durumda. Biz de bu kıza moral veriyoruz bir yandan kurtarma ekibi bekliyoruz. Yan tarafta çöken binada oturan birileri ise aynı zamanda hafriyat işiyle uğraştığından iş makineleri varmış. O iş makineleri yan binada kendi yakınlarını kurtarmaya çalışırken çok titreşim oldu ve sarı kızın olduğu enkaz biraz daha çöktü ve sarı kız biraz daha dar bir alana sıkıştı. iş makinelerini uyardık ama en değerli insanlar onların yakınları olduğu için bizi dinlemediler. Ve ertesi gün sabah korkulan oldu buzdolabı daha fazla dayanamadı ve duvarların alltında ezildi. O annenin kızının elini bırakmamasını ve neredeyse kendisi de enkazda kalma tehlikesi olmasına rağmen kızına destek olmasını unutamam. Kadının çığlıkları iş makinelerinin, yıkılan binaların seslerini bastırdı. Ama o saatten sonra iş makinesi operatörlerinin linç edilmesinin de, annenin kendini parçalamasının da bir anlamı kalmamıştı.
Umarım bu tip bencil yaratıklar senin gittiğin yerde yoktur sarı kız. Mekanın cennet olsun.
hayatımdaki ilginç olaylardan birini yaşadığım depremdi. 11 ağustos günü bir arkadaşım beni tophane'den güneş tutulmasını izlemek için çağırıyordu ve ben de onunla, bilim-teknik dergisinin güneş tutulmasını izlemek için verdiği gözlüğü de alarak oraya gittim. güneş tutulmasına baktıktan sonra oradaki orhangazi türbesinin önündeki tanıtım yazısı gözüme ilişti. şöyle diyordu aynen: "1855 depreminde yıkılan yapı sultan abdülaziz tarafından yeniden yaptırılmıştır." bu bilgiyi ilk kez duyuyordum ve o zamanki depremin şiddetinin türbelere oldukça ciddi hasar verdiğini (osmangazi türbesi de tamamen yıkılmış) düşününce o an ürperdim açıkçası. kendi kendime "demek ki şehrin büyük bölümünü yıktı geçti bu deprem, allah korusun böyle bir durumdan" dedim. ardından ertesi gün gece de bir rüya gördüm. rüyamda, ilginçtir, gece deprem oluyordu ve depremin şiddeti artarak bulunduğumuz bina çöküyordu. tam rüyada bina çöküyorken uyandım ve derin nefes alarak "neyse ki bir kabusmuş, galiba o türbe önündeki yazının etkisiyle gördüm böyle bir rüyayı" diyerek tekrar uyudum. ardından günler normal devam ederken 17 ağustos gecesi birisinin beni kaldırmak için dürttüğünü hissettim. annemin sesi de gelince kulağıma herhalde o dürttü diye düşündüm. yok hala inadına dürtüyordu şiddetini arttırarak ve sonra sinirle "yeter artık, niye dürtüyorsun bu kadar" diye yataktan fırladım (hiç dürtmemiş beni, tamamen sallantının etkisiymiş o dürtme)işte o an deprem olduğunu anladım ve kalkınca yerin sallantısını gayet net hissettiğim holden geçerken bir yandan o rüyam aklıma gelerek "eyvah, o rüyam gerçek oluyor" diye de bir panikledim. sonra neyse ki depremin şiddeti azaldı ve bitti. işte o an derin nefes aldım ve rüyamın tam olarak gerçekleşmediğine sevindim. o sırada da elektrikler gitti. camdan baktık, tüm mahalle uyanmış, çoğu sokaklara inmiş. biz de haliyle indik. durum dışarıda kalabalık dışında normaldi, bir-iki metruk eski yapı dışında hiçbir binada hasar da yoktu. zaten şehir de genel olarak o depremi hafif atlatmıştı.(ki 268 kişi ölmüştür bursa'da bile) ama ya kocaeli,yalova ve sakarya? sonradan durumun ciddi vahametine vardık. bir süre sonra okullar açıldığında depremzede öğrenciler de gelmişti ve sınıf öğretmeni de önümüze otutturdu onları. sakarya ve yalova'dan gelenlerdi onlar. işte onların anlattıkları tam rüyamdaki o kabus gibiydi. örneğin önümdeki kız veli göçer'in konutlarından enkaz altından birkaç gün sonra çıkmıştı. binalarındaki en üst ve en alt katlarındakiler kurtulmuştu ama gerisi tümüyle hayatını kaybetmişti. ötekiler de orta ve ağır hasarlı binalardan çıkmıştı, tanıdıklarını kaybetmişlerdi. hepsinin psikolojileri de haliyle bozulmuştu. birkaçı zaten duruma pek dayanamadı, alışamadılar okula ve şehirlerindeki çadırkentlere döndüler. sonra o bölgelerden başka öğrenciler geldi. benzer hikayeler anlatmıştı onlar da. neyse ki biraz onların kafalarını dağıtmayı başardık, okula da alıştırdık. zaten sınıf öğretmeni de sanırım bizi bu yüzden seçip önümüzdeki sıraya oturtmuştu. bunları hatırlattı seneler sonra bana, umarım bir daha böyle trajediler yaşanmaz.
Türkiye tarihindeki en acı günlerden şüphesiz birisidir. Kuzey Anadolu Fayı`na olan dikkatleri arttırmış ve günümüzdeki deprem bilincini oluşturmuştur. yakın tarihimizde tekrardan böyle üzücü bir günün yaşanmaması için sadece binaları yeniden yapmak değil , insanlarımızı da yeteri kadar ve doğru bir şekilde bilinçlendirmeliyiz.
5 yaşındaydım o depremde. ilginçtir, gece yarısı mutfaktan bir ses duydum,sanki çamaşır makinesi çalışıyor gibi geldi bana. Kendi kendime bu çamaşır makinesini annem niye gece gece açmış diye düşünüyorum. Baya rahatsız oldum sesten. Meğer ev sallanıyormuş. Kalktım annem babam camdan dışarıya bakıyor. Millet sokaklara dökülmüş. Allah'tan bizim oturduğumuz bina yıkılmadı. Çıktık dışarıya. O geceyi bi çimenlikte minder battaniye vs. Yatarak geçirdik. O anları o zamandan beri unutmuyorum. Allah böyle durumları kimseye yaşatmasın. Gerçekten çok zor. insan o an ne yapacağını şaşırır. Dışarıya kaçayım derken bina bir anda başına da yıkılabilir. Allah muhafaza etsin. Amin.
hayatımı etkileyen dehşet verici bir depremdi , aslen ankarada oturuyoruz babam gümrük müşaviri olduğu için yalovaya bir fabrika ve limana denetime gidecekti yalovada 1 haftalığına pansiyon tarzı bir bina dairesi tuttu ve tatil olması için bizi de götürmüştü 2-3 gün sonra gece babam sıcaktan uyuyamamış yanıma geldi ve beni kucaklayıp 3.odada bulunan boş yatağa götürdü babamla yatıyordum artık kısa süre geçti ve sallantı , gürültü meydana geldi ne olup bittiğini pek idrak edemiyordum lakin bağırma sesleri , araba alarmları , cam kırılma sesleri almış başını gidiyordu elektrikler sık sık kopuyordu babam beni kucakladığı gibi içeride ki odaya valizimizi almaya gitti ve o an görmüştüm eğer babam beni o yataktan kaldırmasa şuan bunu yazıyor olmazdım yatağın üstüne gardırop düşmüş ve dolabın kapakları aynı bıçak gibi açılmış halde yatağın üstünde duruyordu valizimizi aldıktan sonra al acele aşağı indik orada meydanda bulunan bir park vardı herkes oraya akın ediyordu gördüğümüz 3 binadan biri yıkılmış durumda ve herkes sokaklardaydı sabah olduğunda korkunç manzara gün yüzüne çıkmıştı , babam halk arasında konuşulan tsunami söylentilerini duymuş ve bulunduğumuz noktada denize sıfır olduğu için ankaraya geri dönme kararı almıştı zoraki bir firmadan bize yer ayırtmıştı sabah yola çıktık ve halı saha , park yeri , pazar alanı gibi yerlerin alabildiğine ölü insanların naaşlarıyla dolu olduğunu hatırlıyorum yol boyunca ölüler dizilmiş her tarafta iş makineleri insan arıyorlardı...
2016 temmuzuna kadar özellikle istanbulda çok büyük bir deprem olacak. herkes depreme dayanıksız evlerinden çıkması gerekli. marmara denizi dibinde donmuş metan birikintilerinde aşırı artış var. bu artışa göre temmuz 2016 ya kadar büyük depreme hazırlanalım.
ben daha bebekken gerçekleşen deprem. evimizin hasar alması sebebiyle mersine göç etmek durumunda kalmışız. ablamın üzerine dolap devrilmiş, ablamı kurtarana kadar aşağıya inememişiz. eski dolapları bilirsiniz kahverengi ve ağırdır o anın verdiği adrenalinle babam tek seferde dolabı kaldırıp ablamı kurtarmış.