Hafızamda kalan birkaç şeyden biri kaybettiğimiz akrabamızın küçük kızı. Elinde babasının fotoğrafıyla ağlıyordu. Karı ise kader diyordu. Kader. Çok canlar yakan deprem. Allah bir daha yaşatmasın.
uykudaydı istanbul, izmit, adapazarı, bolu, yalova
uykudaydı eskişehir, ankara, gölcük, değirmendere, düzce, bursa
onyedisinde ağustos'un, sonra onikisinde kasım'ın
dipten bir uğultu koptu, bir çığlık yükseldi topraktan
saniyelere sığdı onbinlercesi ölümün
sonra çığlıklar ağıtlara, ağıtlar çığlıklara karıştı
ben buradayım, sesimi duyan var mı?
geceydi uğultulu geceydi
binleri aldı gitti
gövdem toz toprak göçük altında
gövdem unufak enkaz altında
acıya gömdüler güzel vatanımı
mezarımda adım yok
kaybettiler oy bedenimi
viranemde feryadım yok
bak göçük altında bizimkiler
hayat verecek bir el bekler
birlikte gülmeyi, birlikte sevmeyi
birlikte paylaşmayı
birlikte yürümeyi bilenler
kardeşlik duygularıyla koşup geldiler
birlikte çok gülemediler ama
birlikte öldüler
"ayrımız gayrımız yoktur" dediler
sildiler gözyaşlarını birbirlerinin
yaralarına merhem oldular
deprem olmuş yıkım olmuş of
yüreğim göçük altında
haykırıyorlar yetiş diyorlar
koşup gelenler dayan diyorlar
kazma ile kürek ile diş ile tırnak ile
dostça bir yürekle umutla arıyorlar
ben buradayım sesimi duyan var mı?
sesini duyan var
sesini duyanlar bizimkiler
bak yaşatmak için sana koşuyorlar
ak sakalına, çocuk yaşına bakmadan
tırnaklarıyla kazıyorlar enkazı
betonu tırnaklarıyla deliyorlar
çıkarsız hesapsız
yüreklerinin susturamadığı sesini
elleri gibi kavuşturuyorlar birbirine
gömülmesek de toprağa birlikte
acıya gömüldük hep birlikte
gülcan bebe, ayşe teyze, mehmet amca, fatma abla
içeride kaldı anam, içeride kaldı babam
bir tane de değil ki hangi birine yanam
ben buradayım sesimi duyan var mı?
Teyzemin ve iki çocuğunun hayatını kaybettiği depremdi.
Ne kadar uzakta da olsak içimiz acıdı.
Acının mesafesi yok.
Başımız sağolsun hayatını kaybedenlere allah'tan rahmet diliyorum.
Tek hatırladığım, o gece zifiri bir karanlıktı. Hani böyle odanın ışığını kapatırsın ama nesneler yine de seçilebilir ya, o gün öylesine karanlıktı ki, merdiven inerken tek bir şey görünmüyordu. Ben ankarada gördüm bu depremi. Günlerce sokaklarda yattık.. küçük kardeşimin ağlamasıyla depremden 10- 20 dakika önce uyandık ve ailecek şaşırdık çünkü bir türlü susmamıştı kardeşim. hatta annem kardeşime saydırmaya başladı ''yeter be bi sus gecenin bir yarısı'' falan diyordu. Sonra bi anda sallandı her yer, gece zifiri karanlık. annemin yüzü, kardeşimin susması. yöneticinin tüm katları bir fenerle dolaşıp, ''kayıp var mı !! yaralı var mı !! panik yapmayın, hızlıca aşağıya inin, aşağıda binalardan uzak durun !!'' diye bağırması. kalabalıktan ve karanlıktan inilemeyen merdivenler. günlerce sokakta yatmak. gerizekalı medyanın zaten travma geçirmiş halka bir de gölcük resimleri göstererek iyice paranoyaklaştırması.. o gün unutulur mu be ?
içimi çok burkan bir depremdir. Ne canlar gitti hey gidi. Ölenlere rahmet, kalanlara sabır versin allahım..
Evet hatırlıyorum o sabahı, mahallenin camiinde her zaman ilk safta birkaç ihtiyarla eda ettiğimiz namazı o sabah en arka saflarda kılmıştık. Tâbi birkaç gün sonra yine ilk saflara dönmüştük.
yine yeni yeniden gelmiştir o zaman, nasılda çabuk geliyor artık her bir sonraki sene sanki dünmüş gibi oluyor...
ama bazıları için geçen tek bir gün bile yıllar gibi bitmek bilmiyor. o bazıları her 17 ağustos'tan ve ona yaklaşan her günden nefret ediyor.
allah bir daha göstermesin diyoruz hep, ama hiç de önlem almıyoruz. öyle ki çoğumuz için hoş bir anı 17 ağustos akşamı, ama kabusu olanlar kadar, yakınız başka bir böylesi güne aslında...
üstünden 15 sene geçmiş, dile kolay. 15 sene geçse de izleri silinmiyor. yaşadım. yaşadık. anlatmak istesek, çıkmıyor ağzımızdan kelimeler, öylece boğazımız düğümleniveriyor. bir yumru oturuyor öyle. anlatmasak, insanlar merak ediyor. anlatmaya başladığımızda birçoğumuzun da gözleri doluyor ya, gidenler için birkaç damla akıyor yine.
15 yıldır 17 ağustos gecesi uyuyamamak nedir, bilmesin kimse.
17 Ağustos 1999
"Öldürülenler, öksüz, yetim, sakat ve evsiz bırakılanların anısına "
Oradaydım.
Gecenin sabaha çıkmadığı tek güne şahit oldum. Yeryüzündeki bütün annelerin ağladığını gördüm, bütün çocukların öldüğünü, bütün babaların toprağa gömüldüğünü, bütün aşıkların derin uykuydayken birbirine sarılarak açılan dev mezara düştüğünü gördüm.
03. 04: Garip bir korkuyla sıçradım yatağımdan. geceden açık olan pencerem kapanmıştı. rahatsız edici bir sessizlik vardı gecede. Ürperdim yavaşça mutfağa gittim. bir bardak su doldurdum musluktan. O ana kadar o kadar sessiz bir geceyi gördüğümü hatırlamıyorum.
3.05:
Bardaktaki suyun titrediğini gördüm. Sonra sessizlik büyük bir gürültüyle yırtıldı, duvarlar, pencereler, tavan, taban insanın dokunabildiği görebildiği her şey, her yer büyük bir gürültüyle yırtılıp birbirinden ayrıldı.
Hareket edemedim. dizlerimin bağı çözülmüştü. sendeledim düştüm. Gürültü dinmiyordu. Koca melek israfil surunu almış karşıma dikilmiş ve son nefesini tüketene kadar suratıma üflüyordu.
Annemin çığlıklarını, babamın çaresiz sesini duydum. Tam kırk beş saniye sürdü, sonra durdu. O zamanlarda dışarıda olan herkesten ve her şeyden beni koruduğuna inandığım ev, annemin özene bezene dizdiği eşyalar, babamın oturup TV seyrettiği kanepe kardeşlerimin, süslü cicili bicili odası, kitaplarım ve kalemlerimle birlikte benim odam hepsi birbirine girdi.
3.07:
Alçaldığımı hissediyorum. sessiz ama sarsıcı bir düşüş bu, çaresizim, donup kaldım. Düşünemiyor, hareket edemiyor, bağıramıyordum. sonra karanlık çöktü. Yukarıdan düşen bir şey sol kolumun üstüne düştü.
7.00:
Hala karanlık her çok uzaklardan sesler geliyor, ağlama sesine benzer yardım çığlıkları. Sonra duvarlarda biri geziniyor sanki. Tak tak topuk seslerini duyuyorum.
Bir adam bağırıyor: " Sesimi duyan vaaaarr mı?
"Ben varım demek" istiyorum. "Annem var babam var iki kardeşim!"
Ağzım tuhaf, kupu kuru. Çimento kokusu burnumu sızlatıyor. Tek kelime çıkmıyor ağzımdan. Rüyada çok istenir ama bağırılamaz ya öyle.
Sonra bir ses daha yüksek perdeden bağırıyor: Sesimi duyan vaaaaar mı?
Yerimden kalkmaya çalışıyorum. Üzerimde bir ağırlık var. Sadece sağ kolum beni dinliyor, yerdeki bir şeylere çarpıyor. Yokluyorum: çaydanlık.
"Ne güzel çaylar içmiştik bununla" diyorum. Demli çay kokusu zihnimde dolaşıyor. Annemin yüzü geliyor gözlerime. Gözlerimi açıyorum kimse yok sadece karanlık. Bir anda gözyaşlarım boşalıyor gözlerimden. Sesim açılıyor ,ağlıyorum hüngür hüngür,. Çaydanlığı alıp hırsla vuruyorum beton zemine. Çeliğin yere çarpmasıyla "çınnnnnn! diye bir ses çıkıyor. Bir daha, bir kez daha... Ağlamaktan yorgun düşüyorum. Gözlerim kapanıyor. Her şey tekrar karanlığa düşüp gidiyor.
11.00 gözlerimi açtığımda gün ışığı doğrudan doğruya içine doluyor. tekrar kapatıp daha temkinli açıyorum. Karşımda turuncu giysili baretli bir adam var. " iyi misin? diyor. iyiyim diyemiyorum.
11.07 yükseldiğimi hissediyorum. üzerimdeki ağırlık kayboluyor. dört adam bir sedyeye alıyorlar beni. ambulansa biniyorum. yüzüme saydam bir maske takıyorlar. tap taze serin, ıslak hava ciğerlerime doluyor.
20 Eylül 99: Hastaneden aileme koşuyorum. Uzun zamandır görmedim onları. Bir an önce kavuşmak istiyorum.
kendimi yan yana dizilmiş dört mezarın başında buluyorum.
Sol kolum yok.
Yer yarılıyor tekrar ama beni içine almıyor. yer yüzünde bir başıma kalıyorum...
gidenlerin ardından hiçbir şey yapamadığımız, yapamayacağımız korkudan tek damla yaş dökemediğimiz, kendi canımızın kurtulduğuna sevinip sevinmeyeceğimizi bilemediğimiz, en küçük sarsıntıda o milyonları tekrar kaybettiğimiz, her hüsranımızın artık 7.4 olduğu, her giden canın milyon sayıldığı, hiç birinin artık eskisi gibi olmadığı, 15 yıl.
17 08 1999 bugün tam 15 yıl oldu. bugün tam 15 yıl öldü..
o gün yaşamını yitiren binlerce değerli vatandaşımıza bir kez daha allah'tan rahmet, geride bıraktıklarına sabırlar diliyoruz. zor her yıl aynı tarihte yeniden hatırlamak..
8 yaşımdayken yaklaşık bu saatlerde öncüleri gelmeye başlamış ve 3 gibi de gerçekleşmiş son yılların en büyük depremi.
hayatımı değiştirdi diyemem ama geceleri korkuyla uyanmama yol açmaya başladı o günden sonra. kaç aile tümden yitti gitti, kaçı parçalandı perişan oldu sayısını bilmiyorum.
fakat hala unutamıyorum o enkaz çalışmalarını.
allah bir daha yaşatmasın demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
felaketin olduğu yıl Süleyman demirel cumhurbaşkanı, Bülent Ecevit başbakandı. felaketin olduğu bölgeye bu yöneticiler bir kere gitmedi ve ilginçtir kimse bunun hakkında yorum yapmaz onlara laf kondurmaz.
o dönemde toplanan yardım paraları birilerinin ceplerine indi ve bunların hepsi aklandı. ahlaktan dem vuran bazı siyasetçiler (bkz: devlet bahçeli) partisinde yapılan bu yolsuzluğa sesini dahi çıkaramadı.
çok şükür günümüzde yardım paralarının başına ne gelir derdi yok. mesela Soma'ya yapılan yardımların hepsi yerine ulaştı.
Annemi, babamı, 1 abimi, 1 kız kardeşimi, anneannemi, dedemi, 2 amcamı kaybettiğim deprem. Hayatın beni yalnız olmaya mecbur ettiği gün. Öylesine zor bir durumdu ki benim için.
Çınarcık'da oturmaktaydik. Ben dayimin yanina anyalya'ya gezmeye gitmiştim. Güzel bir lise kazandığım için bir tatil ödülüydü güya.
Sonra bir gün denize götürdü dayım bizi. Çok hoşuma gidiyordu yüzmek. Yengem de mangal yapıyor ne kadar güzel bir gün diye düşünüyordum. Yemegimizi yiyip eve geçtik. Sonra televizyonu açtık. O haber. Ben Ağlıyorum, kuzenlerim ağlıyor, dayım zor tutuyor kendini, yengem de ağlıyor ancak hepsi bana bir şey olmamıştır diyor. Sarıldık telefona. Lakin çalmıyor. Hayat benden sevgiyi aldı o gün. Sonrasında ise dayım baktı büyüttü beni. Kuzenlerimi kardeş gördüm, dayımı baba yengemi anne. Lakin ne annemin cesedi bulundu ne babamın ne de kardeşlerimin. Öyle boktan bir hayat işte. Kolay geliyor ancak henüz 14 yaşında dayım beni aldı karşısına.
bak dedi. Sen artık koca kız oldun dedi. Uzuleceksin aglayacaksin tabi dedi. Ama harap etme kendini. Bundan sonra biz varız kızım dedi. Elimden gelen her şeyi yapacağım senin için dedi. Sen bana ablamın borcusun dedi. Uzun uzun konuştu. Ikimiz de ağladık. Ama o kadar lafını içerisinde en önemlisi sen artık koca kız oldun lafıydı.
Insan ancak en sevdiklerink kaybedince büyüyor. Ben o zaman anladım.