yalova 'da geçirdiğim, o an yaşımın küçük olmasına rağmen hala deprem denince tüylerimin ürpermesine sebep olan felaket. 1 gün önce gülerek geçtiğin yolların kenarlarındaki binaların yerinde 1 gün sonra yıkık dökük viraneler, tozlar, ağlayan kanlı insanlar...
yapay deprem değildir, yapay depremler nükleer bölgelerde oraya zarar vermek için yapılır. önüne gelen her olayı masonlara, illuminatiye bağlayan, nasaya bağlayan insanlar ise korkaktır.
depremden hemen sonra radyodan canlı yayın vardı. o çığlıkları, feryatları unutmak mümkün değil. insanımızı en son tek bilek halinde o zaman gördüm. ders çıkarılması gereken günlerken yapmacık anma programlarıyla hatırladığımız zamanlardır.
amerikan traşlı saçlarım pembe kalpli beyaz pijamam ile tam bir ailesine göre giyinen saçını kestiren türk çocuğuyum.
o günü gerçekten anlamadım. ne oldu ne bitti. sadece artçı deprem, 6.5-7,4, enkaz, şehir efsanesi, yardım gibi kelimelerin ve tanımların asıl anlamları o günlerde aklıma kazındı.
korkunun ne demek olduğunu sanırım o zaman öğrendim. aslında yıkılan bir enkazın içinden çıkmadım. etrafımda da yıkılan bir yer yoktu...
anne-baba ile karadeniz turundaydık. ablalar ve bedensel engelli ağabeyim istanbul'da kalmıştı. gece depremi kastamonu'da hisseden babam: ''muhtemelen yakın civarlarda ufak bir depremdir'' diye düşünmüş.
sabah kalktığında tv'den gerçeği öğrenince şok tabii. bende o esnada uyuyordum. içeriden gelen seslere uyandım. istanbul'a ulaşamıyorduk. haliyle bir panik havası. sonuçta ortada bir bedensel engelli ağabey ve onu gereken kısa sürede dışarı taşıyamayacak iki abla vardı.
Bir ara telefon düştü 30 saniye civarı konuşabildik. bir şey olmadığını söylüyorlardı. çok şükür.
kastamonu'dan istanbul'a tam 19 saatte geldik. yollar yarılmış. izmit civarı haliyle felç. ara sokaklardan, köylerin içlerinden gidiyoruz. trafik kilit...
böyle bir acıyı bir daha yaşamamak dileği ile sabah sabah bu konuyu pörtleten arkadaşa teşekkür eder, bu depremde vefat eden yurttaşlarımızın ailelerine sabır dilerim. allah mekanlarını cennet eylesin.
o sırada ankara da olmama rağmen, hala etkisini psikolijik olarak hissettiğim depremdir.
O gece sarsıntıyı fazla hissetmedim. bizimkilerin uyandırmasıyla apar topar evden kaçarcasına çıktık. Günlerce de o korkuyla dışarda yattık. Peşinden düzce depremini daha beter hissettik. Lambanın sallanışı, camların ve korkulukların zangır zangır titremesi, oturduğumuz koltuğun beşik gibi bir o yana bir bu yana gitmesi hala dün gibi aklımda.
Üzerinden 14 sene geçti, hala oturduğum, uzandığım yerde en ufak bir sallantı hissetsem, direkt olarak lambaya bakıyorum acaba deprem mi oluyor diye.
Ben o kadar uzakta, bu kadar etkilenmişken o bölgede depremi yaşayanlarda kim bilir nasıl psikolojik etkiler bıraktı.
Tek dileğim Allah bir daha bize o acıları, hüzünleri yaşatmasın. Kaybettiklerimize allah tan merhamet, af, rahmet ve cennet diliyorum. yakınlarına, ailelerine ise sabır ve metanet.
Ah zaman nasilda geciyor be yigidim. Gunluk islere o kadar kaptiriyoruz ki kendimizi bazen bize ders olmasi gereken olaylari ne de cabuk unutuyoruz. 17 agustos turkiye icin...
olduğunda uyuduğum deprem. öyle ki ben uyanmamak için direnirken nicesi derin uykuya gömülmüş.
şimdi bilinçlendirme reklamı olarak dönüyor ya televizyonlarda deprem olursa nerede kalacaksınız diye, deprem olduğunda evden çıkacağımız ne malum diye cevap veren olmuyor mu hiç ya da bi kendimizi dışarı atalım da gerekirse yine parkta bahçede uyuruz diyen? milleti acıyla mı harekete geçireceksiniz? her boş alana avm dikip nerde kalacağınızı biliyor musunuz demekle mi? ya da kentsel dönüşüm adı altında her yeri beton yapıp o betonları parayla sigortalatmamızı isteyerek? ikisinden birini düzgün yapın bari.
bir daha böyle acı yaşamayalım demek bile yeterli olur aslında.
ölen öldü acısı yakınlarında anı kaldı. 1-2 suçlu ilan edildi 5 sene sonra serbest kaldı. adalet yine binlerce insanın ölmesine rağmen sadece bir kadın ismi olarak anıldı.