bir çok çocuğun anne-babasız kaldığı , bir çok anne-babanın da çocuklarını kaybettiği bir depremdir. yazık olmadı mı o kadar insana? kardeşleri gözlerinde ölen ablaların abilerin psikolojilerine , ölen o kadar insana yazık olmadı mı? kader olduğu kadar umursamazlıktı da nedeni bu ölümlerin. tüm ölenlere Allah rahmet eylesin yakınlarına da başsağlığı versin.
devletin yönetim kadrosu açısından, çok fazla ders alınmamış depremdir. hala o depremden kalan kalıntı binaların yıkılmaması, mahkemelerinin hala sürmesi birkaç örnektir. seçimi etkileyecek yasaların jet hızıyla geçtiği halde , neden bu konuyla ilgili sorunların hala yavaş gittiği merak ediliyor.
heyy sana diyorum sana,
ewet o kurumda çalışıyosun ,
ne bakıyosun!
bak bak görüyomusun binadaki çatlağı ,
aha kıpırdıyo bina,
çekill
kaf
a
na
düş
tüüüü.
türkiye'de olan her depremde aklımıza gelen; fakat olası marmara depremi için hiçbir çalışmada bulunmayıp sadece 'allah bir daha göstermesin', 'allah bizi korusun' demekle yetindiğimiz çok büyük bir doğal afettir.
binlerce insanımızın ölümüne sebep olan müteahhit bozmalarına açılan davaların ise zaman aşımına uğraması sebebiyle bu katiller ellerini kollarını sallayıp, yeni cinayetler için kollarını sıvayacaklardır. olan yine hayatlarını kaybedenler ve ailelerine olacaktır.
(bkz: adalet mülkün temelidir.)
buraya kadarmış dediğim gecedir. arkadaşlarla sohbet ederken sallanmaya başlamıştık, başta geçer dedim ama hafiflemiyor artıyordu, sadece şehadet getiriyordum, arkadaşımın evinde olduğumdan aklım annem ve babamdaydı, ne yalan söyliyeyim onlara ilişkin umutlarım da her saniye azalıyordu. işte tam o sıralarda buraya kadarmış, dünyadaki nasibimiz buymuş dedim. deprem durmuştu ama ben inanamıyordum, telefonu o kadar hızlı çevirmiştimki hatlar kilitlenmeden annem ve babama ulaşabilmiştim, onlarında sağlıklı olduklarını duyduğumda içim rahatlamıştı.Demekki daha yiyecek ekmeğimiz içecek suyumuz varmış dedim. arabaya binip merter kocamustafapaşa arasında bir yolculuk yaptıktan sonra hiç yıkık bina göremedik, kendi kendime inşallah merkez burasıdır dedim, ama maalesef değilmiş. Binlerce insanımız kaybettik o gece...Allah hepsine rahmet eylesin. ve bir daha böyle bir afetle imtihan etmesin bizleri.
tesadüf ki o gece babamla beraber yatmışım. yer gök sanki yer değiştiriyordu sanki ama baban yanında olduğu zaman hiç korkmuyosun. ilk defa yaşayanların ne olduğunu anlamadığı bir duygudur bu. sanki boşluktasın. boş boş bakıyosun etrafına. deprem biter ve elektrikler kesilir. işte o an korkmaya başlıyosun. karanlıkta kaldığın an. dışarı çıkar herkes. herkes yarı çıplak. ama o gece cadde de kız dikizleyen bizler o an da o kadar aciziz ki hiçbirşey düşünemiyoruz. sabah olmaya başlamıştı artık. kimseden nefes alma sesi dahi çıkmıyordu. artık açlık, susuzluk, hiçbir ihtiyaç veya duygu hissetmiyosunuz. 2 hafta banka yatarsınız. ama sadece yatarsınız. rüzgar esse deprem oluyo sanırsınız. 2 hafta geçer ama hala evinize girmeye korkarsınız. hele o televizyoların reklam vermeden gölcüğü göstermesi ilginç gelir insana. sanki insanlar üzerinde psikolojik baskı yapmaya çalışıyolardı. aradan aylar geçti uyuyamıyosunuz. 1 yıl geçti uyuyamıyosunuz. 2 yıl geçti uyuyamıyosunuz. bunlar sadece kadıköy de olan bizlerin yaşadıklarıydı. bir de gölcük de olanların hikayesi var. işte bunun adı da 03:02 17 ağustos 1999 marmara depremidir.
kardeşin dışarıda olduğu için gece 02:30ye kadar onu beklemişsindir. geldiğinde kızarsın "bu saate kadar bilardo mu oynanır" diye. o da sana kızar "bana karışma" diye. sonra herkes yatağına gider. uykuya dalarsın ve korkunç bir sarsıntıyla uyanırsın. annenin dua ettiğini duyarsın, yataktan düşmemen için seni tutuyordur. sen kardeşlerinin seslerini duymaya çalışıyorsundur, evde herkes birbirinin iyi olduğunu anlamaya çalışıyordur. ev sağlamdır ama içindekiler parçalanmıştır. korkuyla dışarı çıkarsın karşındaki bina yıkılmıştır, her taraf toz duman, yardım etmek istersin, o koca kolonları kaldırmanın insan işi olmadığını anlarsın. insanların "yardım edin" seslerini duyarsın, birşey yapamazsın. ambulanslar geldiğinde siren sesiyle gitsinler diye dua edersin çünkü ancak kurtarılan beden hayatta ise siren çalar. ama o siren sesini de çok duyamazsın.
tüm bu acılar yaşanırken öğrenirsin ki, o gece kardeşinin bilardo oynadığı bina da yıkılmıştır. şükredersin 1 saat daha kalmadığı için, iyi ki kızmışım dersin. kendin kurtulduğun acıyı yaşayan insanlara bakar ağlarsın.
sonra herşeyi unuttuğun gibi bunu da unutursun. bir sabah kalkarsın tarihi farkeder herşeyi en baştan hatırlar sözlüğe yazmak istersin, ağlarsın...
izmirde bile gece insanları yatagından zıplatmış ve bayaga etkili hissedilmiş deprem...
allah korusun umarız bir daha böle acılar yaşanmaz ve umarız öle saglam olmayan yapıların yapılması engellenir yoksa böle giderse daha çok 17 agustoslar yaşarız...
17 agustos 1999, saat sabah 03:02...hayatımızın 180 derece degısmesıne buyuk katkıda bulunmus olan dogal felaket.. ınsanların bırbırıyle ıyı gecınmesıne, bu hayatın gercekten pamuk ıplıgıne baglı oldugunu bırkez daha mılletce anlamamıza vesıle olmustur..yazarken bıle tuylerımı dıken dıken eden bırdaha olmamasını can ı gonulden dıledıgım hazin olay..
45 saniye'de hayatlarımızın,hayata bakışlarımızın sonsuza dek değiştiği,çok büyük yaralar açmış,kollektif bir acı dalgası yaratmış izleri yeni yeni silinmeye başlanan,ama acısı asla unutulmayacak olan korkunç deprem.