şimdi yalan söylemenin sırası değil, birde tam 1 yıldan uzun bir süre sonra ulu sözlüğe ilk yazımı yazarken.
ekşi sözlükte yazmaya başladığımdan beri ulu sözlükte sadece okura dönüşmüşken, bütün 15 mayıs yürüyüş planlarını şusunu busunu ekşi'de takip etmişken, bütün muhabbeti orada döndürmüşken, 15 mayıs günü taksim meydanına geldiğimde elimde uludağ sözlük'ün katkısıyla hazırlanmış pankartla 1 saat yürümem bana sorarsanız çok ironikti. şu an halen +1'imle aldığım 2 pankart bilgisayar masamın yanında duruyor ve üstünde de uludağ sözlük banneri.
yürüyüş sonrası ne medyanın ne de politikacıların umrunda olmamamız bu sansürlerin son sürat devam edeceği fikrine kapılmama neden oldu. özellikle bugün o kadar protestoya rağmen halen iletişim bakanının "ygs gibi bu sansür işi de yanlış anlaşıldı, değişiklik sonrası sansürlenecek birşey yok! herşey aynı kalacak." diyor adam ciddi ciddi. sanki şu an internetimiz sansürsüzmüş gibi, 22 ağustos'tan sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylüyor bakan.
netice itibari ile hayatımda katıldığım ilk yürüyüştü, çok eğlenceliydi, yalnız olmadığımızı çok güzel bir şekilde, olaysız ifade ettik. ayrıca ben öyle kalabalık cidden 1 mayıs dışında görmedim, sanal ortamdan ne insan akmış, erkekten çok kadın vardı ayrıca, teşekkür ederim herkese, özellikle uludağ sözlüğe.
sevgilimle birlikte sonradan katıldığüım yürüyüş, eylem. glory jean's'in önünde tıkılıp kaldık. ama gerçekten süperdi. çok üzülerek uludağ sözlüğü bulamadık. bir daha ki sefere inşallah.
şahsımı derin üzüntülere itmiş eylemdir bir bursalı uludağ sözlük yazarı olarak...
konuyla ilgili 22 ağustos internetin filtrelenmesi adlı başlığın daha ilk günlerde bile ilgisiz kalması ve akabinde sansüre karşı yürüyoruz eyleminin olacağı günler öncesinden bilindiği halde, her ortamda atıp tutan, sansüre her daim karşı duran ve özellikle ankara ile bursa'da yaşayan fason uludağ sözlük yazarları şahsımı üzmüştür.
bursa ayağı ile ilgili zirve oluşturulmuş geleceğini belirten on kişiden damla ses çıkmamış, ne bir organizasyon olmuş ne de yürüyüş günü bir tane de olsa uludağ sözlük yazarı ile karşılaşılmıştır.
x bir platformu temsil etmek gibi bir derdim olmadı hiçbir zaman. benim derdim orda sansüre karşı yürümek, amacı belli yöneticilerin standart insan profili oluşturmak ve interneti de diğer haber alma organlarına benzetmeye çalışma çabalarını ve emellerini tepki göstererek ulaşılamaz hale getirmekti.
istanbul'a gidemeyişime, taksim'de olamayışıma ilk defa bu kadar pişman oldum.
ekşi sözlük'de durum nedir, organizasyon var mı şeklinde araştırma yaptıktan sonra iletişim kurduğum ve organize olunmaya başlandığından haber aldığım bir kaç arkadaşımla birlikte ( yaklaşık 20 kişi ) sansür yürüyüşü için nilüfer kent konseyi önüne vardık. pankartlar hazırlanmış, dövizler yapılmıştı.
nilüfer kent konseyi önünde toplanan yaklaşık 250-300 kişilik gurup ve önde araç içinde slogan atan bir abiyle birlikte turumuzu kaldırımdan yürüyerek tamamladık.
protesto yürüyüşünün tamamlandığı alanda basın açıklması yapıldı, aksiyon içerikli sahneler yaşandı, klavyeler kırıldı v.s
olaysız bir şekilde dağılma işlemi gerçekleşti. basın açıklaması yapan kişi konuşmasının sonunda protesto yürüyüşüne katılan inci sözlük, ekşi sözlük, nilüfer knet konseyi gibi platformlara katılımlarından dolayı teşekkür etti ama uludağ sözlük için bir teşekkür cümlesi işitmedim. bu durum şahsımı derinden üzmüştür.
neyse değerli yazarcanlar, öyle monitör arkasından, klavye gerisinden atıp tutmayla olmuyor bu işler, sikinizi taşşağınız yayıp oturacağınıza az sokağa çıkın, eylem yapın ve bir işe yarayın. sonra vay efendim ben görmedim, ben duymadım şeklinde sağda solda ahkam kesmeye kalkmayın...
bülent arınç'ın gündeminde "15 20 pornocu" olarak yer bulmuş, istiklâl caddesi'ndeki esnafa göre 30 binlerle ifade edilen bir kalabalıkla gerçekleşmiş yürüyüştür.
sayın arınç'a selam ediyor ve acil şifalar diliyoruz.