hangi şerefsiz ki durakta bekleyen vatandaşa saldırsın, hangi istihbarat örgütü ki çalındığı yerden götürüldüğü yere kadar haberi olsun ama durduramasın...
yaşlı bir kadından çalınmış 95model bmw otomobil diyor. doğuya götürülmüş diyor orada arıyorduk diyor istihbarat...
saldırgan; senin özel güvenlik protokolüne rağmen "başkent"ine geliyor. vatandaşına saldırıyor.
Ankara'da yakın bir arkadaşımı kaybetmeme neden olmuş patlama. Her böyle olayın ardından yaşananlara kaybedilen hayatlara üzülüyordum.
Fakat bir yakını kaybetmek, çok daha ağır hep denildiğini gibi ateş düştüğü yeri yakıyor ve tek amacı bir yerden bir kere gitmek olan bir çok hayat bir anda bu kaosun içinde buluveriyor kendini. Yaşananları hissettiklerimi kelimeler ile ifade bile edemiyorum.
Şuan türkiye'de yaşamasam bile uzaktan görünen tablo bile acı verici, orada yaşayan herkesin bir nevi hayatı tehlikede ve insanlar şansa yaşıyor , keşke türkiye bir ortadoğu ülkesi olmasaydı...
nefes alamıyorum. dün evimde otururken patlama sesini duyduğumdan beri rahat nefes alamıyorum. ben de orada olacaktım. kurstan çıkmış evime gitmek için otobüs beklerken ben de ölecektim. zaman ve mekan tam uyuşuyor. o ölenlerden birisi de ben olacaktım. ve ölümüme ailem üzülecek, arkadaşlarım akrabalarım üzülecek, bunun hesabını kimse sormayacaktı. burada başlık açılacaktı belki adıma, belki insanların yüreklerinde bir hafta kalacaktım. yeni bir patlama olup da beni ve diğer ölenleri bize hatırlatana kadar, unutulmuş olacaktım. ama olmadım. annem sayesinde. gitme dedi bana. bugün seni yollamayacağım kursuna gitme dedi. kırmadım. patlamayı öğrendiğinde geldi sarıldı ağladı. ya gitseydim diye düşündüm. bu kadının yüreği nasıl kaldıracaktı. sen benim yaşama sebebimsin der küçüklükten bu yana. allah aşkına bu kadın buna nasıl dayanacaktı? giden canları duydukça, gördükçe ağlamaktan başka elimden bir şey gelmeyişine utanıyorum. kinimi nefretimi allaha yalvararak kusuyorum. nolur, sen masum insanların canlarını koru.
ben dün ölmedim. ama yarın öleceğim. belki ailemden birisi ölecek. belki arkadaşım. bugün ölmediysem yarın ölmeyeceğimin garantisi yok. ve bu korkuyla bu psikolojiyle yaşayacağım her gün.
allah ölenlerin mekanlarını cennet etsin, yakınlarına sabır versin. sizle birlikte benim de içim yandı. unutmayacağım. ölen hiçbir canı, masumu unutmayacağım.
Bu kadar patlamalar, ölümler oluyor ülkemizde fakat beni asıl dehşete düşüren şey ölümlerin artık kanıksanması. Yapmayın lütfen. Normal bir şeymiş gibi görmeyelim. Alışmayalım ölümlere. Baş kaldıralım. Kabullenmeyelim çözüm yolu bulalım. Yoksa devam edecek. Her geçen gün öleceğiz ve kimse kimsenin umrunda olmayacak. Bugün ortadoğudan başka hangi ülkede böyle şeyler oluyor? Nerde gencecik fidanların hayatı bu kadar yarım kalıyor? Kalmamalı. Direnin arkadaşlar ölmeyelim artık bu ölümler normal değil. Çok yakında biz de botlara binip canımızın derdine düşeceğiz yoksa.
savaş devam ediyor anlaşılan. olaydan iki gün önce abd, büyükelçiliği aracılığıyla vatandaşlarını uyarmış. anlaşılan o ki kandili bombalamakla, surda, cizrede, nusaybinde teröristleri sıkıştırıp gebertmekle bunları sonu gelmeyecek.
acilen devletin yetkili birimlerinin son derece gizli bir yapılanma oluşturup bütün terör örgütlerinin beyinlerini inlerinde temizlemesi gerek. nasıl ki asalayı çatlı ve ekibi temizlediyse, aynı modele yakın bir yapılanma şart.
kalleşçe savaşanlara karşı mertçe savaşılmaz. her ne pahasına olursa olsun bunu yapmazsanız bu terörü durduramazsınız.
acil eylem gerekli çok acil.
Bir ülke düşünün ki başkentinde birden fazla kez terör saldırısı olabiliyor. Olan bu patlamalarda onlarca masum insan hayatını kaybediyor. Gencecik üniversite öğrencileri, üniversite sınavına girmiş umutlu, yarınını düşünen on sekizinde pırıl pırıl öğrenciler, işinden evine giden insanlar, bir yerlerde aileleri, sevenleri, bekleyenleri olan insanlar, sevgiler, evliler, nişanlılar, hayat dolular, yaşıyorlar, kalpleri atıyor, seviyor ve seviliyorlar. Bu insanlar kendi ülkelerinde, ülkelerinin başkentinde, hiçbir şeyden haberleri olmadan, sözde güvenli ülkelerinin en merkezi yerindeki patlamayla hayatını yitiriyor, geriye cansız bedenler ve bu bedenler üzerinden hesaplaşmaya, rant çıkarmaya çalışanlar kalıyor, hayatlar yitiyor, sevenler sevilenler yaşarken ölüyor, büyük bir öfke ancak patlayacak yer yok. Kaybolan hayatlar, yok olan umutlar ve yaşama sevinçleri, gözü yaşlı anneler, babalar, kardeşler, sevgililer, eşler… iktidarda kim olursa olsun, muhalefette kim olursa olsun, ne olursa olsun, bu hayatlar geri gelmeyecek ancak bu ülkenin içişleri bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanı, savunma bakanı herkesten daha çok hesap vermelidir, özürlerini dileyip biz bu ülkeye sahip çıkamıyoruz demeli ve az da olsa insanlık varsa içlerinde bunu göstermelidir. Başka bir ülkede bu kadar olay olsaydı şimdiye çoktan bu yapılmıştı. Ben olsam ben yapardım bu kadar eminim ve biliyorum ki bu sorumluluğu üstlenen ve insan olan herkes bir yerlerde hata yaptığını anlar bu dediğimi yapardı. Ancak biliyoruz böyle bir şey olmayacak, soma gibi, birkaç hafta önceki patlama gibi, birkaç ay önceki patlama gibi, unutulup gidecek, ta ki bir gün aklımızın ucundan geçmezken bize ya da sevdiklerimize bir şey olana kadar.
Doğuyorsun, biraz büyüyüp atari oynuyorsun, çöp kutusunun başında arkadaşlarınla goy goy çevirip kurşun kalem açıyorsun. Cine5' te Jurassic Park izliyorsun. Pazar günleri banyo yapıp Kanal D' de Ruhsar izleyip, Star Tv' de Parliement Pazar Gecesi Sineması'nın başlamasını bekliyorsun. Annen seni zorla okul var deyip uyutuyor. Beden derslerinde futbol oynuyorsun, voleybol oynuyorsun. Lisede birine aşık oluyorsun, ilk defa öpüşüyorsun. Elinden tutup, bahar döneminde yemyeşil parklarda dolanıyorsun. Bakkaldan bademli Magnum alıp paylaşıyorsun. Lise arkadaşlarınla saçma sapan icraatlere imza atıyorsun. Üniversitede bahar festivali kapsamında ilk defa kör kütük sarhoş olup, ilk defa biriyle sevişiyorsun. Zaman ilerliyor, kafan ağırlaşıp ciddileşiyor. Okul uzuyor. Daha da uzuyor. Bazen boş veriyorsun, bazen her şeyle ilgineliyorsun. Sevdiğin insanın yüzüne bakıp, ellerini tutup onu ne kadar sevdiğini falan söylüyorsun. Bazen sinirlenip senin ben ızdırabını si....BOOOOMMMM. Kolun bir yere, bacağın bir yere... Bağırsakların bir yere, akciğerlerin, kaburgaların bir yere ayrılıyor. Gözlerinin kabuğu patlıyor, su gibi eriyip akıveriyor sikik kaldırım taşlarına. Kısacık sikik hayatın boyunca heyecanla, sinirle, umutla, panikle, üzüntüyle çarpan kalbin, son çarpışını yirmi metre ötede bir kaldırım taşına çarpıp parçalanarak yapıyor. Çok mu güzel ? Sizin ben yolunuzu mezarınızı sikeyim. Şu siktimin memleketinde ne çektik ulan. Dininizi ve ırkınızı sikeyim.
dünden beri, hiçbir şey yazıp çizmeyip sadece okudum, seyrettim, gözlemledim. nerede ne eksik kalıyor ki ölüyor bu insanlar uyuyamayıp bunu düşündüm durdum. anladım ki huzuru biz çoktan geride bırakmışız, güvenli olduğumuz bir günü, yaşadığımız bir günü öpüp başımıza koyuyoruz. daha da kötüsü ailesinden uzak başka yerde okuyan bizler için durum daha kötü. dün annemi arayıp yayılmış olan 21 mart eylemleri için uyardım, sakın dışarı çıkma diye. o da o zamana kadar ölmeyeceğimiz ne mâlum dedi. haklısın annem.
baktım biraz, kim kime yükleniyor, akış yine nasıl ilerliyor diye. ve bir önceki patlamada olan, gelişen her şey yine gerçekleşti, sağcı solcuya, solcu sağcıya yüklendi. ölenler öldüğüyle kalıyor. çığlıkları, yakarışları, ağlamalar içimi delik deşik etti. biri dininiz batsın dediği için, dindar kesim ayaklanıyor, bir gazete tutup bu adamı aramaya başlıyor. bir gazete bugün başkan erdoğan manşeti atıyor, ulan derdiniz ne hepinizin? kör müsünüz bu kadar? bu kadar mı insanlıktan çıktınız?
yaşıyoruz biz geride kalanlar dimi? böyle yaşamak ne kadar yaşamaya benziyor bilmiyorum.
ölenlerin ailelerine sabır diliyorum.
ülkeye de yaşayanlara da huzur.
ülkenin ileri gelenleri de artık nolur aynı şeyleri söyleyip aynı senaryoları yazmasınlar, bu bitsin artık, yolunun daha başında, körpecik, gencecik insanlar ölmesin. masum insanlar ölmesin.
üstesinden gelemeyeceğimiz şeyler yaşıyoruz. kim yapmış, hangi ideoloji yaptırmış olursa olsun, neresinden baksan vahşet. şahsen ben, bu tarz olaylara üzülüp geçermişim eskiden. ölenleri, ailelerini düşünüp biraz gözyaşı dökecek kadar iki yüzlüymüşüm. hiç değilse burnumun dibinde olana kadar. dünün bana yaşattıkları, çoğu ankara sakini gibiydi aslında. bi' ses duydum evimden, yatağımdan. zıpladım yerimden öğrendim olayı. sevdiklerimi aradım, insanlar beni aradı kilometrelerce uzaktan hatta farklı ülkelerden. whatsapp son görülmelerinden, facebook iletileri yahut çevrimiçi olmalarından yaşadıklarını öğrendim sevdiklerimin. whatsapp gruplarında "yaşam içtiması". her konuşmanın sonunda çaresizce "kendine dikkat et" dedim insanlara. sanki yapabilecekleri bi' şey varmış gibi. dünden arta kalan onlarca dikkat et ile biten konuşma yani. bu duyguyu yaşattı dün bana, patlamanın yakınında olanların, sevdiklerini kaybedenlerin duygularını konuşamam bile ben, haddim değil. kimsenin değil. yarım saat önce o duraktaydım, on dakika önce karşıdan karşıya geçtim, sevgilimi oraya bıraktım demeyeceğim. zira hiç biri ölen çiçekçiden şimdiki karısına ilk kez çiçek almış olan abinin hikayesi gibi olmayacak. zaten olayın olduğu yer,ankara'da evinden dışarıya çıkan bi' adamın uğraması en muhtemel yerlerden biri. ee hava da güzel. sınav günü ve sınava giren çocuklardan bahsetmeye içim el vermiyor inan. demem o ki çoğu ankara sakinini, sakin dediğime bakmayın kalmadı öyle bi' şey, dakikalarla ıskaladı ölüm yahut acı. ölümden daha tehlikeli bi' şey varsa o da ölüm korkusuyla yaşamaktır bence. her an her otobüs durağı, metro herhangibi' kalabalık alan. mezarın olabilir düşünsene. ve ankara'da ikamet ediyorsun. öğrenci olduğum için burdan gidicem; ben her yere yürürüm, okul ev, iş. nereye gidersem gideyim genelde yürürüm. fakat bu da kurtarmıyor beni, on adımda kafanı kaldır, bir hükümet binası, bakanlık vesaire. kırmızı bölge yani. kendimden geçtiğimde ise memur olarak çalışanları, aileleri düşünüyorum. son iki patlama da bu insanların işten çıkıp servis veya otobüse bindikleri saatlerde oldu. ama bu sonuncusu tamamiyle sivil hedefli idi. yani bu insanların her gün işe giderken ve dönerken yaşayacakları korkuyu bi' düşünsene, işe mi gitmesin insanlar ? her şeyden uzaklaşıp, tamamen gerçekçi baktığımda ise olaya beni saran şeyin ölüm korkusu olmadığını anlıyorum. ölüm korkusuyla yaşamayı da ayrı bi' kenara koyuyorum. ve elimde kalan ölümün geliş şekli oluyor. burda da ekşi'de yazan bi' arkadaşın yazısını paylaşmak istiyorum.
-ben böyle ölmek istemiyorum arkadaşım. bombalı saldırıda, birilerinin çıkarları için. sevişirken ölmek istiyorum, kalp krizi olur mesela. çokça sarhoş olup yürüyemediğim vakit düşüp kafamı taşa vursam belki, beyin anevrizması olur kafa tasında çatlak neyse artık. çok derine daldığımı fark etmeyip boğularak ölsem de olur, yada vurgun yesem çıkarken, ismi daha bir hoş hani. balığın kılçığı boğazıma takılsa nefes alamasam olur. sevdiğimin kollarında yaşlanıp ölsem harika olur. ölüm benim suçum olsun, yada keyfim. üç beş orospu çocuğu prim yapsın diye ölmeye gönlüm razı değil.