hani canın gibi sevdiğin bir şeye - kişiye zarar geldiğini duyarsın ya..
hani sokaktan ambulans geçerken sanki içinde bir yakının varmış gibi kalbin sıkışır ya..
hani çok boktan bir sebepten birilerinin öldüğünü öğrenirsin ya..
önce miden bulanır , sonra kalbin çok hızlı çarpar. bir yandan elinle bir yerleri tutma ihtiyacı hissedersin bir yandan da olayları anlamak için uğraşırsın. vücudunun verdiği tepkiler anlamanı geciktirir bir süre öylece kalakalırsın..
zamanında "gün gelecek asker türbana selam duracak" diyen zihniyetin zaferidir. maalesef ki askerimiz gerçekten de türbana selam durmak zorunda bırakılmıştır.
zincirbozan filmindeki abd lilerin söylediği gibi: türk halkı en çok askerini sever, fakat asla onun desteklediği kişiyi seçmez.
edit: yukarıdaki cümlelerde kişisel yorum yoktur. sadece gerçekler hatırlatılmıştır. eksileyenler, ya bu gerçeklerin hatırlatılmasından rahatsız olmuşlardır ya da kendi gerçeklerini yani aslında kendilerini eksilemişlerdir.
cumhurbaşkanı olamamıştır. eğer ben bu cumhurun bir parçasıysam ve onun için, benim cumhurbaşkanım değil, diyorsam o, cumhurbaşkanı olamamıştır. olsa olsa o koltuğa oturmuştur. indiği günleri de göreceğiz inşallah.
mhp ve chp nin yanlış tutum ve politikalarının tuz biber ektiği nihayettir.
hadi chp yıllardır kafasının dikinde, mhp umut olur dedik; seçim meydanlarında sesi kısılana kadar bağıran bahçeli de fos çıktı. şimdi insan düşünüyor keşke erken seçim diye k.ç yırtmasalardı da bu meclis bu hale gelmeseydi.
abdullah gül cumhurbaşkanı oldu dedi altyazı, hemen pür dikkat izlemeye başladım töreni. allah'ım nasıl da eğreti duruyor o törende ya! hani 23 nisanlarda ilkokul çocukları başbakan koltuğuna oturtulur ya - gerçi akp hükümeti 20 yaşındaki adamı oturtarak bir çığır açmıştır o ayrı- işte öyle duruyor abdullah gül tören alanında! şaka gibi...
sonra girdi meclise yemin için, dili sürçtü "atatürk ilke ne inköeüilapları" gibi bir şey çıktı ağzından, gülümsedim...
anıtkabre girişi, mozaleye çelenk bırakışı falan manasızca izledim. şaka olmalıydı. sanki birkaç sene önce cumhuriyet rejimine, atatürk'e küfreden bu adam değildi! ha komik olan bir şey daha var o da 29 ekim doğumlu olan a.g. 'ye, cumhuriyet bayramında doğmuş olması vesilesiyle dedesi tarafından cumhur önadı verilmesi... garip tabi... zalimden alim alimden zalim doğar dedikleri.
hayır şimdi düşünüyorum, bir insan savunmadığı bir rejimin bekçiliğini nasıl sindirir içine? şahsen bana kübayı verseler, al abi komünist komünist takıl deseler s..tir çekerim adamlara.
gerçi planlanmış şeyler bunlar. rte ve ag nin yıllar önce hayal ettikleri şeyler. şimdi aralarında geçen diyalog muhtemelen şöyledir:
rte: abdullahım görüyor musun yıllaaar yıllar önce recai amcanın çiftliğinde bugünün hayalini kurmuştuk da ne kadar uzak gelmişti.
ag: doğrusun recebim, o zaman uzak gelmişti ama allaha hamd olsun bu insanların salaklığı sayesinde muradımıza erdik. sen meclise ben çankayaya ohhh!
ne kadar kutlasa az bu insanlar şimdi. ben de olsam kutlardım çalgılı çengili. iyi oldu bu millete. zamlar da gelir soldan soldan ohh show must go on hesabı.
entrymi burada noktalarken atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kaldığıma ve kalacağıma yürekten and içiyorum. bu entry g.tüme girebilir haklısınız ama şöyle ince bir hesap yaptım4 yıl ceza alsam, bunu basın yoluyla yaptığım için 3 te 1 oranında artırılsa, mahkemede de iki üç küfür saydırsam 7 yılı doğrulturum içerde. yani ben çıktığımda onun görevi bitmiş olur. dışarda olacağıma içerde olayım anasını satiiim.
çok pis, mendebur jakoben, laik elitist bir zımbırtı olan ben, tiz elden akıl hastanesini boylamak, hazımsızlık için beypazarı maden suyu içmek için "alışamadım" demekteyim.
ancak gerekçem laiklik elden gidiyor, ülke karanlık dönemlere giriyor düşüncesinden kaynaklanmıyor, her ne kadar karşıtlığıma atfedilecek sıfatlarımı yukarda belirtmiş olsam bile.
başörtüsü ile üniversiteye girmenin doğal hak olduğunu düşündüğümden hatta desteklediğimden "alışamadım" diyorum. çelişkili görünen düşünceme şöyle bir açıklama getirmemi tensip buyurunuz lütfen..
üniversitelerde başörtüsü takma hakkı, bir zamanlar uğruna eylemler yapılan bir hadise iken, kanunlarda herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen eylemler, son dört beş yılda melih gökçek'in suyu kesmesi gibi şıppadanak kesildi. ne oldu? ne değişti? pazara kadar değil ölene kadar değil miydi hak arama mücadelesi.
kudret sahibi değilken, hatalı olduğu düşünülen düşünce ve eylemlere karşı verilen mücadeleden, kudret sahibi olunduğunda vazgeçilecekse bu ancak makyevelist düşüncenin hayat felsefesi haline getirildiğine ve bireysel kudret sahibi olmanın toplumsal doğru düşünceye ulaşmaktan daha önemli hale geldiğine işaret eder.
başörtüsü takma hakkını onlarla birlikte savunan ben, rüzgara göre yön değiştiren ve beni kabak gibi ortada bırakan bu zihniyete "alışamam".