Ben sana bir şeyler yazmak bile istemedim
Yazdıkça senle olmamak için
Düşünmek istemedim geceleri
O düz saçlarının kokusunu
içmek istemedim, çoğu zaman
Daha çok sen olur aklım diye
Bakamadım kapı önündeki yollara
Çıkagelir hayalin, deliririm diye
Ben aslında seni düşünmek de istemedim.
Mumlar yanıyor Fransız sokağında,
Can veriyor kırmızı, mavi, yeşil ışıklara,
Rüzgarın hafif ama acımasız dalgaları okşuyor alevleri,
Her kapıda tebeşirden tahtaların üzerine ve okunmaz hale gelen meze, şarap yazıları iştah kabartıyor.
içki masalarında unutulmuş onlarca dert,
Ben alıp siliyorum ve saklıyorum.
Sabah uyanır uyanmaz teslim edeceğim sahiplerine.
Yoruldu sokak istiklale bırıkıyor yükünü,
ihanete uğratılmış yarın gelenleri kovacakmış gibi bakıyor gidenlere,
Her basamağa basılmış bin adım ve her adımda bin dert.
Kapanan her kapı sesi seni hatırlatıyor bana,
Ve mumlar sönüyor Fransız sokağında..
Gel senle sevgiyi yeniden yaratalım
Arawak kabilesi gibi sırtımızda ölüm olsun
Ellerimizde bir parça humuslu umut
Ve her ahlaksız sevişmede kır ruhumun kemiklerini
Sen bana ucuz bir şarap al gel şimdi
Oğur dinleriz odunun süregelmiş sesleriyle
Ateş değil şarap değil sen ısıtırsın belki iliklerini ruhumun
Yanına bir şey almadan gel
Kitaplarınıda bırak
Üzerinde bir parça kumaşla gel sevgili
Ona da ruh vereceğiz elbet
Anılarımızı toplayacağız benim elbisemin eteklerine
Birbirimize sarıldıktan sonra yıkamayacağız kıyafetlerimizi kirlenir diye
Biz sadece birbirimizi sunalım kendimize
insan her şeyi reddebilir aşık olunca
Reddedetmek yorucu bir iştir kanımca
Yarın için bir şaraba daha ne dersin ?
Ve bu sefer yine senden
baharat kokulu sevgilim , bebeğim,
yağmurlarında yıkandığım tatlı esmerim.
deniz dalgası saçların mı güzel?
yoksa güneş yanığı tenin mi?
inan daha karar veremedim.
öyle fırtınalar kopuyor ki kalbimde,
öyle şimşekler çakıyor ki beynime beynime,
şimşeğin ışığı gözlerimi kör edecek kadar parlak,
gürültüsü ise kulaklarımı sağır edecek kadar kuvvetli,
hırçınlığımsa fırtınanın hırçınlığından mıdır nedir anlamadım?
ben artık anlamıyorum ki zaten hiç bir şeyi,
tanıyamıyorum kendimi,
seni özlemiştir belki de fırtına da benim gibi, ne dersin?
ondandır bu deli gibi esmeleri,
ondandır herkesleri delip geçmeleri,
seni arıyordur da yana yakıla,
önüne geleni yıkıp geçiyordur.
Bu sıralar bir Şairin gözünden bakmaya çalışıyorum,
Hayat denilen Kargaşa isimli filme.
Kalbimde başrol olarak belirlediğim insanın kof ve boş çıkması acı veriyor yüreğime.
Bir damla gözyaşı beliriveriyor.
Bir Off çekiyorum.
Yine zarar veriyorum kendime bir rakı masasında Onsuzluk eşliğinde,
Yürüyorum kaldırımlarda,yönümü tayin etmeden
Nereye gideceğimi bilemiyorum,bilemiyorum işte.
Ondan kaçmaya çalışıyorum ama
Peşimi bırakmıyor 'O'nsuzluk,
Büyük bir azimle kaçıyorum,
Bu arada sevmeye çalışıyorum insanları,
Tabi!
Ondan sonra ne kadar sevebilirsem!
Bu saatten sonra Sevgi israfı diye betimliyorum içimdeki Onu.
biçimsiz kaldı çoğu şey kafamda, yazılmamış senaryo gibi kalabalık
aynı noktaya varmaktan ibaretim yine bir çok şekilde
raflara kaldırılmış tozlu kitaplar gibisin sanki, gözlerim arıyor hala
aklımdaki geçiştirmeye çalıştığım sorular gibisin cevabını bilemediğim,
bizim yollarımız belirginleşmiş bile
bursa-denizli mesafesi gibiyiz
belki de izmirde kesişiriz.
son günlerde belli olmayan ilkbahar gibiyim
sen de bana karşı çetin bir kış...
belirli noktalarda bile birbirine değmeyen doğrular gibiyiz.
mantıklı düşünmeye başladığım her günün, bir de akşamını görmelisin
pişmanlıklarla dolu...
gelecek kaygısı; benden daha olumlu olduğun kesin
umutlarımı sana emanet ederek gittim en son,
dönmeyeceğimi ikimiz de biliyorduk.
hatıralarımda seni son kez biçimlendiriyorum
iyi olmanı bilmek büyük mutluluk
sahi iyi misin??
made in kemikci.
güneş görmeyen penceremden
ihanet boşluğuna yuva yapmış
Aşk'ları vurdum
göç ederken sen
bir yürekten başka bir yüreğe ,
ölürken mi
bir başkası
bir yerde
ektim seni toprağa
içimde hep matem havası
yüzümde
babasız bir çocuğun
bayram sabahına uyanışı var...
Servet Afşar.
Gittiğimde uzaklara,
Senden çok ama çok uzaklara,
Biliyorum yine sen olacaksın aklımda.
Akşam yemeğinde eşlik edeceksin bize
martılar, hafif esintiler ve sen,
kadehler kaldıracağız güneşin kızıllığına.
Küba kıyılarında purolar içeceğiz
Sen duman olacaksın ciğerlerimde.
Karayiplerde korsanlar gibi rom içeceğiz,
Arjantinde tango, Dominikte bachatayla bulacağım seni.
Çikolata vücutlarda dokunacağım beyaz tenine.
Rüzgar olacaksın, yelken olacaksın,
beni bezdiren fırtına olacaksın,
kamaramdaki son kitabım,
son kitabımın son sayfası,
son sayfanın son satırı olacaksın.
Bunların hepsini geç de,
Sen her zaman aklımda olacaksın.
schiller sokağı 1/1
sokakalarda yağmura bulanıp dans etmelisin benimle
elin yüzün ıslak sırılsıklam yağmura bulanmalısın
aşk kokmalısın sevdiğim buram buram
schiller yanında yer ayırmış şiir seven sevdalılara
göğün tüm kapıları açılmış davet var göklerde
gelin diyor aşk dansınızı burda yapın
hadi aşkım tut ellerimden
yağmur yağıyor sokaklarda dans edelim
bir sen bir ben birde schiller .
Aldım seni karşıma,
dedim ''seni seviyorum.''
en salt hali en güzeliydi çünkü benim için.
Sen sustun.
Dönüp gittin.
Olsun,
gidişin bile bir başka endam.
Seversen kim bilir nasıl olur?
Gözlerin vardı beni bitiren.
Sahiden o gözler...
Nasıl anlatılır;
bulutsuz bir gökyüzü gibi mavi.
işte böyle anlatılır.
peki ya saçların...
Yıldızsız bir gece kadar siyah.
Ama sonra fark ettim,
sen gittin.
Sen gittin.
Sen gittin.
Dönüp durdu kafamda giderken ki salınışın,
dank etti sonra sensiz bir hayatın hayali.
bağırmak istedim;
''Bir gün yine dönersin değil mi?''
Ama dönmedin.
Ah be güzelim... Şimdi bombok halim.
Durup durup dinlediğin yaşamın aynılığına boğulan ayak seslerine küfür ettiğimi ve..
Kendimi buna katlanmak zorunda bırakan kilitleri kıramadığım her günüme yalan söylediğimi
ve hatta güneşe tükürdüğümü farzet.
Söndüğünü , benim yüzümden sanada küstüğünü
Sessizce susan ve havada titreşirken askıda kalmış sesimin
yanan ağacın ettiği yağmur duasıyla yere dökülüp terkedişini seyrettiğimi
acizliğime ve acıdığım duygularıma dürüst olmaya çalıştığım için
ağladığımı farzet..
Pişmanım artık dediğimi duyma sakın
Çünkü o zaman gerçekten pişman olurum beklediğim zamanlara
Aynı noktadan geçtiğimi fark ettiğimde 20yıl sonra
Korkuğumun başıma geldiğini anladığım gün acırım şeytana uymadığım her güne..
hep, dersin keşke senden başka birisini göremesem diye
ancak; yolların-gözlerin sana ihanet eder
gider ve her şey yalan gene
gene görürsün başkalarını
başka hayallerin izinde
başka yolların izinde
izini kaybersin, hayalin
-göremezsin, hayat çok kısa
aşk ise yok olur yol olur
sonunda, gene hayal olursun kara toprağın kara vicdanı
gibi...
hey uzakların adamı
bana bak, beni üzme
verdiğin sözleri tut, aşka söz vermiştin
-beni bekle...
artık git diyorsun, yazık ediyorsun
yazık, o kadara sen!..
hey beni altüst etmeye, ne hakkın var senin
sen, hayal değilsin
sen, hayal değilsin
zaten ''öleceğiz, hayalden gelip hayale gideceğiz''
-verdiğin, sözlerini tut
ah bir aşka, bir deriye muhtacız ''biz''
bu yokluk öldürecek beni!
seni seviyorum gene, uzakların tuzakların adamı!..