Alın şiir yetmedi, bir de akrostiş denedim. Mis gibi de oldu:
adaletle halkının savunucusu,
değişim ve gelişimin öncüsü,
akıllı zeki halkımızın tercihi,
laikliğe doğru yaklaşan,
emin adımlarla ilerleyen,
tarafsız bilinçli partimiz; ak partimizdir.
vatanına bağlı,
emin ellerde olan partimiz; ak partimizdir.
kamili kollayan,
askere sahip çıkan,
lakin sorunlarla da başa çıkan,
korku duymadan yolundan sapmadan,
ışıltılı günleri bize hazırlayan,
ne beklenebilir daha bu partiden!
masumun koruyucusu,
adeta türkiyenin partisi; ak partimizdir.
Nasıl bir semaydı o öyle,
istesem gün ağarırdı karanlığıma inat.
Gözlerimize doğardı ışığın berraklığı.
Zifiri mahkumiyetim ömürlere bedel,
Hiçliğe ait.
Sefaleti getiren mal mülk olmadı bu sefer.
Boşalmaya zorlanmış hakikatin damarı,
Hissiyatin temeli idi.
Zelzele değil, yüreklenenlerin kendisi oldu.
Ne inançtı kaybolan ne zikir.
Her vakit sebep olandı, salim olmayan fikir.
diyorum ki
bırakayım bu herşeyi
gideyim bostancı sahile
denize nazır küçük bir cafede
soğuk rüzgarın üşüttüğü
içimi ısıtayım bir sahleple..
diyorum ki
dalgalar vuracak
kıyıdaki kayalıklara
sen
camın ardından
sobanın kenarından
seyredeceksin..
adalara doğru
gitmeye çalışan bir vapur olacak
kalın kalın giyinmiş insanlarla dolu
ve sen
onlara bakacaksın
çayını yudumlarken
ve ben
seni düşüneceğim
yatağıma yatarken..
istemez miydik herkesten farklı olmayı
lanet olası düşler öldürdü, sıradan insanı
kesin olan bir şey varsa hayatta, ben bilmiyorum
hayat hep afaki, dünya karambol
artık yeter. oynama umudumu kaybettim sadece izliyorum
rüyalara inanıyor gerçekten kaçıyorum
fark ettim ki fark edeni umursamamak lazım
lal olmuş aslında, bu susmak bilmez dünya
ekmek hala en büyük kavga
riyakarlıksa yine moda
esen rüzgarlar bile taraf tutuyor artık
bilmeyen bilmekten korkuyor
azalan azlar artarken
kıymetsiz olan hep çoğalıyor
sınırlar aştıkça sınırlar çıkmakta
anları beklerken donuyor zaman
nerde o küçük tasasız insan
arama boşuna, sen değilsin o asla...
Doğru, sen bilmezsin.
Afyona anlattım ben, çaresiz hissettiğim anlardaki karabasanlarımı.
O, kimseyi salmaz kocatepe gördü sensizliğe yalvarışlarımı.
Bağırırken farklı zaman, aynı mekanda garipleşmişliğime,
Şahitliğini yıkılmaz ihtişamı ve vakurluğuyla yerine getirdi.
Öyleydi ki o anlar, göğsünü yırtmak isterdi şahit olan zaman.
Öyleydi ki ben ateşlerle görürdüm göğsümde, akan ebediyetin süliyetini.
Sen ise hazırlanırdın bağrına kopup gelen taptaze heyecanlara.
Ben dağlar diye çınlatırdım sessizliğin kulaklarını, şahsenem.
Sen uzatırdın ellerini memleketlisine, tutuşturduğun yangınlara elem.
Öyleydi ki ben anılarda kayboluşumu tamamalardım aydınlığın direnişine inat.
Sen aydınlanmış taraçalarında voltalanırdın yare kondurduğun ruha inat.
Ben Afyonu hiç sevemedim, düşürdüğün aygülle.
Çünkü ben akıtmadan edemezdim yaş, senden diye.
Varlığını gördüm ancak kalbim yoksun kaldı senden,
Son sözün kulaklarımda , def-i bela kabilinden.
Kaçabildiğim kadar uzaklara kaçtım, ve bitti
Dördüncü sene geçti , mucize kabilinden
ne kadar konuşabilirsin?
kimsenin seni dinlemedğini bile bile..
kimseye anlatamadığını bile bile ne kadar konuşabilirsin?
tüm sözlerin havada kaldığı bir zamanda,
hayatın kimseyi zorlamadığı bir zamanda;
ne kadar konuşabilirsin?
peki ne kadar bekleyebilirsin?
son sigaranla,yağmurun altında,
hiç tanımadığın birinin gelmesini ne kadar bekleyebilirsin.
hiç.
çok beklersen hiç gelmez.
çok istersen hiç ulaşamazsın.
sadece hayatın ellerini üzerinden çekmesini sağla,
sonrası iyi geceler..
hey sen! Evet sevgilim, sen..
Seni kaybetmek zorundayım yine...
Herkes gibi, her şey gibi...
Kalbime mühür vurmalıyım hiç sevmemiş gibi
ve sen gitmelisin yeniden...
Sevmek günahkâr olmakmış,
Yanıp tutuşmakmış...
Şimdi sensizlikle harmanlanıp, aşkınla tutuşup;
alev alma vakti...
hani bir gün sevecektik,
eskisi....
bu olmadı.
gelsene bize ey yar,
çay iç....
bu da olmadı.
seversen ekime,
sevmezs...
bu da olmadı yav.
diyerek denemekten vazgeçmektir.*
hani bir gün dönecektik
sevecektik
yine eskisi gibi
olacaktı, olacaktı bu sefer.
kırgınlık, üzüntü bir de sensizlik
yoktu, yok olacaktı bu sefer.
beklemek, beklemek diye bir şey yoktu.
düşmüştük yere ama ellerimiz havadaydı
tutsun diye bekledik birbirimizi
tutmadık, tutamadık
ne güneş eskisi kadar parlak
ne de gök yüzü mavi
şimdi, şimdi her şey gri
öğretmenim, canım sevgilim
demedim
diyemedim
demişsem de dinletemedim.
Bu gece diger gecelerden farkli olacak,
Yalnizligim goz kirpmayacak artik gok yuzune
Kadehlerimle son bulmayacak huzunlerim,
Bu gecenin sabahinda ne ben nede sensizligim varolmayacak.
Bu gece diger gecelerden farkli olacak
Sabahinda beni goremeyecegin gecen bu gece
ilk olmadigi gibi sonda olmayacak
Bu gecenin sabahinda ne ben nede sensizligim varolmayacak.